Gece, gökyüzü daha da güzelleşiyordu. Yıldızlar, birer pırlanta gibi serpilmiş gibiydi. Ay, gökyüzünün tek hakimiydi. Kopkoyu bir laciverte boyanmış tablo, inci gibi parıldayan yıldızlar, onları gizlemek isteyen koyu bulutlar ve hepsinin içerisinde ışıl ışıl parıldayan ayla süslenmişti usta bir ressamın elinden çıkmışçasına.
Mütevazi bir haftasonuydu ve Yoshinori, Haruto'nun evindeydi yine. Daha önce birkaç sefer yaptıkları gibi sevişmişlerdi gene. Bu seferki ilişkileri hepsinden sert olmuştu ve Yoshinori'nin sesi kısılmıştı, fazlaca çığlık atmıştı.🙂
Şimdi de oturma odasında koltuğa oturup dizlerini karnına çekmiş bir vaziyette oturuyor, dizisini izliyordu.Çok geçmeden Haruto elinde iki kupayla gelip yanına oturdu ve sıcak olanı sevgilisine uzattı. "Boğazına iyi gelir."
"Sağol." dedi Yoshinori kısık sesiyle kupayı alarak. Bir çeşit yeşil çaydı elindeki. Önce şekerimsi kokusunu içine çekti, sonra da bir yudum aldı. "Tadı güzelmiş."
Haruto kendi kupasından bir yudum aldı. "Sen daha güzelsin."
"Bak yine..."
"Şşş, konuşma yoksa sesin düzelmez."
"Şerefsiz..."
"Efendim güzelim?" Gülümseyerek kolunu Yoshi'nin omzuna attı ve kendine çekip boynuna bir öpücük bıraktı. Yoshinori bir şey söylemedi ya da tepki vermedi. Fazlasıyla yorgundu ve çayını içtikten sonra uyumak istiyordu. Gözlerini yeniden televizyona dikti ve dizisine odaklanmaya çalıştı ama Atarashī Shūha'nın son iki günde yaptıklarını aklından çıkaramıyordu.
Tarikat, şehir dışına da çıkmış ve iki merkez bölgeye saldırı düzenlemişti. Herkes de bu saldırıların Kuzey Kore tarafından düzenlendiğini düşünüyordu. Neyse ki Güney Kore başkanı henüz bir savaş hazırlığına girmemişti Kuzey ile. Eğer bir savaş daha patlak verirse önceki gibi, kurtuluş şansları düşüktü. Bir sürü sivil yaralı bir şekilde hastanelerde yatıyordu ve geneli çocuklarla kadınlardı.
"Ne oldu? Canın mı sıkıldı bir şeye?" Haruto kupasını sehpaya bırakıp erkek arkadaşının yüzünü kendine çevirdi. Yoshinori gözlerine baktı ve yorgun bir şekilde gülümsedi. "Yok bir şey, sadece düşünüyordum ve uykum var."
"Odaya taşıyayım mı seni?"
"Hayır..." Başını Haruto'nun sıcak göğsüne yasladı ve elini saçlarına yerleştirdi. "Burada uyumak istiyorum, sen saçlarımı okşarken."
"Ah, elbette. Yeter ki iste Yoshi'm."
Yoshinori, Haruto saçlarını okşarken gözlerini kapattı. Burada olmak ona fazlasıyla huzurlu hissettiriyordu ve yerinden edilmeyi hiç istemiyordu. Televizyonun sesi giderek azalıyordu, aynı şekilde evdeki diğer elektronik aletlerin gürültüsü de...
💎💎💎
Yanı başından gelen yeşil çayın taze ve iç açıcı kokusu tüm odayı sarmış bir halde, Yoshinori gözlerini açtığı zaman başını koyduğu göğüste değil de yatakta uzandığını fark etti. Neler olduğunu anlaması için birkaç saniye geçmesi gerekti. En son oturma odasında sevgilisi ile oturuyordu ve onun dibinde uyumuştu, o zaman neden şimdi yatağındaydı?
Yatağın yanındaki komodine konmuş yeşil çayın kokusuyla odağını oraya çekti. Kupanın yanına konmuş nota baktı.
Uyandığın zaman çayını iç ve hazırlanıp toplantı odasına gel, önemli bir şey oldu.
"Neler oluyor böyle?" Konuştuğu zaman sesinin hâlâ düzelmediğini fark etti ve alt dudağını büktü. Sabaha kadar bu şekilde olacaksa...
Çayını hızlıca bitirip üstünü değiştirdi, saçını tarayıp toplantı odasına doğru ilerledi. Boğazını temizleyip kapıyı iki kere tıklattı, ardından cevap beklemeden içeri girdi. Kanetabe Kalkınması'nın bazı üyeleri içerideydi ve Jihoon ile Haruto masanın başına oturmuş bilgilendirme yapıyordu bir konu hakkında. Onun geldiğini fark ettikleri zaman odada ölüm sessizliği hakim oldu. Üyeler arasındaki mırıldanmalar kesilmişti birden. Hyunsuk, Jihoon, Junkyu, Mashiho, Jaehyuk, Asahi, Haruto, Jeongwoo ve Junghwan vardı içeride sadece ama garip bir şekilde Doyoung yoktu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suimin Jikan 2: Atarashī Shūha | Hayoshi | TREASURE
FanficYeni bir tarikat kuruluyor. Suimin Jikan'ın liderinin tutuklanması ile hâlâ yakalanmamış tarikat üyeleri Kanetabe Kalkınması'nın değerli bir üyesini öldürmekle Haruto ve TREASURE'ün nefretini kazanıyor. Atarashī Shūha tarikatı, Suimin Jikan'dan daha...