Ertesi sabaha nasıl uyandığımı, geceyi nasıl geçirdiğimi bilmiyorum. Gece yaşadıklarımdan sonra, sanki her şey önemini bir kez daha yitirmişti. İnsanların birbirlerine karşı olan özverisiz ve kayıtsız tavırları beni yaşamdan koparıyordu. Ancak hayat, hayallerime olan inancımla birlikte devam ediyordu.
Selim ve Metin'in okula gitmek için beni beklediklerini hatırlayınca, aynaya bile bakmadan çantamı alıp çıktım evden. "Merve, nerdesin, hadi okula geç kalıyoruz." Uykusuz, yorgun ve bitkindim. Gözümün halini görünce,
"Bunu sana o pislik adam yaptı değil mi?" dedi Metin.
"Sen git okula Metin, ben okul çıkışı çalışmak için merkeze inip iş arayacağım."
"Hayır, seni yalnız bırakmam, Selim'i okula bırakıp çarşıya beraber gidecegiz."Daha okulun ikinci günüydü ve biz okula gitmeyecektik. Selim'i okula bıraktıktan sonra, çarşıdaki çiçekçilere doğru iş aramak için yola koyulduk. Metin, yolda susmadan, beni polise gitmem için ikna etmeye çalıyordu.
Peki, ne olacaktı polise gidersek? Neyi, kime, nasıl anlatacaktık? Üstelik annem, böyle bir şey yapmamı asla kabul etmezdi. Gazetelerden duyuyor ve okuyorduk, ortalık suçlularla doluydu. Suçluların bu gibi olaylardan, genellikle ceza almadığını hepimiz biliyorduk. Polise gitmek, daha büyük sorunlara yol açabilirdi. Bu düşünceler kafamda dolaşırken, "Hayır, olmaz," diye bağırdım Metin'e. İlk defa ona bu kadar yüksek sesle bağırmıştım. Şaşırdı. Ve o dakikadan sonra bu konuyla ilgili tümden sessizliğe büründü.
Çiçekçi dükkânlarına girip çıkıyorduk. Cadde cadde bakınırken, bir yandan da gözlerim Alperi'yi arıyordu. Neredeydi? Neler yapıyordu? Memleketine geri mi dönmüştü? Onu çok merak ediyordum. Güçlü olmak ve onu güçlü kollarımla dev bir çınar ağacı gibi daha o gün hiç bırakmadan sarmalamak isterdim. Çünkü, belki de onu bir daha hiç göremeyecektim. Metin yüzüme baktı, "Yine o kadına bakıyorsun değil mi?" dedi. Başımı önüme eğdim.
Hiç bir dükkândan olumlu cevap alamıyorduk. Kimse güvenip çiçeklerini satmam için bana vermek istemiyordu. Saatlerdir iş aramamıza rağmen elimizde olan tek şey, şisen ayaklarımızdı. Bir banka oturup simit ve su aldık. Biraz soluklandıkdan sonra banktan kalkarak yeniden bakmaya başladık sağa sola.
"Şu ara sokağa girelim, oraya bakmadık Merve."
İkimizde umudumuzu yitirmiştik. Fakat bunu birbirimize belli etmemeye çalışıyorduk. Bacaklarımızda tek bir adım atacak güç kalmamıştı ama yine de pes etmeyen iki savaşçı gibiydik. Sokağa girer girmez küçük ama sevimli bir çiçekçi dükkanı gördük. Dükkana doğru umutsuzca yürüdük.İyilik Tomurcuğu Çicekler Dükkanına Hoş geldiniz." Dükkânın tabelasında bu yazıyordu.
"Ne güzel bir ismi var dükkânın," dedim Metin'e dönerek. Kapıdan içeri girerken kapıya asılı çanların şıngırtılarını işittik. Eski, kümesten bozma gibi görünen dükkan, içeri girdiğimizde bizi büyüleyen dünyanın kapılarını aralıyordu. Demek ki, hiç bir şey için önyarıgılı olmamak gerekiyormuş diye geçirdim içimden. Çünkü, içerisi harkuladeydi. Çiçeklerin muhteşem dansıyla karşılaştık; rengarenk yapraklar, rüzgarın hafif esintisiyle oynaşıyor, dükkanın içini canlılıkla dolduruyordu. Çiçek kokuları burun deliklerimizi okşarken, seramik saksılarda yetişen sukulentler, pencereden süzülen güneş ışığıyla adeta altın gibi parlıyorlardı. Kurutulmuş lavanta demetleri, hasır sepetlerin içinde ortama ahenk katıyordu. Gözlerimi bu renk cümbüşün den alamıyordum. Ortalıkta kimse görünmüyordu. Henüz etrafı inceliyorduk ki, kapının arkasından yaşlı ama güçlü bir ses duyuldu, "Ne istemiştiniz?"
Cüretkar bir gülümsemeyle yanımıza yaklaştı. Sesi, yaşamın getirdiği deneyimleri yansıtan bir derinliğe sahipti.
Yaşlı adam elindeki bastonu yere doğru vurdu. Pantolonunu tutan askıları ve fötr şapkasıyla tam bir İstanbul beyefendisini andırıyordu. Gözünde, yüzüne büyük gelen siyah bir gözlük vardı.
" Şey efendim, siz buranın sahibi misiniz?"
"Evet, adım Rasim ve ben buranın sahibiyim. Efendim demeyin, herkes kendi kendisinin efendisidir gençler, bunu kulağınıza küpe yapın. Üstelik sesiniz de yorgun çıkıyor, hele oturup bi nefes alın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SARMAL 'Bir Hayalim Vardı,
AdventureBir sevgi siz de ne ifade eder? Bence sevgi, bir insanın kaderini ve kişiliğini şekillendiren tek gerçektir... Üvey bir babayla yaşamak zorunda kalan, ve bu süreçte anne sevgisini hiç göremeyen genç kızın hüzün dolu hayatı. Kitabı okurken, içinde...