" Arctic Monkeys - I Wanna Be Yours. "
Sahilde Lisa ile o şekilde yakalanmamızın ardından neredeyse 4 saat geçmişti ama hâlâ utanç duygusu bedenimin en ücra köşelerinde dolanmaya devam ediyordu. Lisa'nın bahsettiği arkadaşı, adının Minnie olduğunu öğrendiğim kız fazlasıyla samimiydi. Fakat bazen bana bakıp hüzünlü bir suratla daldığı olmuştu. Bazen ise yüzüme bakmaktan korkuyor, hatta utanıyor gibi başını yere eğiyordu. Belki ilk tanışmanın gerginliğidir diye o an önemsemeyip geçiştirsem de bunu sonradan sorgulamam gerektiğini düşünüyordum. Saatlerce oturup sohbet etmiştik, ufak bir grup gibi olduğumuzu bile söyleyebilirdim. Bir dahaki buluşmamızı ayarladıktan sonra o 4 saat boyunca onlara söz verdiğim gibi gitar çalıp şarkı söylemiştim.
Bu 4 saat içinde beni sevindiren diğer noktalardan birincisi Jisoo'nun bu ortamı sevmesiydi, ikincisi de, Jisoo'nun Lisa'yı da sevmiş olmasıydı. Ona biraz ters davranıp soğuk nevale gibi olacak sansam da tam tersi olmuştu. Jisoo özünde sıcakkanlı bir insan olsa da tanımadığı kişilere aynı samimiyeti gösteremiyordu. Şu an ikimiz yolda birlikte yürüyorduk fakat yüzümüzde sadece yorgun bir gülümseme vardı. Henüz bu konu hakkında konuşmamıştık ve birazdan yol ayrımına girecektik. İki ayrı sokağı ayıran noktaya geldiğimizde Jisoo'nun sağdan, benim de düz ilerlemem gerekiyordu ama ondan bir şey duymak istiyordum. Yüzüne bir beklentiyle baktığım anda bana arkasını dönüp gitmeye hazırlanıyordu ama sonradan topuğunun üstünde bana döndü ve mırıldandı.
"Kızmadım Chaeyoung." çok net hissettiğim bir şefkatle kurduğu cümle tam da söylemesini istediğim şeydi. Sorun olmamasını, kızmamasını dilemiştim. Dudaklarımın kenarı yukarı doğru kıvrılırken rahat nefesimi dışarı saldım.
"Teşekkür ederim Chichu." bana gülümsedikten sonra benim gibi takmadan edemediği şapkasını düzeltti ve yoluna devam etti. Ellerimi arkamda birleştirip ben de kendi yolumdan ilerlemeye devam edince esnedim, yolların karanlık ve sessiz olması benim için çok berbat bir durumdu çünkü beynim şu an düşünmeye çok müsait olduğu için gözümün önüne Lisa'nın üstüne yığılışım, göğüslerimizin hızla inip kalkarken birbirine temas etmesi gelince yeniden utanç duygusu kendini belli etmişti. Yüzümü ellerim arasına alıp, boş sokakta kimsenin beni duymayacağı rahatlığıyla mırıldandım.
"Aptal Chaeyoung niye kızın gülmesini engelleyip bir de üstüne düşüyorsun ki? Rezillik resmen." yüzümü buruşturup parmaklarımı dişlerimin arasına alıp hafifçe dişlerimi geçirdim. Ellerimi geri çektiğim gibi arkamdan gelen tok ses ile yerimde sıçrayacak gibi olsam da korkumu dizginlemeyi bir şekilde başarmıştım.
"Hep böyle kendi kendine konuşuyor musun?" bu sesine alışık olmadığım Lisa'ya göz ucuyla bakarken sorusuna yanıt verdim.
"Çok değil, sen beni duydun mu?"
Başını iki yana sallayıp ifadesiz bir surat ifadesiyle konuştu. "Tamamını değil, sadece son iki kelimeni falan. Hâlâ sahil konusunda mısın?"
Beni tamamen duymaması beni rahatlatmıştı ama ne yazık ki rahatlığım uzun sürmemişti. Bunun sebebi de şu an karşımda o samimi, gülücükler saçan Lalisa'dan bir eser kalmaması, farklı bir insan varmış gibi hissetmemdi. Karşımda, saydıklarımın aksine soğuk ve yüzünde mimik oynamayan bir karakter duruyordu adeta. Çift karakterli miydi bu kız?
"Sayılmaz, unutmak üzereyim."
"Anladım." diye ekleyip yanımdan sıyrılarak geçtiğinde arkasından bakakalmıştım. Bu yaptığı tavır ve sürekli karşıma çıkması beni kuşkulandırıyordu. Benden birkaç adım uzaklaştığında arkasından seslendim.
"Lalisa." durup yüzünü bana çevirdi, yüzünde hiçbir kas oynamamıştı.
"Sürekli karşıma çıkıyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝘤𝘩𝘦𝘳𝘪𝘦 𝙗𝙮 𝙨𝙚𝙣𝙩𝙧𝙚𝙥𝙞𝙖
Fanfiction"Neden sürekli bu sokaktan geçiyorsun?" Birkaç saniye sonra sesini işittim. "Anlamadım?" Tahmin ettiğim gibi bir kadındı. "Burası hep uzatmadır, neden ana caddeden kısa yolu kullanmak varken bu sokaktan geçiyorsun?" "Geçtiğim yolların hesabını sana...