Görevimiz tehlike

19 5 1
                                    


1 haftalık izin bitmişti bütün tim toplanmıştı. 1 haftalık izinde çok güzel zaman geçirmiştim. Beni aralarına alıp benimsemişlerdi. Babamdan sonra ilk defa bir ailem olduğunu ve sevildiğimi görmüştüm. Harekat merkezinin önünde komutanın bizi iceriye çağırmasını bekliyorduk. Herkes kendi arasında konuşuyordu. Biz de Murat ile birlikte sadece duvara yaslanmış duruyoduk.

Kapı açıldı ve General Hayri paşanın postası bizi içeriye çağırdı. Tek tek tekmil vererek oturduk. Kopuz albay ve Hayri paşa da en başa oturdu.

Kopuz Albay görevi anlatmaya başladı " Aylardır peşinde olduğjmuz Ebul-sam' ın kampını birkac aydır izliyoruz. Irağın güney doğusunda 150 kişilik ve Irağın kuzeyde Türkiye sınınırına sıfır bölgesinde 200 kişilik bir kampı var. Bu 200 kişi 4 gruptan oluşuyo herbiri 50 kişiden olusuyor. Birkaç hafta aralıkla bir grup sınırda askeri üslerimize saldırıyorlar. Bu kampa sızacaksınız. Görevde olduğunuza dair bir resmi belge olmicak. Gizli görev. 4 kişi kuzeyde 4 kişi ise doğuda olacak. Diğer iki kişi ise nişancı olacak."

Hayri paşa da detayları bilgi gectikten sonra ele başlarınin fotograflarını açtı. Açtığı ilk fotografta kanım donmuştu vicudum yanıyodu beynim durmuş gibiydi. O Ebul-sam denen adam babamı gözümün önünde kurşuna dizen o katildi. Anlık şokla azımdan çıkan titrek sesle "ne" oldu. Gözler bana dönmüsken ben hâlâ şoktaydım. Albay ne olduğunu sordu ilk cebap verip vermeyeceğim hakkinda kararsız kaldım ama dogruyu söylemeliydim.

Herkes benden cevap beklerken zarzor konuşarak "b-bu adam" kesik mesik konuşabiliyodum " Babamı gözünün önünde canice kurşuna dizerek şehit eden adam." Dedim. Herkes bana şaşkınca bakıyordu. "Eğer yapamicaksan bu görevden muaf tutalım seni kızım" dedi Hayri paşa " Bu görevi yapabilirim komutanım." Dedim tek nefesle.

Generalin ayağa kalkması ile hepimiz ayağa kalktık. " Batur timi. 15 dakika içinde helikoptere bineceksiniz. Hadi biraz yok olun. Kılıcınız keskin olsun. Hepiniz Allah'a emanetsiniz." Demesiyle hepbir ağızdan emredersiniz komutanım diyerek harekat merkezinden çıktık.

Görev yapafağımız yere sivil olarak gitememiz gerekti. Bize gerekli olan silah ve mühimmatı oradaki bir istihbarat mensubu verecekti. Herkes olması gereken yerdeydi. Ben Yağız teğmen Batur teğmen ve Galip Sınıra sıfır olan grupta köylülerin arasındaydık. O adam da oradaydım onu yakalamalıydım. Beni tanımamıstı.

Görev için buraya sızalı 3 hafta olmuştuk. Timin geri kalanından haber alamıyorduk. Diğer grupta Murat Tuğçe Emre ve kağan vardı. Kamplardaki istihparatçılar sayesinde iyice sızmıştık. Bir istihbarat aldıkça ona iletiyoduk o ise nişancılara iletiyodu. Onlar ise Albaya iletiyodu.

Benim köylülerden biri olsuğumu söylemişlerdi Ebul-sam'a . Köylülerden biri ise durup dururken benim koyden olmadıgımı söyledi. Ben ne kadar köyden olduğuma dair ısrar etsem de fayda etmedi.

"Atın bu haini zindana" diye kükredi Ebul-sam dirensemde bir şekilde soktular beni oraya. 1 aydır esirdim. Görev tamamlanmamıştı. Birçok işkence görmüştüm. Karın kısmımda bir bıçak yarası vardı çizik de denebilirdi. Omuzumda bir mermi deliği vardı. Mermi 2 haftadır içerideydi . Elektirik vermişlerdi attıkları sopaların morlukları vardı. Ve sol yanağımda 3 santimlik bir derin olmayan kesik vardı sağ kaçımda patlamıstı akan kanın kuruluğunu hissedebiliyordum.

Bir anda çatışma sesleri gelmeye başladı. Yukarıda yoğun bir çatışma vardı. 15 dakika boyunca sesleri dinledim Batur Galip ve Yağız iyiydi seslerini duyabiliyordum. Çatışma sesleri hafiflemişti ve destek gelmişti.

