SORUN KİMDE?

25 4 0
                                    


-Efendim Bavo dün akşam sizi bana sordu. O da en iyi adamınızın benim olduğumu anlamış ki sizden bir haber alıp alamadığımı nerede sürttüğünüzü öğrenmek istemiş olmalı. Kusura bakmayın efendim sürtme kısmını söylemek istemezdim en küçük ayrıntısına kadar anlatmak daha yararlı olur diye düşündüm.

-Sen benim en iyi adamım değilsin ki nereden çıkarıyorsun bu yanlış kanıları.

-Ama efendim sizin hakkınızda kimsenin bilmediği bilgilere sahibim. Sizi her zaman kollamaya çalışır, yanınız da olurum, güvenliğinizi sağlar, elimden geldiğince yardım ederim.

-Bunları yoldan geçen birine yüklü miktar para versem o da yapar. Saydıkların en iyi adamım olmada yeterli midir sence?

-Efendim çok yaralayıcı konuşuyorsunuz ben sanmıştım ki en sevdiğiniz adamınız benim. Ama demek ki bu düşünce karşılıklı bir hissiyattan ziyade benim kendi kendime gelin güvey olmamdan kaynaklanan hadsizliğimmiş özür dilerim, gözünden akan bir damla yaşı işaret parmağının eklemiyle sildi. Akın ayakta dikilen Emir'e doğru yaklaşıp omuzuna dokunup

-Sen benim en iyi adamım değilsin çünkü sen benim en yakın dostumsun, deyip Emir'e gülümsedi. Emir patronun söylediği cümle karşısında şoka girmiş asla duymayı beklemediği bir itiraf işitmişti. Her zaman Akın'ı kendisine yakın görmüş onu bir kardeş gibi benimsemişti. Fakat Akın'la aynı hislere sahip olduğunu tahmin etmemişti. Akın her zaman sert bir kişiliğe sahip olup birini sevip sevmediğini de belli etmezdi. Duygularını karşılıksız olduğunu sanan Emir, Akın'ın bu ani açıklaması karşında gözyaşlarını tutamayıp ona sıkıca sarılırken buldu kendisini. Akın'da ilk geriye doğru itelemek istemiş ama onu hem seven hem de saygı duyan bu sadık dostunun sarılmasını karşı gelmemişti.

*

Tüm gece kadınla birlikte olan Akın, sabahına Emir'le bilgi alışverişinde bulunmaya gittiğinden ancak öğlen 12 gibi evde oldu. Eve girdiğinde inanılmaz bir merak içini kaplayıp ayakları onun Atağan'ın odasına götürdü. Kapı kapalı değil azıcık aralıklıydı kapının arkasına saklanarak yavaşça açtı. Yatağının boş olduğunu görünce içini kaplayan rahatsız edici bir duyguyla huzursuzlaştı. Cebinde duran gözlüğü çıkarıp, üstünü değiştirmeden battaniyeyi kaldırmadan yüz üstü yatağa uzandı. İçinden "vay yine mi keder ama artık yeter yine kapıda kara geceler" diye mırıldanmaya başladı. Bu şarkıyı en son dün Atağan mırıldanırken duymuştu. Gözünü açtığında havanın karardığını gördü. Tekrardan kapadığında başında birisinin dikildiğini ve ona seslendiğini işitti.

-Hakan uyan sabahtan beri yatıyorsun. Yemek yaptım beraber yemek yiyelim, cümlesi kulaklarına bir melodi gibi geliyordu. Gözlerini tekrardan açtığında kollarını çiçek yapmış ona dik dik bakan Atağan'ı gördü. Hemen yataktan dikilip önüne gelen saçlarını elleriyle havaya kaldırdı. Görmüyormuş gibi davranıp gözlerini ovuşturduktan sonra komodinin üzerinde duran gözlükleri taktı.

-Aç değilim ben sen ye. Diyerek başını yatak başlığına dayayıp tekrardan gözlerini kapadı.

Atağan omuzlarından sallayarak

-Nasıl aç değilsin ya ben öğlen 2'den beri evdeyim ve sen 2'den beri uyuyorsun saat 9 oldu kalk da birlikte yemek yiyelim. Bak sofrayı da kurdum. Yapman gereken tek şey ellerini yıkayıp sofraya oturmak. İkimiz de çok acıkmışızdır diye salata ve meze de hazırladım.

Akın artık daha fazla karşı gelemeyeceğini anlayıp istemeye istemeye yataktan kalktı. Kendisini idam sehpasına giden mahkûm gibi hissediyordu. Sanki masada bulunan yemekler onun son yemeğiydi de hepsi de onu zehirleyip öldürmek için konulmuştu. Sofra şahane görünüyor, çok lezzetli kokuyordu. Her şeyin özenilerek hazırlandığı çok belli oluyordu. Ama Akın hiçbirini ağzına değdirmek bile istemiyordu. Oturduğunda bir mucize olup yemek yemeden kalmak için dua etti. Ama ne kapı çalıyor, ne telefonundan ses seda geliyordu. Sanki her şey güzel bir yemek yemeleri için sessize alınmış sokaktan bile çıt sesi çıkmıyordu. Akın bir heyecanla ona bakan Atağan'a, bir önüne konan servis tabağını, bir eline, bir de kaşık çatal bıçağa bakıyordu. Bu işin içinden nasıl sıyrılırım diye karalar bağlayan Akın'ı kurtaracak tek bir küçük olay bile yaşanmıyordu. Atağan merakla Akın'ın yemek yemeğe ne zaman başlayacağını bekliyordu. Akın tabağa dokunmuyor bir şey olmasını bekliyor gibi davranıyordu. Atağan ilk adımı atıp yaptığı mercimek çorbasından bir kaşık alıp içtikten sonra Akın'ın da yemeğe başlamasını bekledi. Atağan

23Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin