Zeynep, soğuk esen rüzgar ile araladı gözlerini. Her yeri ağrırken gözlerini araladı. Battaniyeyi eline almış, katlayan adama baktı. Ağrılar içinde doğrulurken konuştu.
" Üşüyorum, neden aldın örtümü?"
Cüneyd omuz silkti. Suratında garip bir ifade vardı.
" Normaldir üşümen."
" O ne demek? Of, her yerim ağrıyor."
Zeynep ayağa kalktı ve hemen ardından geri oturdu. Elini başına koydu. Çok fena başı dönüyordu. Cüneyd nefes verdi.
" Kalkma, otur. Hekim kadın çağırdım, gelecek az sonra."
Zeynep kaşlarını çattı.
" Neden? Elim için mi?"
Cüneyd göz göze gelebilmek için ortadaki sehpaya oturdu. Yüzünü yüzüne yaklaştırdı.
" Çünkü Zeynep hanım, ateşiniz var. Sadece bir gece eve gelmedim, geldiğimde de gördüğüm vaziyet bu. Havale geçirmek üzereydin."
Battaniyeyi kenara bıraktıktan sonra mutfağa gitti konuşmaya devam ederek.
" Mürşid olduğumda dergahta daha çok vakit geçireceğimi ikimiz de biliyorduk. Lakin sen aklım burada kalsın diye sanki elinden geleni yapıyorsun. "
Zeynep şaşkınlıktan ne diyeceğini bilememişti. Hastalanması da mı yasaktı? Sinirle ayağa kalktı. Zar zor sağladığı dengesini umursamadı. Merdivenlere yönelirken onun gibi konuşmaya başladı.
" Özür dilerim hasta olduğum için, aklın da hiç kalmasın burada. İstersen de eve gelmeyebilirsin, bunca zaman nasıl idare ettiysem yine ederim. Sizden medet uman yok!"
Cüneyd tam bir şey diyecekti ki Zeynep'in üst kattan kapıyı çarptığını duydu. Sinirle iç çekerek avuç içine tezgaha vurdu. Derin bir nefes alıp arkasını döndü. Kapıdan çıkarken söylendi.
" Biz fânilerin derdini nasıl çözeceğiz diye düşünüyoruz, şimdi bir de hanımın derdi çıktı başımıza."
Evden çıktığı an pişman oldu. Gönlünü almalı mıydı? Bu konuyu dergahın yolunda düşünecekti. Akşam da ona uygun bir şeyler ayarlayacak, ne yapıp edecek ve alacaktı gönlünü zevcesinin.
Zeynep evdeki işlerini hallettikten sonra hazırlandı. Hâlâ hastaydı, lakin bu dışarıdaki işlerini halletmesine engel değildi. Çantasını takıp çıktı. Sokakta yürürken kendini garip hissetmeye başlamıştı. İnsanlar hep mi ona böyle bakıyordu? Sanmıyordu. Eskiden durup selam veren, hal hatır soran insanlar şimdi yüzüne bile bakmıyordu. Bakanlar ise yanındakine bir şey söylüyor, bariz dedikodusunu ediyorlardı. Kurstaki kızlar bile başını eğip bakmadan geçip gidiyorlardı yanından. Bilmeden bir kusur işleyip işlemediğini düşündü. Sabahki mevzu geldi aklına. Acaba Cüneyd Efendi söylenmiş miydi de ardından böyle ayıplanıyordu? İhtimal vermedi. Cüneyd, ele güne dedikodu malzemesi vermezdi. Hem günahtı hem de bu mevzuların karı koca arasında kalması gerektiğini her defasında vurguluyordu.
Levent Bey'in evinin önüne gelince direkt zile bastı. Annesi açtı kapıyı güler yüzle.
" Hoş geldin kara kuzum, gel geç."
Zeynep içeri girdi. Çantasını ve montunu asarken annesi halini fark etti.
" Kuzum ne bu yüzünün hâli? Biri bir fenalık mı etti yoksa?"
Zeynep iç çekti.
" Yok da... Bugün gelirken yolda kimse yüzüme bile bakmadı. Bakanlar da yanındakine benim hakkımda bir şeyler söyleyip durdu. Kızlar bile selam vermedi anne. Bir ayıp mı işledim diye kendimi sorguluyorum sabahtan beri?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
♥GözBebeğim♥
Dla nastolatkówKızıl Goncalar dizisi çifti Cüneyd ve Zeynep'in beynimi salmayan kurgusu. Hayal ürünüdür, ciddiye almaya lüzum yoktur.