Yüzleşme 2

11 2 6
                                    


Bilincim yerine geldiğinde önce ağır bir koku aldım. Küf ve nem kokusunun yani sıra çok yakından tanıdığım kan kokusunu da buram buram hissediyordum.
Gözlerimi yavaşca açmaya çalıştım. Tam kafamı kaldıracakken kafamdan aşağıya bir kova su yedim.

"Hadi ama hava eksi derecelerde donarak ölmemi istemezsiniz değil mi?" Alaycı bir şekilde konuştum.

Kafamı yavaşca kaldırıp ıslak saç tellerim arasından karşımda oturan üç adama baktım.

Beni hatırlamalarını o kadar çok istiyordum ki. İçimde ki o umutsuzca yalvaran, sırtındaki kemer yaraları kanayan çocuğu susturamıyordum.

Merihle göz göze geldik. Sırıttım.

"Bize ne biliyorsan anlatmanı tavsiye ederim. Yoksa yavaş yavaş ölümü kucaklarsın" dedi Merih gözlerimin içine bakarken.

İlk tanıştığımız da kurduğum cümlelerden birini söylemek istedim. Onlar hatırlamıyordu belki ama ben hatırlıyorum. Beni hatırlamalarını istedim.

"Neden size güvenip bir şeyler anlatayım" dedim. Gözlerimde bir umut parlaklığı vardı.

"Bizi öldürmeye çalışan sensin" dedi bulut.

Üçününde yüzünde hiçbir değişiklik yoktu.

Beni hatırlamıyorlardı.

Beni unutmuşlardı.

Ben unutulmuştum.

Abimde beni unutmuş muydu? O yüzden mi gelmemişti.

Hayır abim onların elinde hâlâ yoksa gelirdi ve beni bulurdu.

Bu düşüncelerle farketmeden bağlı olan ellerimi gevşetmeye çalışmıştım.

"Boşuna uğraşma kaçamazsın" dedi mert. Sanki nispet yapar gibi tam da üzerine söylemişti. Evet kaçamazdım. Kaçamıyordum. Her zaman elim görünmez bir iple bağlıydı şuan ise gerçek bir iple bağlı.

"Siz kaçmayı daha iyi bilirsiniz" dedim. Çaresizce ima etmeye çalışıyordum. Ben söylemeden beni hatırlasınlar istiyordum.

Yüzleri bir kaç saniye dondu. Büyük ihtimalle ne demek istediğimi anlamadılar ama bunun üzerine de gitmediler.

"Kemal'in sığınaklarının hangilerini biliyorsun?"

"Size hangisi lazım Merih bey?" derken sesim titremişti.

"Sen çok olmaya başladın" dedi mert. Her zamanki gibi kaba ve sertti.

Daha sonra eline bir çakı aldığın gördüm.
Ne yapmayı planlıyordu?
Onlar yüzünden çektiğim acılar bitmeyecek miydi?

Elindeki çakıyla bana doğru geldi. Ve kolumdaki kıyafeti kesti daha sonra çakıyı yavaşca kolumda gezdirmeye başladı.

Çakının tenimi ince bir şekilde kestiğini hissedebiliyordum. Normalde bu acı benim için çokta büyütülecek bir şey değildi ama çakının ucunda tenimi kestikçe yakan farklı bir madde olmalıydı.

"Kirli oynamaya sizi kim alıştırdı" dedim ama acıdan sesim titriyordu.

"Bu bıçağın ucunda seni yavaş yavaş öldürecek bir zehir var"

Durdu ve bana baktı.

"Ve eğer konuşmazsan bu zehir seni 1 saat içinde öldürecek"

Baktım ve güldüm. Konuşmamak için çok sebebim yoktu bir sebebim vardı.

Abim

Ölsem bile onu tehlikeye atacak bir şey yapamazdım.

"Elimden bir şey gelmez sanırım. Beni sorgulayarak bir yere varamazsınız"

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 08 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Meleklerin Serenatı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin