Her yanış bir çizik, her çizik bir gizleniş...
Hiç bitmeyecekmiş gibi yanan bir mum gibiydim. Etrafı aydınlatıyordum ama hiç bir zaman sonsuz bir ömrüm yoktu.
🕯
Gözlerimi tekrar aralarken bu sefer elalarıyla göz göze geldiğimde genzimi yakan acı v...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
'Zamansız vurgun gibi başa bela bir his'ti, kalbimin ortaya çıktığı anlar...'
⏳
Soğuktu. İnsanı titretecek kadar soğukta bir elini sıkıca tuttuğu Boris'le, elini karnına dolanarak zar zor yürümeye çalışıyordu Dünya. Sırtındaki çanta öylesine ağırdı ki, hamileliği nedeniyle beli sızlarken dişlerini sıkarak yoluna devam etmek zorunda kaldı. Elini tuttuğu oğlu Boris’e döndüğünde soğuktan kızaran ve akan burnunu gördüğünde durmak zorunda kaldı. Onunla birlikte duranBoris, annesine baktı. 5 yaşında olmasına rağmen, çok bilge ve uslu bir çocuktu. Ne olursa olsun annesini dinler, onun sözünden çıkmazdı. Onun bu haliyle gurur duyardı Dünya.
“Annem,” diyerek ona bakan oğlunun üzerindeki montun şapkasını kafasına geçirdi. Alelacele çıktığı için şapka ve atkı almayı unutmuştu. “Çok mu üşüdüğüm bebeğim?”
“Hayır anne, üşümedim ki” diye başını olumsuz anlamda salladı Boris. Üşümüştü ama annesini üzmek istemiyordu. Evden çıkmadan önce ağladığını görmüş ve onu daha üzmek istememişti.
Kaşlarını yalandan çattı Dünya. “Ne zamandır yalan söyler olduk Boris Bey,” oğlunun burnunu parmakları arasına sıkıştırdı. “Bu küçük kırmızı burnu görmesek inanacağız.”
Başını salladı Dünya. “Sen öyle diyorsan, öyle olsun,” dedi ama şapkasını sıkı sıkıya kapatmayı ihmal etmedi. Oğlunun büyümüş hallerine kanacak değildi. Tanıyordu, kendisini üzmemek için böyle söylediğinin pekâlâ farkındaydı.
Tekrar oğlunun elini sıkıca tuttu ve ilerlemeye devam etti. Yolu uzundu ama o yolu aşmak için elinden geleni yapacaktı Dünya. Kendi için değil, oğlu ve karnında daha doğmamış kızı için yapacaktı bunu. Onları soktuğu bu cehennem çukurundan onları çıkarmak için elinden geleni yapacaktı. Lügatında yoktu Dünya’nın, hatayı kabul etmek. Tehlikeli olsa da o hatayı ortadan kaldırmak için savaşırdı. Savaşacaktı. Oğlu ve kızı için yapacaktı bunu.
“Adas'a mı gidiyoruz anne?” diye sordu birdenbire Boris.