13. Bölüm - Kan

27 2 0
                                    


Hayır... Yanılıyorum. Hiç ağlamamışsın sen! Yüzün bembeyaz, gözlerinin ışığı sönmüş ama gözyaşlarının izi bile yok. Öyleyse, yüreğin kan ağladı, öyle mi?
Charlotte Brontë - Jan Eyre

Her gecenin bir sabahı, her sevdanın bir sonu vardır tıpkı yaşamında sonu olması gibi. Gönlümde ki yara her daim kanıyor asla kabuk tutamıyordu. Sevdamın bir sonu var mıydı bilmiyorum, bildiğim şey artık tamamen boşlukta oluşumdu. Kim nereye çekerse oraya gidebilirdim, o hariç.

Kalbimi de aklımı da durgun sudan çamura çevirmişti. Normal hayatım bile anormal geliyordu artık gözüme. Yemek, içmek hatta bazen gülmek bile kalbime ihanet gibi geliyordu. Kalbimde ki yara devamlı kanıyordu, ne yarama merhem olacak biri vardı ne de saracak bir yara bandı. Hiçbir şeyim yoktu, kimsem yoktu. Kalbim ve ben devamlı kanıyorduk, bu acıya dayanamıyordum. Kalbimi yerinden söküp atmak istiyordum.

Gece sadece 2 saat uyuyup sabaha kadar balkondan dışarıyı izlemiştim. Çalan şarkı listesinde kâh üzülmüş kâh acımı unutmuştum ama en sonunda yine kalbimden sızan kanla baş başa kalmıştım. Günün doğumu evden gözükmediğinden çiftliğe gitmek için hazırlandım. Kahvaltıya daha 4 saat vardı.

Üstüme siyah kalın hırka ve altıma jogging giydim, şapka takıp hemen aşağıya indiğimde kimse yoktu ortalıkta, bunu fırsat bilip arabamın anahtarını alıp çıktım. Arabaların orada koşudan dönen Cenk'i gördüm ama görmemiş gibi direk arabama gittim.

"Hop hop hanımefendi nereye?" kafamı yerden kaldırıp ona gülümsedim sanki yeni görüyormuş gibi.

"Senin de sabah şeriflerin hayr olsun şekerim" adımları bana doğru gelmişti, arabanın önünde bekliyorduk.

"Hayr bırakırsan olacak nereye? Hem sen neden uyuyamıyorsun, geçen gün de sabaha kadar ışığın açıktı sesler geliyordu"

"Sen benim odamı mı röntlüyorsun lan"

"Yoo röntleyecek olsam senin odanı mı röntlerim Derin benim tipim değilsin" şaşırmış şekilde ona bakarken hafifçe arabaya yaslandım.

"Senin tipin nasıl ki?" bir anda benden gözlerini ayırıp ileri doğru daldı ve gülümsemeye başladı.

"Daha böyle aşko kuşko, pembe seven, topuklu giyip makyaj yapan, yanındaki adamı yücelten, uzun saçlı, hafif çilli, 1.65 boylarında,"

"Lan bu benim kardeşim" şaşkınca hemen yerimden kalkmış tam karşısında durmuştum. Şaşırmış ve bana odaklanmıştı.

"Ne alaka ya bu tarife uyan tek kız senin kardeşin mi?" bir noktada haklıydı.

"Senin etrafında bu tarife uyan tek kişi benim kardeşim ama"

"Bazen akıllı olmandan nefret ediyorum"

"İltifat olarak kabul ederim" yanından geçip şoför koltuğuna doğru giderken hemen kolumdan tutup beni yine tam karşısına getirmişti.

"Nereye ehliyeti olmayan hanımefendi?"

"Bir arabama bakıp çıkıcam sal beni" tek kaşını havaya kaldırıp bana bakmıştı.

"İyi hadi beraber bakalım" ofladım.

"Çiftliğe gideceğim güneşin doğuşunu izlemek istiyorum ve mümkünse yalnız olmak istiyorum"

"Olmaz Derin bu aralar yalnız kalamazsın" eve geri dönüyormuş gibi yaptım oda peşimden gelirken bir anda koşarak arabanın arkasından dolanıp sürücü koltuğuna oturdum ve kapıları kilitledim. Cenk de benim peşime koşmuştu ama yetişememişti. Cama vurmaya başladığında arabanın camını açtım.

YAŞAM SAVAŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin