Haruto, Sutāraito'yu kuralı iki gün olmuştu sadece. Ekip, pek çok ünlü isimden oluşuyordu ve Yoshinori daha önce hiç bu kadar ünlüyle beraber olduğunu hatırlamıyordu. Kendi de bir idol olmasına rağmen.
Liderler henüz harekete geçmemişti, Jeon Pair hâlâ ellerindeydi ve Atarashī Shūha'dan da ses çıkmıyordu şimdilik. Herkes başka işlerle meşguldü. TREASURE grubu da tam albümlerini çıkardıktan, çeşitli şehirlerde konserlerini verdikten sonra anca boşta kalabilmişti.
Yoshinori günün yorgunluğunu atmak için bahçede oturuyordu korumaları Arisu ve Hiroshi ile. Akira Yoshi'yi kaçırdığından beridir Haruto onu bir saniye bile yalnız bırakmak istemiyordu. Ev dışında Yoshinori'nin korumaları her zaman onunlaydılar.
Her zamanki gibi Arisu ile Hiroshi atışıyorlardı birbirleriyle anlamsız ve saçma şeyler için.
"Senin yüzünden mutsuz." diyordu Hiroshi.
"Hayır, asıl senin yüzünden." diyordu Arisu da.
"Yoshinori'yi kurallara bağlı kalmakla çok sıkan ve başını şişiren sensin. Neden benim yüzümden mutsuz olsun ki?"
"Onun güvenliği için endişe etmiyorsun ve tehlikeye atılıyorsunuz beraber. İstersen Haruto'ya danışalım?"
"Enişteyi neden araya katıyorsun? Bumu kendi aramızda konuşarak halledebiliriz. Yoksa benimle tek başına savunma yapacak kadar iyi değil misin?"
"Hayır, gayet iyiyim. Sadece söylemimi destekleyecek birini-"
"Yeter artık." Yoshinori onlara döndü, tartışmaları başını ağrıtmıştı.
"İkiniz yüzünden de mutsuz değilim. Yorgunum sadece, biraz sessiz olun lütfen. İkiniz de."Hiroshi ile Arisu aynı anda özür dileyip sustular. Konuşmasalar bile gözleriyle birbirlerine savaş açmış gibiydiler. Yoshinori en azından seslerini duymayacağı için rahatlayıp yeniden boş sokağı izlemeye döndü. Hayran buluşmasından döneli iki saat oluyordu. Günün yorgunluğunu atamamıştı üzerinden.
Derken omuzlarında iki el hissetti, giderek boynuna kaydılar ve sarıldılar. Yoshinori kokusundan Haruto'nun geldiğini anlamıştı. Yanağında onun dudaklarını hissettiğinde gülümsedi. Kulağının yakınında o derin kalın sesi duydu.
"Ne yapıyorsun burada?"
"Yoruldum, dinleniyorum."
Yoshinori etrafa baktı, korumaları görünürde yoktu. Haruto ikisini de göndermiş olmalıydı.
"İçeri geç istersen, biraz uzanırsan iyi gelir." dedi Haruto. "Haydi, gel."
"Geliyorum." Oturduğu sandalyeden kalktı ve erkek arkadaşıyla beraber içeri geçti. Asahi koltukta oturmuş, sehpaya bilgisayarını yerleştirmiş müziğiyle uğraşıyordu. Yoshinori hemen onun yanına oturdu ve hangi müziği üzerinde uğraştığına baktı. Onu izlemeye başladı.
Haruto çalan telefonuyla salondan ayrıldı. Kısa bir süre sonra geri geldi, ceketini sırtına geçirdi. "Çıkmam lazım. İki saate gelirim."
"Nereye?" diye sordu Yoshinori.
"Sutāraito ile ilgili. Halledip geleceğim. Siz burada kalın."
"Peki, çok geç kalma lütfen."
"Geleceğim, merak etme."
Haruto çıkmadan önce Yoshi'ye bir öpücük verdi ve anahtarlarını alıp kapıyı kapattı. Pencereden onun gidişini izleyen Yoshinori hiç iyi şeyler hissetmiyordu. Bir şey olmuştu, kötü bir şey. Ona emindi. Ama ne olduğunu bilmiyordu. Aklına herhangi bir ihtimal de gelmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suimin Jikan 2: Atarashī Shūha | Hayoshi | TREASURE
FanficYeni bir tarikat kuruluyor. Suimin Jikan'ın liderinin tutuklanması ile hâlâ yakalanmamış tarikat üyeleri Kanetabe Kalkınması'nın değerli bir üyesini öldürmekle Haruto ve TREASURE'ün nefretini kazanıyor. Atarashī Shūha tarikatı, Suimin Jikan'dan daha...