Sınıfın kapısı çalınınca oraya döndüm. Tabi benimle birlikte herkes döndü.
"Hocam; Tamer hoca, Arya ve Bertuğ'u çağırıyor." Nöbetçi öğrenciydi. İyi de eniştem bizi neden çağırsındı ki?
Bertuğ'a baktığımda o da bana ne olduğunu anlamak için bakıyordu. Ben ayağa kalktığımda o da kalktı.
"Ne olduğunu biliyor musun?" Hocanın nöbetçiye sorduğu soru benim de merak ettiğim bir soruydu.
Hayır yani, son zamanlarda çok göz önünde olmuştum ve bu gerçekten rahatsız etmeye başlamıştı.
"Hayır, hocam. Sadece çağırmamı istedi." Hoca 'anladım' anlamında kafasını salladı. Bizde Bertuğ'la sıraların arasından geçtik. Geçerken biri bileğimi tutunca bu kişiyi dönmeden anladım. Erim'den başkası olamazdı.
Bana yaptığı kötü muameleden sonra şimdi birde kıskançlık triplerine girme hakkını nereden alıyordu acaba?
"O elini bir kere daha bana sürersen bir daha kullanacağın bir elin kalmaz." Sakindim. Sakindim. Sakindim. Kolumu ondan kurtarıp Bertuğ'un yanında geçmemle sınıftan çıktık. Nöbetçi öğrenci çoktan gitmişti.
"Gerçekten aşık olacak başka kimse kalmadı mı?" Bertuğ'a baktım.
Gerçekten mal mı diye.
"Bertuğ çok mu düşündün soruyu?" Ben bu konuyu ne kadar kapatmak istesem de kapanıyordu. Hayır herkes de burnunu sokuyordu işime.
"Niye?" Akıllı bize biz akıllıya hasret.
"Öyle." Eniştemin kapısının önüne gelince konuşmayı kestik. Kapıyı çalmadan içeri girdim. Her zamanki gibi. İçerde Erdem Beyler, hastanede Bertuğların yanında gördüğüm çocuk. Tahminlerimce en büyükleriydi. Ve son olarak da sarı civciv vardı. Sarı civcivi görünce gözlerimi devirmeden edemedim. Onları es geçerek enişteme döndüm.
"Bir şey mi oldu canımın içi? Bizi çağırmışsın." Benim hitap şeklime Baye Hanım'ın bile kaşları çatılmıştı. Bertuğ sırıtmaya başlayınca herkes ona, ne olduğunu anlamak için bakıyordu.
"Yok kızım, gel." Eniştem böyle deyince masasının önündeki koltukların birine kendimi attım. Herkes bana garip garip bakıyordu. Özellikle de sarı civciv.
"Gıcıklığına mı yapıyorsun?" Bertuğ'un dedikleriyle ona döndüm ve başımı hayır anlamında salladım. Eniştemi onlara tanıtmadığım için demişti bunu. Durduk yere ne diye gıcıklık yapaydım ki? Yani her zaman yapabilirdim ama şuan samimi olmayan bir ortamdaydım. Yani tamam birazc-...
Of, tamam bilerek yapıyor olabilirdim! Ama sonuç olarak istediğimi almıştım. Bunu çatık kaşlardan anlayabiliyordum.
"Tamer hoca benim eniştem. Teyzemin kocası." Diye açıklama yapınca hepsi rahatladı. Eniştem de kahkaha attı. Ama derinlerde kırıldığımı hissediyordum. "Gözünüzde seviyem gerçekten bu kadar düşük mü?" Erdem Bey'e baktım hayal kırıklığıyla. İnsan kendi kızından şüphe eder mi diyeceğim de, adam beni tanımıyor bile. O da haklı kendi nezdinde.
"Yok kızım öyle mi dedik biz şimdi?" Erdem Bey'in telaşlı haline gülümsedim.
"Sorun değil." Deyip enişteme döndüm. "Neyse, ne için çağırmıştın eniştem bizi?"
"Erdem Bey seninle bir konu hakkında konuşmak istiyormuş. Bu konuda benim de fikrim var ve fikirlerimiz çakışıyor. Bu yüzden seni çağırdık." Kaşlarımı çatıp ne olduğunu anlamaya çalıştım. Fikir ayrılığına ne için düşmüşlerdi acaba?
"Konu ne peki?" Deyip Erdem Bey'e döndüm bu seferde.
"Biz seni kendi okulumuza nakil aldırmak istiyoruz." Önce biraz düşündüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUTUP YILDIZI'M (GERÇEK AİLEM)
FanficYıllar önce karıştırılmış iki bebek. İki farklı aile, iki farklı çocuk ve iki farklı hayat. Ailelerin birbirine zıt olduğu gibi çocukların da zıtlığı ortada. Çektiği acıların son bulması o evden ayrılmasıyla olmuştu. Belki de o ev hayata olan bakış...