-19-

26 6 62
                                    

"Yapamam.." fısıldayarak söylemiştim bunu sevdiğim kadına. Oysa ne kadar istiyordum onu affedip hiçbir şey olmamış gibi hayatıma onunla devam etmeyi. Cesaretim mi yoktu yoksa güvenim mi? İnsanın devam edebilmek için cesareti olmalıydı, ilişkinin en önemli dayanağı ise güvendi. İkisi de yoktu bende.

Lisa anlayışlı bir şekilde geri çekildi. "Anlıyorum, sorun değil. Eğer istersen.." sözüne devam ederken sesinin titrediğine şahit oldum.

"İstersen bir daha hiç karşına çıkmayabilirim."

Hayır istemiyorum.

"İnan bu ikimiz için de en doğrusu olacak." diyebildim.

İçim o kadar sızlıyordu ki bütün vücudum bu acıya katlanamayacak gibi hissediyordum.

"Sen nasıl istersen öyle olsun. Ben senin hayatını altüst etmiş olabilirim ama benim hayatım da sendin ve şimdi her şey bitti. Benim suçum biliyorum ve kendimi bu işe bulaşıp seni bu kadar darma duman ettiğim için hiçbir zaman kendimi affetmeyeceğim. Sen beni affetsen bile ben kendimi geriye kalan zamanımın hiçbir anında kendimi affetmeyeceğim."

Gözümden yaşlar süzülüp yanağıma doğru hızlı hızlı akmaya başlamıştı. Lisa baş parmağıyla göz yaşlarımı silerken mırıldandı.

"Ağlama fıstığım. Her şey yoluna girecek."

Lisa yerinden kalkıp arkasındaki kumları çırptıktan sonra bana doğru döndü.

"Bir daha karşına çıkmayacağım ama lütfen kendine dikkat et. Bu yaşanılan olayların seni mahvetmesine izin verme Chaeyoung."

Onun cümlesi bittiğinde ağlamaktan değişmiş titreyen sesimle cevap verdim. "Sen de kendine dikkat et Lalisa."

Lisa buruk bir şekilde gülümseyip başını salladı ve yavaş yavaş sahilden ayrılmak için adımladı. Ben içimden geri gelmesini dilesem de o hiç dönmedi. Lisa caddeye çıkıp motoruna bindiğinde son kez başını buraya çevirdiğini fark ettim ve ben de eş zamanlı olarak başımı denize doğru çevirdim. Dalgaları izlerken duymaya alıştığım o motor sesi bütün caddeyi sardı. Sonra uzaklaştı ve ben rahatsız olduğum o motor sesini bile bir daha duyamayacağımı düşününce daha çok ağladım.

Aslında konunun motor sesiyle bir alakası yoktu.

Aniden başımı Lisa'nın oturduğu yere çevirdiğimde kaskını burada unuttuğunu fark edip uzun uzun kaska baktım. Onu arayıp kaskını geri almasını söyleyebilirdim ya da kaskını Lisa'dan bana kalan tek somut şey olduğu için saklayabilirdim.

"Bundan başka bir şeyim yok." kaskı kollarımın arasına alıp sahilden ayrılmak için adımladım. Kaskını belki arardı ve onu bir kez daha görürdüm?

&

Eve vardığımda Jisoo'nun koltukta oturup beni beklediğini görünce elimdeki kaskla ona doğru ilerledim.

"Her şey bitti." dediğim gibi yine ağlamaya başlamam bir olmuştu. Jisoo hemen yanıma oturup beni kollarının arasına çekti ve saçlarımı okşamaya başladı.

"Lütfen ağlama içim parçalanıyor." dedi.

"Ondan bana kalan tek şey bu kask şimdi." kaskı kaldırıp gösterdim.

"Tamam güzelim sakin ol istersen bir yüzünü yıkayalım sonra anlat bana ya da sabah anlat nasıl istiyorsan." Jisoo benim için çok endişelenmişti ve bunu her hâliyle belli ediyordu.

Başımı iki yana sallayıp Jisoo'nun teklifini reddedikten sonra  sahilde olan her şeyi bütün ayrıntılarıyla ona aktardım. Lisa'ya karşı bir nefretle dolmuş olsa da anlattıklarımdan sonra bakışları yumuşamıştı.

"Kızın da pek suçu yokmuş aslında ama söylemesi tabii ki iyi olurdu. Bu kadına her geçen gün daha da sinir oluyorum. Hayatını mahvetti şimdi bir de sana ulaşmak için insanları kandırıyor." Jisoo sinirle tıslamıştı.

"İlk kez orada özel bir bağ kurduk, son kez orada öpüşüp bağlarımızı kopardık." sesim çok yorgun çıkmıştı.

Jisoo gerçekten bu durumun böyle olmaması gerektiğini mırıldanırken benim aklım hâlâ Lisa'da kalmıştı.

"Hadi biraz uyu olur mu? Ağlayarak kendini daha çok yoruyorsun zaten." diyerek Jisoo beni hafifçe yerimde dikleştirdi ve ben de uyumayı kabul ettim.

Ne de olsa insan uyuyunca her şeyi unuturdu. 

Jisoo beni yatak odama çıkarıp üstümü değiştirdi, yüzümü yıkadı, saçlarımı taradı, yatağa yatırıp saçlarımı okşadı. Çoğu annenin kendi yavrusuna yaptığı gibi, işte bu yüzden bu kadın benim her şeyimdi. Ona duyduğum minneti daha önce kimseye duymamıştım ve duymayacaktım da.

Çok geçmeden uyuyakalmış ve gecenin bir yarısı sıkıntıyla gözlerimi açmıştım. Yanımda mışıl mışıl uyuyan Jisoo'yu görünce içim az da olsa rahatlamıştı. Karnımın acıktığını hissettiğim için yataktan usulca çıkıp mutfağa indim. Kendime hazırlayacak bir şeyler düşünürken televizyonu açtım. Haber kanalına denk gelmiştim ama önemli olan ben bir şeyler hazırlarken ses olmasıydı. Tost ekmeği alıp içine birkaç malzeme yerleştirirken duyduğum kelimeler ile kanım donmuştu.

"Evet şu an gelen son dakika haberiyle ana yolda yapılan motorsiklet kazası olduğu haberini aldık. Yüksek hız yaptığı tespit edilen sürücünün iki araba arasında kaldığı ve hastaneye kaldırıldığını, durumunun ise ağır olduğunu aktarmak istiyorum efendim."

Elimdeki her şeyi bırakıp koşar adımlarla televizyona doğru yaklaştıktan sonra içimde büyüyen korku ve endişe beni içten içe yiyordu.

"Lütfen Lisa olmasın. Lütfen."

Titreyen ellerimle kumandayı elime aldım.

"Şu an olay yerinde olan muhabirimize bağlanıyoruz."

Ekrana yansıtılan görüntüde motor arabaların arasında kalıp parçalandığı için çok bir şey anlamamıştım. İçimi daha büyük bir sıkıntı kaplarken canlı yayına bağlanan muhabiri dinledim.

"Herkese iyi geceler dilerim şu an saat 6'yı bulmak üzere. Sabah sularına yaklaşırken motor sürücüsünün ünlü isim Lalisa Manobal olduğu tespit edildi."

O saatten sonra dünya benim için birkaç saniyeliğine donmuştu.

&

Yazarken o kadar üzüldüm ki anlatamam. Yazar olunca böyle çok etkilenmiyorsunuz çünkü kurgusunu yapan ve yazan sizsiniz ama bu güzel çiftimi böyle yazmak beni bile çok üzdü. Size iyi okumalar dilerim. - sentrepia.

 𝘤𝘩𝘦𝘳𝘪𝘦 𝙗𝙮 𝙨𝙚𝙣𝙩𝙧𝙚𝙥𝙞𝙖Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin