"Ay, Erdem! Şunların tatlılığına bak!" Bir anda bağıran kadın sesiyle irkilerek uyandım. Baye Hanım'dı.
"Güzelim, uyandırdın kızı." Bu da Erdem Bey olmalıydı.
Gözlerimi yavaşça açıp etrafı inceledim. Sol tarafımda bana vantuz balığı gibi yapışan Ares'i görmemle esnemem bir olmuştu. Sonra etrafa göz gezdireyim derken bir sürü gözün beni izlediğini gördüm. Bunlara Bertuğ da dahildi. Ve tanımadığım iki erkek daha vardı. Tahminimce biri benden küçüktü ama boyu benden uzun olmalıydı. Oturmak istediğimde Ares daha sıkı sarılınca olduğum yere geri çekildim.
"Ares!" Sessiz bağırışımla Ares'i dürtüyordum ama uyanası yoktu paşamın.
"Ya biraz daha dur işte! Uyuyoruz şurada!" Boğuk çıkan sesini umursamadan dürtmeye devam ettim. Diğerleri ise bu halini şaşkınca izliyordu.
"Ares, ne yapıştın oğlum sülük gibi! Bırak belimi, kolum uyuştu lan!" En son uyanmayınca ben de son kozumu kullandım. "İyi eninde sonunda uyanacaksın. Nah, uyursun benimle bir daha!" Dememle Ares'in yatakta zıplayarak oturur pozisyona gelmesi kahkaha atmama neden olmuştu. Bir gülüş sesi daha gelmişti ama kimden geldiğini anlayamamıştım.
"Ya, kızım dalga mı geçiyorsun benimle? Ama sen bekle görürsün!" Bana sahte sinirle bakması gülmeme sebep oldu. Birinin boğazını temizlenmesiyle odada başkalarının da olduğu aklıma geldi. Onlara döndüğümüzde Bertuğ ve tanımadığım iki çocuk çatık kaşlarıyla bizi izliyordu. Baye Hanım ve Erdem Bey de gülümseyerek bakıyordu.
"Bakıyorum da hemen kendini kaptırmışsın. Hani hatırlatayım dedim en son kendini kaptırdığında olanları. Yanlış hatırlamıyorsam sevdiğin birini kaybetmene neden olmuştu." Saçlarını üçe vurdurup sarıya boyatan konuşmuştu.
Lan sen kim köpek lan?!
İnsan kendi kardeşine bunu nasıl derdi?! Tamam ben de onun kardeşi olabilirdim ama Ares onlarla büyümüştü.
"Ne diyorsun sen ya!? Kelimelerine dikkat et! Lan sen kendi kanından canından olan kardeşine nasıl böyle dersin?! Hayır, anlıyorum benim için dediklerini ama benim yüzümden niye kardeşinin kalbini kırıyorsun? Bana güvenme, benim kalbimi kır! Diyeceğim de kalbimi kırman için sana değer vermem gerekiyor. Değer vermediğim insanlar küfür etse umrumda olmaz. Kendine gel ve kardeşinin değerini bil!" Bağırdığımda Ares kolumdan tuttu. Sürekli, nerde gerilim orda ben!
"Ooo, şimdiden kendini iyi göstermek için kendini öne atmaya başlamışsın! Tabi buna inanacak tek salakta Ares'ti. Sende ona mı oynadın?" Ben bu sarı civcivi yollarım lan!
"Lan sik- bak oğlum, yemin ederim seni öldürürüm! İşim gücüm yok sana yaranmaya mı çalışacağım lan ben?!" Küfürü son anda kesmiştim. Baye Hanım ve Erdem Bey'in varlığı gelmişti aklıma.
Yataktan kalkmış karşısına dikilmiştim. Ares de arkamdan kalkmış benim arkamda duruyordu.
"Seray daha terbiyeliydi lan. Ne oldu? Bula bula bunu mu buldun?" Gülerek Ares'e sorduğu soruyu ben cevapladım.
"Seray daha terbiyeliyse, koşuver Seray'cığına bakayım, sarı civciv. En azından kan bağı gibi bir bağınız yok. Zorunlu değilsin yani onun yanında durmakta. Hoş, seninle aramdaki tek şey sadece kan bağı olabilir zaten." Bu sefer Ares'e döndüm. "Bundan bahsediyordum işte." Deyip kimseyi umursamadan odanın kapısından çıkıyordum ki Ares seslendi. Bazılarının yüzü düşmüştü, bazılarınınsa sinirine dokunmuştu laflarım.
Napayım? Laf atmadan duramıyorum, kardeş!
"Çantan burada. Ben bırakayım seni." Deyip elinde çantama geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUTUP YILDIZI'M (GERÇEK AİLEM)
FanfictionYıllar önce karıştırılmış iki bebek. İki farklı aile, iki farklı çocuk ve iki farklı hayat. Ailelerin birbirine zıt olduğu gibi çocukların da zıtlığı ortada. Çektiği acıların son bulması o evden ayrılmasıyla olmuştu. Belki de o ev hayata olan bakış...