11.Bölüm

1.4K 42 8
                                    

Cemre Karahanlı

Elimde ki Yağız Arel'in benim için hazırladığı tepsiyi bir çırpıda tüm sinirim ve nefretimle yere fırlatmamla Yağız Arel'in biran da tüm öfkesini üzerime toplamış sinirli bir şekilde bağırıp bana verdiği emirleri yerine getirmek zorunda kalmıştım .

Ona göre bütün bunların sonunda akşam onun koynuna girecekmişim ne kadar da acımasız, zalim biriydi böyle hiç vicdanı dahi sızlamadan beni hale getirdiği yetmiyormuş gibi bir de hala beni koynuna alacağını söylüyordu.

İlk olarak bir hışımla odanın yerine attığım tepside ki yerlere saçılmış bir halde olduğu için hasta olmama dahi aldırmadan hepsini teker teker toplattığı yetmiyormuş gibi birde yere dökülen çorbanın kalıntılarını bana sildirmişti.

Ardından ise tüm acımasızlığıyla beni mutfağa yönlendirir kendi madem iyiysem kendi yemeğimi yapmam için başımda durmuştu şuan o kadar açtım ki hastalıktan kolumu kaldıracak halim yoktu bir anda ki öfke krizim bana çok fena bir şekilde ne yazıkki pahalıya patlamıştı.

Ama ben bu yaşıma kadar hiç mutfağa girmemiştim ki yemek yapmaktan da hem anlamazdım hep İstanbul da ki evimiz de yemekleri annem yapar bende ona yardımcı olmak için sofrayı hazırlardım.

Keşke Yağız Arel'e baş kaldırmadan önce onun hazırladığı çorbayı içip ilaçlarımı da aldıktan sonra ona karşı gelseydim daha şimdi den acıkmaya başlamış boş gözlerle mutfak tezgahın da olan malzemelere bakmıştım.

Çaresiz bir şekilde ocağın üzerinde mis gibi kokan çorbaya gözlerim iliştiğin de Yağız Arel mutfak kapısının pervazında yaslanmış eli göğsün de bağlı bir şekilde beni izlerken bir anda duruşunu dikleştirip,

"Aklından dahi geçirme nede olsa sen o şansı çoktan kaybettin ama merak etme sen yemeğini hazırlarken ben kendi hazırladığım çorbayı ziyan olmadan ikimizin yerine bir güzel afiyetle içerim e kime niyet kime kısmet güya sen hastasın diye yapmıştım ama ne yazıkki sen kıymetini bilemedin"

Pislik söylediği sözlere de bakın hele hem suçlu hem de güçlü bir de utanmadan bunları söyleyebiliyordu çevik bir hareketle kapının pervazından hemen bedenini uzaklaştırıp bir çırpıda yanıma gelip ocağın üzerin de ki hazırladığı çorba tenceresini tüm vurdum duymazlığıyla alıp mutfakta ki yemek masasına bırakıp yanıma gelmişti.

Bedenini arkadan bedenime yaslayarak üstte bulunan dolap kapağını açıp içinden bir tabak çıkardığı yetmiyormuş gibi bu teması kestmeden tezgahın altında ki çekmeceden kendine bir kaşık alıp mutfakta ki masaya oturmuş tabağına yaptığı çorbayı koyup büyük bir keyifle içmeye başlamıştı.

" Kendim yaptım diye söylemiyorum ama gerçekten çok güzel olmuş sen kendi yemeğini hazırlayana kadar çorbamı içmemin sakıncası yoktur umarım. "

Ona aldırış etmeden elime aldığım soğanı hiç bir tecrübem olmadan bıçakla soymaya çalışırken bir anda acı dolu bir nida ağzımdan kopmuş kısa sürede elimde ki bıçağın yere düşüp tiz bir ses çıkarmasına neden olmuştu.

Hangi ara Yağız Arel yanıma geldi hiç bilmiyorum bir çırpıda elimi eline alıp kanayan parmağımı hemen suyun altına tutmak için beni mutfakta ki lavaboya yönlendirmişti .

Çevik bir hareketle açtığı suyun altına kanayan parmağımı tutup Allah kahretsin birşeyi de becersen şaşardım zaten deyip ardından ağzından oldukça sessiz bir şekilde bir küfür savurmuştu.

Açıkçası canımın acısından ne dediğini umursayacak halde dahi değildim suyun altına tuttuğu parmağımı geri çektiğim de elimi dudaklarına doğru götürüp kanayan parmağımı gözlerimin içine derin bir şekilde bakıp hemen ağzına alıp emmeye başlamıştı.

KARAHANLININ ESARETİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin