Yönümü kaybetmiştim.
Yönümü bulamıyordum, Kutup Yıldız'ımı kaybettiğimden beri...
Boğazım yırtılıyordu, çığlıklarım dağları inletiyordu. Yalnızlık ne kadar iyi olsa da sizi düşüncelere boğuyor, yavaş yavaş yok ediyordu.
Dağlarda yankılanan ses bir yanılgıyla sizi bir hiçliğe sürüklüyordu.
Zaman tükeniyor, urgan boğazınızı daha da sıkıyordu. Nefes alamıyordunuz. Ve bu kimsenin umrunda değildi.
Yalnızlık buydu.
Siz acı çekerek yavaş yavaş yok olurken ve nefes dahi alamazken, yoldan geçen biri sadece sizi izlerdi. Milyarlarca insanın arasında tek başına bir köşede çürümekti.
Bir çocukluk arkadaşım vardı.
Kuzey... Benim Kutup Yıldız'ım.
Bana yaptığı yol arkadaşlığı benim hayata tutunma sebebim olmuştu. Sekizinci sınıfa kadar dip dibe büyüdük. Ona o kadar çok değer veriyordum ki. Abimden bile çok seviyordum onu. O kadar çok. Düştüğümde kaldırdı. Ağladığımda sarıldı. Güldüğümde seyretti...
Beni benden çok sevdi...
Önceliği hep ben oldum. Beni korudu kolladı. Erim'in aksine kavgaya karıştığında beni koruyordu, yükü benim üzerime bırakmıyordu.
Sekizinci sınıfında bir gün onunla birlikte evden kaçmıştık. Babam o gün beni ölesiye dövmüştü. Kuzey bunu öğrenince bizim eve gelmiş sonra da babamın başında, annemin o çok sevdiği, bakmalara kıyamadığı vazosunu kırmıştı. Babam bayılınca da biz hızla evden kaçmıştık. Annem bunu kimin yaptığını bilmiyordu. Hala da bilmiyorlardı. Kuzey gizli gizli gelip babamın arkasından vurmuştu vazoyu.
Beni babama karşı bile o korumuştu. Abimse o gün evde bile değildi. Zaten bizi bulan da abim olmuştu. Daha doğrusu beni...
Kuzeyle birlikte deniz kenarına kaçmıştık. İskelenin kenarına oturmuş ayaklarımızı sallandırıyorduk. Birden arkamızdan bir çocuk geldi. Sinan'dı. Bana neden Kuzeyle konuştuğumu, onunla konuşmamam gerektiğini söylüyordu. Ben de ona baya sövmüştüm tabi. Çocuk birden Kuzey'i itince Kuzey iskeleden aşağı derin denizin dibine doğru düşmüştü.
Ne o yüzme biliyordu ne ben. Kuzey oldum olası sudan korkardı. O gün pişmanlığın dibini yaşamıştım.
Keşke dedim.
Keşke yüzme bilseydim.
Ben eğer o gün yüzme bilseydim Kuzey şuan yaşıyor ve beni asla yanlız bırakmıyor olurdu. Sırdaşım, yoldaşım ve her zamanki gibi her şeyim olurdu.
O gün bugündür su benim de korkum olmuştu. Benden sevdiğimi almıştı.
Ha, o Sinan mı? Ben de Kuzey boğulup çıkamayınca onu ittirmiş ve suya düşmesini sağlamıştım. Ama yüzme biliyordu, şerefsiz kurtuldu. Ama onun o anki hal ve tavırlarını asla ama asla unutamıyordum.
Her şeyimin katiliydi. O, it oğlu itin o anki halini hafızamı silseler unutamazdım. Unutamazdım.
Şok, korku, endişe ve özlem... Bedenimi ele geçiren duyguları bunlar. Bir o kadar acımasız ve bir o kadar yok edeci.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUTUP YILDIZI'M (GERÇEK AİLEM)
FanfictionYıllar önce karıştırılmış iki bebek. İki farklı aile, iki farklı çocuk ve iki farklı hayat. Ailelerin birbirine zıt olduğu gibi çocukların da zıtlığı ortada. Çektiği acıların son bulması o evden ayrılmasıyla olmuştu. Belki de o ev hayata olan bakış...