Umut; hiç bitmeyen bahar mevsimidir.
İçinde kar da yağar,
Fırtına da kopar,
Ama çiçekler hep açar.
Mevlâna
Yemekleri de yedikten sonra etrafa göz gezdiriyordum. Birileri devamlı bize bakıp konuşuyorlardı. Yanımıza dekolteli cırtlak mavi elbiseli sarışın bir kadın gelmişti. Ara ara sokakta gördüğüm konsomatrislere benziyordu, yani öyle yürüyordu. Babamla annemin arasında durup hepimizi süzmüştü. Bana gelince suratında alaycı bir gülümseme vardı, bunun için mi der gibi. Sesi de tipi gibi gıcık ve cırtlaktı.
"Hepinize iyi akşamlar canım yeğenlerim ve abimle yengem size de. Nasılsınız bakalım keyfiniz yerinde mi? Nasıl buldunuz burayı ben seçtim, tabi canımız Çağlamız büyük halasının sözünü dinledi"
"İyi akşamlar Tülin. Derin kızım büyük halan" babamın sesi netti ve zorla tebessüm etmeye çalışıyordu.
"Merhaba büyük hala Tülin bende Derin" bende babam gibi nettim ama tek fark onu alaya alıyordum, o da bunun farkındaydı.
"Merhaba Derin. Ay bunca sene senin için mi uğraşmışlar. Bende şöyle güzel bir şey sanmıştım seni" gözlerini devirip, iğrenir gibi bakmıştı bana.
"Belki de güzelliğimi senden almışımdır da ondan böyleyimdir büyük ve yaşlı hala Tülin" taktik belli, ailenin canını acıtanın canını acıt. Masadaki herkes bir anda şoka uğramıştı daha sonra da herkes gülmüştü. İyice sinirlenmiş olacaktı ki elleri havaya kalkmıştı. Tam bir şey diyecekti ki Aslan onun kolundan tutup götürmüştü. Ben ise babamın bana bakışını fark edince onu üzdüğümü düşünmüştüm.
"Baba özür dilerim ben kendimi tutamadım" kafamı eğmiştim ve şu an mutlu değildim.
"Kaldır kafanı Derin insanların içinde kimseye boyun eğme babana bile. Ayrıca onun anladığı dil bu iyi yaptın zaten sen demeseydin bu masadan başka biri derdi kızım. Üzmedin beni, hadi bakalım tekrar gülümse" yumuşacık olmuştum ama özür dilemem gereken bir konu daha vardı.
"Bu arada anne senden de özür dilerim ben ona benzemek istemiyorum o an ağz-"
"Derin kızım özür dileyip durma biz ne demek istediğini anladık zaten. Kızmadık sana emin olabilirsin. Ayrıca sen çok güzelsin. Ayrıca siz çocukların eğlenmesi gerekmiyor mu? Dans edin bar a gidin bugün izin var" Alya ve Akay aynı anda heyecanlanmışlardı. Sanırım içki içmek istiyorlardı.
"Siz ikiniz hariç gıcık ikizler. Hala yaşınız küçük. Yamaç hadi Derin'i al bara gidin belki denemek ister. Derin'i yalnız bırakmayın hadi bakalım" annemin sözüyle kalkmıştık. Yamaç bana elini uzatmıştı bende elini tutup kalkmıştım, elini belime koyup beni yönlendirmeye başlamıştı. Annem ve babam hariç hepimiz bar kısmına gelmiştik ve oturmuştuk. Yamaç hariç çünkü o ben oturunca açılan bacaklarımı kapatmak için ayakta duruyordu. Ben ise buna sadece ve sadece gülüyordum.
Ben, Alya ve Akay alkolsüz kokteyl içiyorduk. Diğerleri bilmediğim bir şeyler içiyorlardı.
"Gayet iyi söyledin o kadına bak adını bile söylemek istemiyorum. Şirret kadın" Doğayı ilk defa böyle görmüştüm.
"Sonradan özür dilemen hoş bir hareketti güzellik. Her ne kadar belli etmeseler de seni onunla muhatap ettikleri için üzülmüşlerdir. Neyse eğlencemize bakalım" sadece kafamı sallamıştım. Sessizce otururken Doğa ve Alya ellerinde bardaklarla dans pistine gittiler, Akay maç var deyip masaya oturup maç izleyecekti, Kaya da kızların peşine dans pistine gitmişti, Yamaç da lavaboya gideceğini söyleyip bir kızın onu çağırmasıyla gitmişti. Ben ise barda tek başıma oturuyordum. Tam kalkacağım sırada bir el koluma dokunmuştu ve kalbim kararmıştı. Bu hissi biliyordum. Arkama dönmemle Rauf'u görmem bir olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAŞAM SAVAŞI
Genel KurguHayatımın yönü benden bağımsız gidiyordu. Akıp gidiyordu ellerimden hayatım ama asla tutamıyordum. Peki tutmak istiyor muydum? Bunun cevabını iyi ya da kötü olarak değerlendirirsek buna bile verecek cevabım yoktu. Hayat, kader, karma adına her ne de...