Yemyeşil, ahenk içinde uçuşan yapraklar, rüzgarın esintisine esir olmuş, rüzgar nereye esiyor ise oraya düşüyorlardı.
Bir yaprak, önce sağa sonra sola derken. cilalı mermerlerden yapılmış, her vurgusu ince işçilik ile yapılmış olan, Kral Sosen in heykelinin havuzuna düşüverdi. yaprağın düşmesi ile dalga dalga yayılan su birikintileri, tek tek yayıldı ve yok oldu.
Havuzun içine düşmüş, ıslanmış ve yanlız, küçük, Savunmasız ve zararsız bir yapraktı. Ne sesi çıkıyor, Ne bağırabiliyor, Nede ağlıyordu küçük yaprak. yanından Hızla geçip giden komutanın bile umrunda değildi. çünkü O bir yapraktı. Basit bir yaprak. herkes kendinden olana yardım eder. Herkes kendinden olandan yardım beklerdi.
işte bu Komutan da kendinden olanlara yardım için koşuyordu.
ülkesi bir felakete hazırlık içerisinde idi. suda değil! kan içerisinde boğulmak üzerinde olan, Savunmasız, çaresiz, ve ufuklardan bile duyulabilecek olan çığlıklara rağmen ümitlerini kesen çocukların imdadına koşmak için canla başla, Kral Naruto nun yanına koşuyordu.Hızla koşan adam, Kral Naruto nun karşısına geldiğinde, koşmaktan ciğerleri yırtılıyor gibi acı çeksede, büyük Kralının karşısında hazır ola geçti. Ve her askerin yapması gerektiği gibi, başını dik tuttu.
"Efendim. Tüm hazırlıklar tamam."
"Güzel. Askerler sıraya alındımı?"
"Evet. Yüce Efendim!"
"Pekala. Komutan Zetis, siz gidin ve görevinize devam edin. Benim yapmam gereken son birşey daha var."
"EMREDERSİNİZ!" Adam topuklarını vurdu ve Efendisinin önünde eğildi.
Naruto arkasını döndü ve uzun koridordan yürümeye başladı. Yürürken attığı her adımda, üzerindeki eşsiz dokusu olan, kıyafetin parçaları, rüzgara esir olmuş yaprakların arasından kayıp gidiyordu. Sarı saçları parlak, gözleri apaçık, kalbi aşk , dili ise acı ile mühürlü idi.
Savaşa girecekti. Ve bunu Sasuke ye söylemelidi. Fakat nasıl? Nasıl olurda ona bunu söylerdi. Daha aşklarını bile haykıramazken, savaş naraları atacaktı.
Peki ya Sasuke ona ne olacak? Onu burada bırakmak iyi bir fikir mi? Kokusunu içine çekmemek, onu öpememek iyi bir fikirmi. Naruto biran durdu. Evet onu yanında götürmemek en iyisi idi. Ona sarılabilirdi. Ama kanlar içinde olan ölü bedenine. Onu öpebilirdi. Ama ölüm ateşi ile kavrulmuş, kuru dudaklarını.
Naruto elinini kalbine götürdü. Ve sanki söküp atmak istermişcesine tuttu sol göğsünü. Elini sıktıkca, dişlerinide sıkıyor, dişlerini sıktıkca gözlerini yumuyor, Sasuke nin ölümünü düşününce bile tüm vücudu, sanki böyle düşündüğü için onu cezalandırıyordu.
Elini indirdi. Ve derin nefes ile içindeki ateşi üfledi. Düşünceler sıcak hava ile uçup giderken, Naruto, Sasuke nin odasına varmıştı.
Kapıya vurmak için elini kaldırdı. Tereddüt içerisinde idi. Ne diyecek? Nasıl bakacaktı o beyaz örtünün üzerindeki siyah kuvars gözlere? Sonuç olarak onu görecekti öyle değilmi. Sasuke yi son kez görecekti. İşte bu güçlü Kralın, en güçlü tesellisi idi.
Odanın kapısı yavaşça açıldı. Kapalı kapının açılması ile, içeriden Naruto nun yüzüne yavaşça nüzul eden ışıklar, göz alıcı derecede parlak olsada. Işığı bile karartan, siyah saçlı, parlak dudaklı, ve adeta özenle çizilmiş gibi duran vücut hatları ile Sasuke, kafasını eğmiş ve tel tel saçların, kara bir yıldırım gibi yüzüne düşmesine izin vermişti.
Hüzün onu boğuyordu. Kafasını kaldırdığında ise, güneşin bile parlama sebebi olan bir yıldızın içeride olduğunu gördü. Ayağa kalktı ve karanlığının yok olacağını bile bile koştu ona. Karanlıkta değil Naruto nun mavi gözlerinde boğulmak, ışığı yok etmek değil, ışık olmadan var olamayacak bir ay olmak istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kralın gözdesi/NaruSasu
Fiksi Remaja"Hareminizdeki, o kadar omega ve cariye varken, neden bana bu kadar takıntılısınız?" Naruto, birden duraksadı. Sonrasında ise, jilet gibi keskin hatları olan, pürüssüz dudağı hafif bir tebessüm ile karşılık verdi. "Bırak cariyeyi, haremim bile yok."...