Hana'yı karargâha getirdik ve etrafı gösterdik. Ona rahat edebiliceği bir oda ayarladık. Yufeng benimle konuşmak istiyordu bu yüzden odasına çağırdı. Hanaya etrafa rahatlıkla gezebiliceğini söyledim ve Yufengin odasına çıktım. Yufeng içerde ve ayakta beni bekliyordu. Bi eli cebinde diğer eli ise boynundaydı. Ona doğru yaklaştım. Ona sordum: "Bir sorun mu var?" Dedim. O ise hanayı buraya getirdiğimiz için şüpheliydi. "Polisler bizi tespit ederse?" Dedi. "Açıkcası ben Hana nın bizi asla polislere söyleyeceğini sanmıyordum biz iyiye çalışıyoruz" dedim. Yufeng odasında ki kırmızı uzun koltuğa oturdu ve "gel" dedi. Bende onun yanına oturdum. "Sana sadece bu konudan bahsetmek istemiyorum" dedi. Afalladım. Başka ne söyleyecekti? Yoksa bana mı açılacaktı? Tanrım...Umarım düşündüğüm şey değildir. Onun bir eli benim bacağıma gitti. Hareketsiz kaldım. Yüzüme baktı ve bana "sen çok iyi bir takım arkadaşısın" dedi. Ona bakarak hafif bir tebessüm ettim. Ve bacağımı sağ doğru alarak artık aşağa inmemizi ve Hanayı yanlız bırakmamızı söyledim. Beraber aşağıya indik. Hanayı göremedik. Endişelendik ve etrafa bakındık. Meğerse kapının önüne çıkmış sigara içiyordu. Herkesi mi içer bi bende sorun var galiba. Hana bana 3 yıldır içtiğini ve alışkın olduğunu söyledi. O bir yandan dertlerini anlattı. Yaşadığı şeyler çok ağırdı. Bunun karşısında Yufeng de bir sigara yaktı. Ben ise duvara yaslanarak oturmuş Hana ya bakarak onu dinliyordum
"Gerçekten yaşadığım şeyler olanaksız. Ben küçükken herşeye umutla bakardım. Ta ki çine gelene kadar. Yurdumdan oldum ama ben oraya asla yurdum diyemezdim. Ama içimde bir korku var. Kuzey korede çok sıkı bir yönetim var. Zaten bu sebeple ordan gittik ama benim umduğum yer çin değildi. Güney koreye gitmeyi hayal etmiştim. Orada bir ev kurmak iş sahibi olmak çalışmak istiyordum. Ama ben buraya düştüm kaderim böyleymiş işte..."
Anlattıkları karşısında o kadar üzüldüm ki diyecek tek bir laf bulamadım. Hanaya sordum "hala güney korede bir hayalin var mı?" Dedim. O ise artık bir hevesi kalmadığını çünkü imkansız bir şey olacağını düşündü. Yufeng e baktım. İçeriye geçti. Hanaya "merak etme" dedim. İstediği her şeyi yapmaya hazırdım. O daha küçüktü ve bunu hayaller onunla eşdeğer bir boyuttaydı. Hana benim hakkımda sorular sormaya başladı. Ben ise ona hayatımı anlattım. Kaderlerimiz çok farklı olsada hüzünlerimiz aynıydı. Bana nasıl bu kadar iyi silah kullandığımı sordu. Bende cevabını vermek için aşağıdaki kata davet ettim. Hana "nereye gidiyoruz?" Dedi. Bende "sorduğun sorunun cevabına" dedim. Aşağıdaki katın birinci kapısını açtım. İçerde bi kaç silah ve hedef tahtası vardı. Hana şaşkınlık ve hayretle bakıyordu. "Görmek istermisin?"dedim oda "Evet" dedi. Kulaklığımı ve gözlüğümü taktım. Onada bir kulaklık taktım. Silahın mermisini yerleştirdim ve hedef aldım. Ateş ettiğim de ise tam isabet ettirdim. Hana bunu nasıl yaptığımı sordu."Şimdi sende deneyeceksin" dedim. Hanaya gözlük taktım ve eline silah verdim. Eli ilk başta titredi. Ama sonradan alıştı. Onun elini tutarak hedefi ortalamasını söyledim. "Hazır olduğunda ateş et" dedim. Onun elini bıraktım. O hala odaklanmıştı. Bir süre sonra ateş etti ama kaçırdı. Üzüldü ve bende tekrar denemesini söyledim "yapıcaksın sana güveniyorum hadi!" Dedim. Tekrardan ortaladım, elini bıraktım ve ateş! Hedefin tam göğüsünden vurdu. Gerçekten şuana kadar gördüğüm en iyi ikinci atış. Ben bile bu kadar hızlı atış edemezdim. Kulaklığımu çıkarttım ve "Eğer bunu hobi edinirsen sen çok güzel bi nişancı olursun" dedim Hanaya. Hana gülümsedi ve çıktık. Üst kata doğru ilerledik. Hananın bir anda yüzü düştü. Neden bilmiyorum ama ona sordum "n'oldu bir anda?" Yufeng i çağırdım. Yufeng "Bir sorun mu var ne oldu?" Dedi. Hana ise "Ben burada kalamam" dedi. Şaşırdım yufeng ise sinirle bana baktı. Bana neden öyle baktığını az çok tahmin ediyordum. Hananın polise gitmesinden endişe ediyordu. Hanaya "neden?" diye sordum. O ise "sadece sizin rahat çalışmanızı istiyorum. Polise gitmeyeceğim." Dedi. Yufeng oh çekti. Neden böyle bir şeye karar verdi bilmiyordum ama bu konuda onu kesinlikle zorlayamazdık. Yufenge bir uçak bileti ayarlamasını söyledim. Güney koreye gidicekti. Ona orda hayali gibi bir yaşam verecektik. Herşeyini biz karşılayacaktık. Yufeng sabahtan kalan bir ev tuttu bile. Hana mutlu oldu ve "teşekkür ederim" dedi. Ona tebessüm ettim. Yufeng bilgisayardan uçak bileti bakarken ben de ayakta yufengin "ayarladım" onayını bekliyordum. Bir elimle başımı kaşıyordum. Gözlerimle de etrafı inceliyordum. Yufeng bana "hallettim" dedi."Ha! İşte. Peki ne zamana bu?" Diye sordum "Bu gece saat on iki de" pekala sanırım Hanayı biraz düzenlemem gerekiyordu. Ona güzel kıyafetler almak için dışarı çıkmalıydık. Yufeng evde olacaktı. Ben ve Hana mağazaya gidicektik. Hanaya hazırlanmasını söyledim. Odasına çıktı ve giyindi. O giyindiği sırada yufeng duşa giricekti. Hanaya hadi önden çık dedim ve çıktı ben ise kapının eşiğindeyken bi ses duydum "Ah! Hadi ama ciddi olamazsın!" Kapıdan Yufenge bağırdım: "Bir sorun mu var?" Hanaya bana iki dakika vermesini söyledim. Kapıyı kapattım ve banyonun kapısına ilerledim. Önünde durdum. "Havlu yok!" Dedi yufeng bana. "Ah! cidden mi? Bekle sana temiz havlu getireceğim." Dedim. Yufengin odasına giderek bir temiz havlu aldım. Dışarıya doğru bakarak havluyu uzatmaya çalışırken Yufeng beni içeriye çekti. Belimden tutup kendine doğru çekti. Sessiz bir şekilde "ne yapıyosun!?" Dedim. "Hanaya karşı dikkatli ol duydun mu beni?" Dedi. "İyi de bunu demek için beni kendine çekmene ne gerek vardı yufeng!" Dedim. "Canım istedi" dedi ve beni bıraktı. Beni kandırmıştı beline sarılı bir havlu vardı. Karın kaslarının insanı mest eden bir yapısı vardı. Bu yüzden bakmamaya çalıştım ve "çıkarken kapı açık dursun fazla buhar iyi değil" dedim. Çıktım. Hana beni bekliyordu ve artık çıktık karargâhtan. Bir tane mağazaya girdik. Hanaya beğendiğini almasını söyledim ve mağazadayı inceledim. Kapıda duruyordum. Hanayı iyice göz ardı etmem gerekiyordu. O kaçırılan bir kızdı. O sırada bende yazlık bir elbise beğendim. Onu incelerken Hana bana seslendi "Hei!" Bir sorun olduğunu düşündüm ve sesin olduğu yere koştum panik içinde. Hana koştuğumu ve endişelendiğimi farketti ve "korkma burdayım" dedi. Bir oh çektim ve kendime geldim. Hananın elinde bir kaç parça giysi vardı. Bunları beğendini ve başka bir şeye gerek olmadığını söyledi. Beraber kasaya gittik. Alışverişi tamamladık. Karargâha dönerken bir kişinin bizi izlediğini düşündüm. Sanki mağazadan beri bizi takip ediyor gibiydi. Fark edilmediğini düşünsün diye arkama çok sık bakmadım. Bunu Hanaya söyleyemedim. Ancak aklıma bir fikir gelmişti. Telefonla konuşur gibi yapacak ve birden arkama dönecektim. Telefonu elime aldım ve arkama döndüm. Binanın girişine saklanmış birisini gördüm ve koşarak o binaya doğru gittim. Onu gmrdüm ve yüzüne yumruk atarak boğazını sıktım "kime çalışıyorsun lan sen!" Dediğimde hana bana bakıyordu ve telaş içindeydi ancak onun ardından gelen bir adam vardı tam onu bıçaklamaya çalışacaktı ben devreye girdim. Elimdeki adamı bıraktım Hanaya doğru koştum ve ona yaklaşan adama tekme attım. Hanna karnını tuttu. Boğazını sıktığım kişi ise kaçıp gitti. Yere düşen kişiyide suç tekme ve yumruklarla darp ettim. Ancak hanayı yeni farkettim. "Hana?.."
Karnını tutuyordu. Yaralanmıştı. Elindeki bıçağın yarısı ona saplanmıştı. Onu hemen karargâha götürmeye çalıştım. Karargâhın her yere yakın olması çok iyi bir şeydi.Hanaya,"Hana belli etme kimseye lütfen, Sakin ol benlesin" Dedim. Belli etmeden yürümeye çalıştı bağırmak yerine acıyla göz yaşı döküyordu. Karagâhın kapısını çaldım hızlıca. Yufeng kapıyı açtı ve "has*iktir" dedi. Ne olduğunu sordu. Ben ise:
"Hana burda kesinlikle kalamaz yufeng! Pusuya uğradık onu son anda kurtardım ama hafif yaralandı. Sargı bezi getirirmisin?" Dedim. Bi koşu gitti. Ben hanayı kendi yatağıma yatırdım ve karnını açtım. Biraz derin ve hızlı bir saplanma olmuştu. Yufeng elindeki çantayla geri döndü. Ben elimdeki malzemelerle işe koyulurken bir yandan Hana ile konuşuyordum. Bu sakin kalması için en iyi yoldu:
"hana şimdi sakin ol. Çok ağır bir yaran yok ama elimde bir tendirdiyot var bu biraz canını yakabilir" şeklinde konuşmalar yapıyordum. Akşama kadar iyi olmak zorundaydı. Çünkü onu güvende tutmamız çok önemliydi. Yarayı temizledim ve bezle sardım. Hana o sırada viraz uyuklamıştı. Onu serbest bıraktım ve odadan çıktım. Bir elimle alnımı tutuyordum. Ve "Bunlar ne zaman bitecek?" diye kendime soruyordum. Yufengin yanına gittim. Yufeng bana "iyi mi?" Diye sordu. İyi olduğunu ve uyuduğunu söyledim. Onu nasıl güvenli bir şekilde güney koreye göndereceğimizi düşünüyorduk. Bu olaydan sonra hiç emin olamadım. Göndermeyede razı değildim. Ama o burda kalmak istemedi. Yol güvenliği çok önemliydi onun için...
***
Akşam saatleri yaklaştı. Hana uyanmış ve bizim yanımıza gelmişti."keşke kalkmasaydın" dedim."yeterince dinlendim akşam uçuşum var" dedi. Ona bir pasaport hazırlamıştı yufeng ancak eksik olan bir şey vardı. Hananın annesi ya da babasının bir imzası gerekiyordu. Çünkü henüz 18 yaşında değildi. Hana bu durumu farketti ve endişe etmememizi söyledi. Bir kağıda annesinin imzasını attı ve "bunu pasaporta basabilirsiniz" dedi. Hana gerçekten çok akıllı bir kızdı. Annesinin imzasına kadar herşeyi aklında tutabiliyordu resmen. Hafızası çok kuvvetliydi. Akşam ki uçuşu için havalimanına gittik. Saat onbirdi ve son bir saate gidecekti. Seule iniş yapacaktı. Uçuş saatinde ise onu güvenli bir şekilde uçağa bindirdik. Herşey yerli yerindeydi. O gittikten sonra bizde karargâha döndük. Çok yorulmuştuk. Dinlenmemiz gerekiyordu. Direk yattık ve uyuduk.Sabah olduğun da bir bağırma ile uyandım. Yufengdi bu. Haberleri izliyordu bir yandan ise "Lanet olsun!" Diye etrafı yumrukluyordu..
YENİ BÖLÜM DE....
![](https://img.wattpad.com/cover/371131994-288-k536232.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gizli Saklı
Gizem / GerilimKorenin küçük bir eyaleti olan jangsu' da dünyaya gelen bir kız çocuğu...Hayatını tamamen adalete adamış olan ancak yetersiz kalan bilgisinden dolayı avukatlık için sertifika alamayan Chun Hei'den bahsediyoruz...Avukat olamayacağını anlayınca gittiğ...