KUMPASI KURANI BULMA KARARI

23 5 0
                                    


Bu sırrı sürdürmeye daha ne kadar devam edeceğiz diyerek, Neslişah'ı kendine doğru çekti. Neslişah'ın keyfi yerinde değildi. Eğer neşeli bir anında olsa karşısındakinin dudağından öper ona sıkıca sarılırdı. Konuşası pek yoktu. Başında bin türlü bela varken aşk işleri en son düşüneceği bir şey bile değildi. Canı sıkkında aklında olan tek şey Akın'dı. Akın'la anneleri bir değildi fakat Akın'ı öz kardeşi olarak görüyor, Akın'a ölen annesinin şefkatini veriyordu. Bavo'nun 3 karısından 3 çocuğu olmuştu. Akın ve Aslan'ın anneleri ölmüş, Neslişah'ın annesinin ise kim olduğunu kimse öğrenmemişti. Kimine göre bir hayat kadını, kimine göre ise sosyetik bir güzeldi annesi. Adı sanı yüzü olmayan bu kadın hakkında onlarca hikâye yazılmış ama hiçbirinin gerçekliği ispat edilmemişti. Bilinen tek gerçek ise böyle güzel bir kadını ancak çok güzel bir kadının doğurduğuydu. Neslişah'ın güzelliği sadece ülke genelinde değil, ülke sınırlarını da aşmıştı. Bazı ortaklar sırf Neslişah'ın güzelliğinin, alımının kurbanı olup anlaşmaları imzalıyordu. Ama Neslişah katiyen kötü biri değildi. Ne şeytani planlar kuran bir kötü, ne de hayatı toz pembe gören bir saftı. Neslişah'tı o adının geçtiği yerde ceketlerin düğmesi iliklenir, ayağını bastığı yere kırmızı halı serilirdi. Anasızlığı 3 çocuktan en iyi o bilirdi. Annesi olmadığı için Akın'a ve Aslan'a kol kanat gelmiş ikisini kötülüklerden korumuş, gücünün yettiğince kendisi yetiştirmişti. Akınla aralarında 7 yaş, Aslan'la 12 yaş olmasına rağmen bir abladan ziyade hem anne hem baba olmuştu onlara. Ondandı o gün babasına yalvarması, kardeşinin yanında durması. İki erkek kardeşi Neslişah'ın gözünde iki kıymetli pırlantaydı. Onları her şeyden çok sever, herkesten sakınır, çok korurdu. Gidip Akın'la kendisinin konuşması gerektiğini düşündü her şeyi Bavo'dan ya da Halim'den duymasındansa ablasından duymasının daha uygun olacağına karar verdi. Çantasını alıp bir hışımla kardeşinin dairesine gitti.

-Eve ne zaman dönmeyi düşünüyorsun. Aslan'da ben de seni çok özledik.

-Abla suratımın halini görmüyor musun? O eve bir daha döner miyim sence. Bir daha asla Bavo'yla görüşmeyeceğim.

-Akın ablacım sakinleş. Seninle konuşmam gereken mühim bir konu var. Aslında yaralarının iyileşmesini bekleyecektim ama ilk benden duymanı istedim. Zaten tanrıya şükür ayaklanmışsın, sadece ufak tefek izler kalmış yüzünde, onlarda yavaş yavaş yok olur.

Ayağa kalkıp kardeşinin yanına oturdu. Saçlarını okşadı.

-Senden bir ricam var.

Akın şaşkınlıkla ablasının suratını izledi. Ablası ilk defa Akın'dan ricada bulunmuştu.

-Yarım kalan işi tamamlamanı istiyorum. Bavo dahil herkes yaşanan karışıklıkta senin suçun olmadığını biliyor fakat senin de bildiğin üzere işler farklı yürüyor. Benim can kardeşim senden isteğim madeni bulman ve bu karışıklığın sebebini öğrenmen.

-Abla ben bir daha Bavo'yla iş yapmam. Dayak yediğim günün sonrasında vicdan azabından gelmek istedim ama sen izin vermediğin için boynumu eğip tamam dedim. Ama insan yolda çarptığı iti bile veterinere götürür. Sağlığını merak eder, Bavo'da zaten bana şefkatle davranmasını beklemiyordum ama insan sordururdu nasıl olduğumu. Görmedin mi bana nasıl hakaretler ettiğini. Tamam her zaman yaptığı şeyler ama onun gözünde işe yaramaz başarısız bir herif olarak görülmekten bıktım usandım. Bu siktiğimin pişmaniye olayı ise bardağı taşıran son damla oldu.

-Tüm söylediklerinde haklısın fakat yenilgiyi kabul mu edeceksin?

-Ne yapmamı istiyorsun?

-Tamam Bavo'yla konuşma istersen ama madeni bul. Madeni bulmazsan bile kimin çaldığını bul. Adını temize çıkar. Herkesi şaşırt, Bavo eminin sana karşı yaptığı haksızlığın farkına varacak.

-Bilmiyorum abla, herkesin korktuğu Akın'ın babasından dayak yemesinden, aşağılanmasından, alçak görülmesinden bezdim. Dışarıda vahşi bir hayvan gibi davranırken içeride ehlileştirilmek kanıma dokunuyor. Bavo'nun gözünde ben bir hiçim o odada bulunan tablomun asılı olma sebebi bile sırf kan bağımız olduğu için. Yoruldum abla, düşmanlarımızdan, işlerden, sorumluluklarımdan, çok çalışmaktan değil, sürekli kendime Bavo'ya kanıtlamaya çalışmaktan, onun gözüne girmeye uğraşmaktan, bir kere olsun aferin oğlum desin diye uğraşmaktan yoruldum.

-Benim canımın parçası, güzel oğlum ben görmüyor muyum sanıyorsun? Olanların farkında değil miyim sence ama nasıl bu iş senin üstüne atıldıysa yine sen bu beladan kurtulabilirsin. Böylelikle kendini cümle âleme kanıtlamış olacaksın. Ayaklarına kapanıp yalvarmamı mı istiyorsun istediğin buysa sırf kabul et diye yaparım.

-Aman ablacığım ağzından çıkanları kulakların duyuyor mu senin? Nasıl böyle bir şey dersin. Teessüf ederim laflarına dikkat et lütfen. Asıl ben senin ayaklarına kapanayım da bir daha böyle şeyler söyleme.

-Akın gerçekten de yere oturup ablasının ayaklarına sarıldı. Yalvarmadan ziyade dalga geçercesine ablasının ayaklarını salladı.

-Sen ki haşmetinle, kuvvetinle, kudretinle, mahirliğinle ayağıma gelmiş benden ricada bulunuyorsun ben seni nasıl reddedeyim?

-Hadi oradan ayaklarına kapanmayı teklif etmeden önce Nuh deyip peygamber demiyordun.

-Abla sen asla kimseye yalvarmazsın benden bunu istediğine göre bir bildiğin var. Sırf senin için kabul edeceğim. Fakat bazı kurallarım var. Öncelikle o eve geri dönmeyeceğim kendi dairemde daha rahat olurum bana bu kumpası kuran kalleşi bulacağım çünkü haftalardır bu işin içinde bir bit yeniği oluğunu düşünüyorum her şey bizden habersiz planlanmış gibi gözüküyor. İkinci olarak bu konuşmalar aramızda kalacak sadece sen ve ben bileceğiz özellikle benim bu işin peşine düştüğüme sadece ve sadece ikimiz bileceğiz. Ne Bavo, ne Halim abi ne de Aslan bilecek. Herkese Bavoy'la görüşmek istemediğimi biraz işlere ara verdiğimi söyleyeceksin. Kimse bu işin peşinde olacağımı öğrenmeyecek. Üçüncü ve son olarak her şeyi yoluna koyduktan sonra işi bırakacağım. Dediğim gibi abla artık ayakta duracak gücüm kalmadı. Aile şirketinde çalışmak istemiyorum kendi işimi kuracağım. Ben de yapılan bu oyunun gizem perdesini çözmeyi senin gibi istiyordum ama zaten artık işlerden elimi eteğimi çekeceğim için kendimi işin içine koymaktan vazgeçiyordum. Madem sen benden sorunu çözmemi istedin senin hatırına çözeceğim ama bu son işim olacak.

Neslişah saçını okşadığı kardeşinin başından elini çekti. Bir an donakalıp sessizleşti.

-Tıpkı bana benziyorsun, dedi.

Akın ablasının neden öyle dediğini anlamamıştı. Neslişah babasına son işim olur derken acı çekerek söylerken yapmak zorunda olduğunun bilincindeydi. Neslişah Akın gibi değildi Akın hep kendisini babasına kanıtlamak için çırpınan bir kuş misaliydi amacı güç veya para hiç olmadı. Tek dileği babasının gözünde bir şey başarmaktı. O yüzden ne işe ne de güce ilgisi vardı. Ama hiç amacı olmamasına rağmen hem diplomatik, hem askeri, hem ticari güçlerle en iyi iletişimi o kurardı. Zekâsı o kadar yüksekti ki kas gücüyle birlikte yenilemez bir insana dönüşmüştü. Ama ne babası ne de kendisi potansiyelinin farkında değildiler. Tek farkında olan kişi işlerin başına geçme hayaliyle yanıp tutuşan Neslişah'tı. Neslişah en büyük hayalinden bile kardeşi için vazgeçecek kadar emektardı. Kardeşlerini her zaman yanı başında görmek istiyordu. Ama Akın'ın kararına da saygı duyardı. Neslişah Akın'ın işleri bırakma düşüncesine şaşırmamıştı onu şaşırtan alınan kararların ikisinin de sonucunun imparatorluktan vazgeçilmesine çıkılmasıydı. Tek fark biri bunu ceza diğeri ödül olarak görüyordu. Kardeşinin başını okşarken Bavo'ya, Halim'e ve Aslan'a ne yalan söyleyeceğini düşündü. Kardeşinin kurallarını kabul etmek zorundaydı. Aklına acımasızca bir yalan geldi. Madem kardeşi kimsenin öğrenmemesini istiyordu ne olursa olsun buna herkesi inandırmalıydı.

23Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin