Taylor Swift, cardigan
*
DARCY ROSE
Heyecanlıydım.
Ve bunun sebebi bugün gideceğim partiden çok, onları görme düşüncesiydi. Daha doğrusu Daniel Wynne'yi görme düşüncesi.
Lucy ile birlikte çıktığımız alışverişten döneli saatler oluyordu. Hava çoktan kararmaya başlamıştı ve ben üzerimdeki havluyla birlikte yatağıma oturmuş, düşüncelere dalmıştım. Lucy'nin gelmesine az kalmıştı ve ben daha duş almak dışında hiçbir şey yapamamıştım.
Kalktım, saçlarımı kuruttuktan sonra dolabımdaki askıda duran yeni kıyafetimle göz göze geldim. Saçlarımı kuruttuktan sonra hiç vakit kaybetmeden havluyu çıkarıp iç çamaşırımı giydim, ardından turkuaz mavisi elbiseyi hiç zorlanmadan üzerime geçirdim. Boyu dizlerimin üzerine geliyordu, üzerime yapışan bir elbiseydi. Önü, göğüslerimin üst kısmını belli edecek kadar açıktı ve ince askılıydı. Saçlarımı ilk başta her zamanki gibi açık bırakmayı düşünsem de sırt dekoltesi olduğu için en sonunda vazgeçtim ve tepede sıkı bir atkuyruğu yapmaya karar verdim. Onun dışında küçük beyaz küpelerimden başka bir aksesuar kullanmadım.
Sıra makyaja geldiğinde kapatıcıyla gözaltımdaki morlukları kapattım, eyeliner çekip rimel sürdükten sonra rengi bordoya kaçan bir ruj sürdüm ve solgun yüzüme hafif pembe bir allıkla renk verdikten sonra makyaj işlemini bitirdim. Görüntümden memnundum, boyum uzun sayılırdı ve ayağımdaki siyah topuklularla olduğumdan daha uzun görünüyordum. Tek sıkıntım, makyaj yapınca ölen kraliçeye olduğumdan daha fazla benzememdi.
İç çektim. O sırada bir kurtarıcı gibi kapının çaldığını duyduğumda aynaya bakmaktan vazgeçtim. Lucy gelmişti. Büyükannemle konuştuklarını duyabiliyordum.
Siyah çantamı kaptığım gibi hızlı adımlarla merdivenlerden aşağıya indim. Neyse ki ayağımdaki yüksek topuklulara rağmen denge problemim yoktu.
"Vaay, Darcy!" diye şakıdı Lucy ellerini çırparken. "Bu gece herkesin gözü üzerinde olacak!"
"Aman, eksik kalsınlar," dedim gözlerimi devirerek. Bana bakıp suçladıkları yetmiyormuş gibi... Lucy imamı anlamıştı ve ikimiz de sırıtıyorduk.
O da çok güzel olmuştu. Alışverişten sonra Lucy'yle kuaföre uğramıştık çünkü saçlarını boyatmak istediğini söylemişti. Şimdi saçlarının arasındaki mor tutamlar bana göz kırpıyordu. Üzerinde düşük omuzlu mor bir elbise vardı, ayağında ise topuklular. Elbise bronz tenine çok iyi gitmişti ve yüzündeki hafif makyajla birlikte ışıl ışıl görünüyordu.
"Sen de harika olmuşsun," diye mırıldandığımda iri iri maşaladığı saçlarını havalı bir şekilde savurdu ve teşekkür etti.
Büyükannemize sarıldık, bize dikkatli olmamızı ve ona sürekli haber vermemiz gerektiğini defalarca hatırlattıktan sonra dışarıya çıktık. Gri arabama doğru ilerlerken Lucy'nin ruh hali anlık olarak değişmiş, bu durum bana da yansımıştı. Bal rengi gözlerinde az önceki keyfinden eser yoktu. Bu durumun dikkatimi çekmediğini söyleyemezdim. Arkadaşıma bir haller olmuştu ve onunla konuşmam gerekiyordu.
"Sence gelirler mi?" diye sordu gerginliğini ses tonuna ayna gibi yansıtarak. Dudaklarını dişliyordu. Duygularını fazlasıyla belli eden bir arkadaşa sahiptim ve şu anda ne kadar gergin olduğu dudağını ısırıp durmasından bile anlaşılıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ
Teen FictionDÜZENLENMİŞ HALİYLE YENİDEN YAYIMDA! Keyifli okumalar dilerim... * Profesör gittiğinde tekrardan dönüp arkadaşlarıma baktım; hepsi farklı ırktan, farklı millettendi. Her ne kadar Fersina bunların tümünü yok etmiş olsa da... Fakat bunların hiçbirini...