🎼The Neightbourhood - Compass
Her insanın bir kırık parçası vardır, her ruhun bir acı çeken yanı olduğu gibi.
İnsanlar kendilerini ne kadar yukarıda sanarsa sansın tepetaklak olmak bir geceye bile sığmaz bazen. Her şeyi bilmek ve kendini yukarıda görmek sadece bir illüzyondur. Herkese göre değişir bakış açısı herkes kimi örnek alırsa onu yukarıda görür, rakip olur onlarla.
Ben hayatımda kendimi hiç yukarıda görmeden çünkü ne zaman iyi hissetmek istesem karşıma hayalet gibi çıkan geçmişim veya geçmişten anılarla karşılaşır ve iyi hissettiğim zamanlar gülmek için zorlandığım yanaklarımın gerilmekten yorulduğu anlara dönerdi. Geçmişim kara leke gibi peşimi bırakmıyordu. Her eskisi kadar değilim diye düşündüğüm de karşıma bir leke çıkıyordu.
Askeriyeden ayrıldığımızda yolculuk sessiz geçiyordu ismini daha bugün öğrendiğim Üsteğmen Volkan yanımda aracı sürüyordu, kafamda onlarca düşünce vardı. Annem, babam, amcam, Aslan...
Hepsi birbiri ardında gözlerimin önünden geçiyordu. Evime yaklaşıyorduk, Yüzbaşı bugünlük sözleşmeyi imzaladığım için planı üstün körü anlattığını söyledi daha fazla detaylar için bu görevi üstlenen tim ile yani Volkan'ın timi ile görüşmem gerekiyordu. Hafta sonu, beş gün sonra. Bu beş günde yapmam gereken şeyler olacaktı. Buradaki hayatıma veda etmek gibi...
Beş gün burada ki kişilere bir yalan uydurmalı ve beni almak için gelecek olan amcamı beklemem gerekiyordu. Amcamla aramızdaki ilişki tuhaftı, amcam ben İran da yaşarken henüz 16 yaşındaydı aramızda 10 yaş vardı. Babamın öz kardeşi ve tek erkek kardeşiydi, babam sırf bu yüzden onu çok severdi.
Bizim evde yaşardı bir süre annem ona da annelik yapmıştı yediklerimiz içtiklerimiz ayrı gitmezdi sonra savaş çıktı, ailemiz yavaş yavaş eksilmeye başlıyordu...
Babamın yanında çalışırdı amcam, korkak ve biraz utangaç biriydi. Şimdi ise aklımın alamayacağı işlerle uğraşıyordu.
Bana ulaştığında ne düşüneceğimi bilememiş donup kalmıştım, annemin yüzü gözümün önünden gitmiyordu ağlıyordu ateş parçası derdi hep o gün yine kulağımın dibinde bağırıyordu sanki.
Sonra bir el omzuma dokununca kendime gelmiştim. Amcamın suratına kapatmam ise olağanüstü bir olay değildi. Ona elbette inanmamıştım, benim amcam ölmüştü. Geçmişimde kimse kalmamıştı, artık Türkiye de yuvamdaydım.
Sonra Aslan Soykar geldi aklıma dudaklarımda bir tebessüm oluştu. Ona zihnimden bile sadece Aslan dediğimi fark etseydi beni muhtemelen kucağına alır ve ters çevirir beynime kanın hücum etmesine sebep olurdu. Abi diyeceksin diye tuttururdu.
Ölmüştü... Aslan'ı amcam öldürmüştü. Gülümseyen dudaklarım bir ateşe dokunmuş gibi titredi. Ellerim yumruk oldu. Zihnimin beni bir girdap gibi çeken ağlarından kurtarmak için kuru dudaklarımı araladım "Aslan Soykar'ı sende tanıyor musun?" Dedim kısık bir ses tonuyla arabada Volkan'ın olduğunu hatırlamış ve Aslan hakkında bilgi edinmek istediğim için sormuştum ilk başta, sessizdi evime giderek yaklaşıyorduk gün çoktan doğmuştu sokakta tek tük muhtemelen işe giden insanlar vardı. Sonra dudaklarını araladı.
Kelimelerini seçerek söylüyordu sanki. İlk önce beyin süzgecinden geçiriyor sonra cümlelerini kuruyordu.
"Pek bir sohbetim yoktu. Daha çok Araf ile yakınız. Aynı akademiden mezun olduk, Araf'ın evine gittiğim zaman görürdüm onu, itiraf etmeylim çok korkardım uzun ve sert bir mizacı vardı... sen daha iyi bilirsin." Son cümlesinde bakışları bana döndü tepkimi merak ediyormuş gibiydi diğer cümlelerinde ise anılara dalmış gibiydi gözleri yolda olsa da yüzünde ufak bir tebessüm vardı gözlerim doldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON VALS
Teen FictionBen acem kızı 1999 da İran'da doğdum. 2008 yılında Türkiye'ye bir askerin kucağında geldim. Yaşayamaz, dediler yaşadım. Yapamaz, dediler yaptım. ♤ "Aman acem kızı. Canım acem kızı. Ben sana yandım güzel acem kızı."