Yarım saat daha çatışma sesleriyle birlikte beklerken çatışma sesleri durdu.Kopuz Albay dahil herkes orada olmalıydı. 5-6 kişi aynı anda bulunduğum yere indi. Gözüm gittikçe bulanıklasıyordu bir anda kararmaya başladı direnmeye çalıştım ama Muratı ve peşinde gelen sıhhiyeci kemal ile diğerlerini görmemle kendimi karanlığa teslim ettim.

Gözümü zorla araladığımda demirkuştaydık. Tam yanımda Murat vardı. Gözümü açtığımı görmesi ile eğildi .
"Sevdiğim, nasılsın iyi misin. Nolur biraz daha dayan. Ankaradayiz hastaneye ineceğiz ." Dedi ve bende zorla çıkan sesim ile " Dayandım ,iyiyim " dedim ve gözüm tekrardan kapandı.

Uyandığımda hastahane odasındaydım. Vicudum ağrıyordu. Ne olduğunu anlamaya çalışırken hemşire girdi. " Ne oldu" dememle hemşire gülümseyerek açıklamaya başladı. "Hastanemize ağır yaralarla geldiniz. Vicudunuzun birbuçuk aylık yiyecek içecek ve uyku ihtiyacını karsılamamıştı. 2 haftadır uyutuyoruz. Vicudunuzun ihtiyacı olan vitaminleri beslenme ürünlerini ve içeceği ilaclarla karşıladık. Yüzünüzdeki yara kapanmaya başladı iz yapmayacak. Karnınizdaki yara kapanıyor. Omuzunuz ise enfeksiyon kapmıştı neyse ki temizledik. Omuzunuzda dikiş var. İyisiniz. " dedi ve kontrollerimi yapıp çıktı.

Yanımda Murat vardı ve uyumuştu. Gözünü kırpmadan beklediğine emindim. Onu uyandırmadan doğrulmaya calıştım ama çok canım yanıyordu. Murat gozlerini açıp hızlıca yanıma geldi ve suyu verdi.

" İyi misin. Çok korktum yine şehit vereceğiz diye." Dedi zorla " Merak etme. İyiyim." Dedim.

Sağ tarafıma geçip kafasını omzuma koydu. Bende elimi uzatıp yüzüne koydum. Uyumadığı belliydi. Barut timi gelip 1 saatlik siyaretinjn ardından gitmişlerdi. Murat benim yanımda refakatcı olarak kalıyodu.


***

1 ay hastahanede kalmıştım. Yaralarım geçmişti. Omzum ağrı yapıyordu ama iyiydim. Alabay istirahat raporum bitmeden karargaha gelirsem görevden uzaklastirma vereceğini söylemisti o yüzden gidemiyordum. 1 hafta sonra istirahatim bitiyordu.

Annem gelmişti. Babam şehit olduktan sonra bana yaptıklarından özür diliyordu.

" Kızım anlıyorum ama babandan sonra seni de kaybetmek istemiyorum. Anneyim ben kalbim dayanmaz."

" Şimdiye kadar verilen şehitlerin anası ana değil miydi. Bunca verdiğimiz şehitlerin onlarca askerimizin anası babası kardeşi eşi kızı yok muydu. Sen anasın da onların anası ana değil miydi."

" Ana tabi ya."

" Verilen şehitler için üzülmeyeceksiniz. Onlarla gurur duyacaksınız. Şehit aileleri için 1 bile büyük bir sayıdır. Ama güneşi esirgemiyosa gökyüzü, birileri bedelini ödüyo. O bedel ödeniyor ki siz rahat uyuyun rahat gezin diye. Kahramanlar can verir yurdunun halkıni yaşatmak için. Eğer bizim ölmememizi istiyorsan verilen hiç bir şehidimizi unutma. Çünkü biz vurulunca değil , unutulunca ölürüz." Dedim.

Gözleri sulu sulu " Seninle gurur duyuyorum aslan kızım" diyerek sarıldı. Annem babam şehit olduktan sonra uzun zamandır ilk defa sıcaklıkla sarılmıştı.

Vurulmak değildi mesele. Mesele ölmek de değildi. Mesele bu millet için vurulmak bu vatan toprağı için ölmekti.Yoksa ölmek ölmekti yani.Ölmekten ziyade asıl farklılık , bunu vatan için yapmaktı. Vatan için ölmek , vatan için kan dökmek , vatan için merminin önüne atlamak ve millet için uykusuz kalmak. Vatan millet için ölümle burun buruna olmak ve son olarak vatanı ve milleti tehlikeye girmesin diye tehlikede olmaktı. Tehlike bizlerin işiydi.











YüzbaşımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin