O günden sonra artık neredeyse her gün uzuvları eksik ceset haberlerleriyle uyanmaya başladık. Bazen bu cesetler hayvanlara ait oluyordu. Dışarıya çıkarken bile korkar olmuştuk. Belki de annemin hissettiği de buydu. "Bugün eve sağ dönebilecek miyim?" Canım anneciğim kafayı yemiş olsa gerek. Büyüyünce anlamıştım: Annem ölmekten ya da ölümden korkmuyordu. Benim annem evladının önünde ölmekten korkuyordu. Annem bende yara açmaktan korkuyordu.
Ortaokulun sonraki yıllarında zorba çocukların hedefi oldum. Sanki dalga geçilecek bir şeymiş gibi ve sanki suç benimmiş gibi annemin ölümüyle dalga geçtiler. Öğretmenler umursamadı. Hiçbirini umursamıyordum ve duymazlıktan geliyordum. Nasıl olsa ortaokul da bitecekti değil mi? O çocuklar bilmiyordu ama bunun illa bir karması olacaktı. Çünkü insan davranışları bumerang gibiydi. Pozitife pozitif ve negatife negatif... Ancak bir gün artık sabrımı taşırdılar. "Hey, sen! Neden annenin yanına gitmiyorsun? İkiniz de ölmeyi hak ediyorsunuz. Annen bir fahişe olmasa baban onu neden öldürsün? Babana hak veriyorum. Kocasının sözünü dinlemeyen kadın hep suçludur." bu söyledikleriyle kan beynime sıçradı. Sinirden ve adrenalinden elim ayağım titriyordu. O iğrenç zorbanın yakasına yapıştım ve "Benim annem asla bir fahişe değildi. Ölmesi onun suçu da değildi hak ettiği bir şey de değildi. Siz aptal sürtükler toplumda tüm suçu kadınlara yüklemekten ne zaman vazgeçeceksiniz. Sizin suçlu kavramınız ne? Kadın olmak mı? Eğer sizin gibilerin amacı kadınların kadınlığından utanmasını sağlamaksa şunu bilin ki kadınlığımla ve kadın olmamla gurur duyuyorum. Ayrıca bu dediklerinin bir de bedeli olacak." dedim. Gözlerimdeki alevlerin sıcaklığı tüm vücuduma yayılmıştı. Yumruğumu sıktım ve var gücümle o pisliği yumrukladım. Sonra birden bire üstümde beni çekiştiren eller hissetmeye başladım ama hala var gücümle yumruklarımı savuruyordum. En sonunda artık sakinleştiğimde ellerim ve üstüm kan olmuştu. Öğretmenlerden biri hemen benim kolumdan tutarak müdürün odasına götürdü. Demek bir de suçlu benmişim gibi beni cezalandıracaklardı. Müdürün odasına vardığımızda beni çekiştiren öğretmen bir anda beni yere fırlattı. "Bu küçük cadı Felix'i fena halde dövmüş. Çocuğun ağzı burnu kan revan içinde." cadı bendim öyle mi? "Benim bakış açımdan bakmıyorsunuz. Taraf tuttuğunuz açık. Ben zorbalığa uğradığımda hepiniz üç maymun oynadınız. O aşağılık benim anneme fahişe dedi ve kimse benim anneme bunu diyemez!" Müdür bir anda gürledi "Zorbalık görüyormuş yalancı! Senin hiç utanman arlanman yok mu? Ne yaptılar? Sanki senin yaptığın gibi seni dövdüler mi?" birden bir kahkaha patlattım ve "Ne oldu müdürüm paraya mı ihtiyacınız var? Felix'ten rüşvet aldığınızı tüm okul biliyor. Sizi şikayet etsem nasıl bir ceza verilir acaba?" sonra bir anda ciddileştim. "Ayrıca siz aptalların anlamadığı bir şey var sanırım. Siz gerçekten zorbalığın sadece fiziksel olduğunu falan mı sanıyorsunuz? Zorbalık sözlü de olur. Hatta bazen sözlü zorbalık fiziksel kadar can yakar. Söylesenize şu an annenize fahişe desem ne yapardınız? Tarafsız düşününce haklı olan benim öyle değil mi? Eğer siz gerekeni yapmazsanız ben bu olayı daha üst makamlara taşıyacağım." Ben odadan çıkarken müdür bağırdı. "Seni küçük cadı!" Ben de koridora doğru bağırdım. "Efendim? Zorbalığa göz yumup bir de üstüne rüşvet mi alıyorunuz?" O gün müfettiş gelecekti ve sanırım çoktan gelmişti. Öğretmen hemen gelip ağzımı kapattı ama artık çok geçti. Müfettiş bunu duymuş olmalı ki kaşları çatık bir şekilde müdürün odasına doğru geliyordu. Dönüp müdüre kaçamak bir bakış attım. Korkuyla yutkundu. Pis bir sırıtmayla oradan ayrıldım. Görevimi yerine getirmiş, hakkımı savunmuştum. Sınıfıma gidiyordum. Birden yanağımda bir el hissettiğimde yere savruldum. Başımı çevirdiğimde bir kadın sinirle üstüme geldi ve "Sen ne cürretle benim oğluma şiddet uygularsın seni küçük cadı!" dedi. O an gözlerim alevle parladı. "Peki söylesene senin küçük piçinin beni zorbalamaya ne hakkı var? Anneme kimse hakaret edemez. Kim olduğunuz umurumda değil! Annemin cinayete kurban gitmesi ne benim suçumdu ne de annemin suçuydu. Söylesene eşin seni öldürse ve çocuğuna "Annen fahişe olmasaydı baban onu öldürmezdi." diyen birine çocuğunun ne yapmasını beklerdin? "Evet haklısın babamın hakaretlerine katlanamadığı ve kadın olduğu için annem suçlu bir fahişe." demesini mi beklerdin? Şimdi öfkeni edepsiz çocuğuna göster. Aynı şey tekrarlanırsa işler daha kötü olur." Kadın sanki hiç ders almamış gibiydi. "Benden empati bekleme küçük cadı! Seni savunacak bir ailen bile yokken nasıl bu kadar cesur olabiliyorsun?" omzumda sıcacık sevgi dolu bir el hissettim. Annemin sıcaklığıydı sanki. Elin sahibi yumuşak ve sakin sesiyle "Onun zaten bir ailesi var." dedi. Sesinin sakin ve yumuşak olmasına karşın karşıdaki kadının yüz ifadesinden bakışlarının bir o kadar öfkeyle kutsandığı anlaşılıyordu.
Teyzem gerçekten bana bir anne sıcaklığını hissettiriyordu. Gerçek aile sıcaklığını hissettirdiler bana. Stew enişte babamdan daha çok babalık etti bana. Yüreğimi ısıtan sevgi tohumlarıyla beni Aisha'dan ayrı tutmadan büyüttüler.
Kadın korkuyla geriye adımlar atarken teyzem seslendi. " Kızıma bir şey söylemeniz gerekmiyor mu?" Kızım... Sanırım artık aile sıcaklığını hissettiğimizi kelimelerle de tasdiklemeliydik. Kadın ürkek adımlarla yaklaştı ve kısık bir ses tonuyla ürktüğünü belli ederek "Haklısınız. Özür dilerim. Oğlumla konuşacağım." dedi.
O gün okuldan erken ayrıldık. Arabaya bindiğimizde rahatsız edici bir sessizlik kapladı etrafı. Sessizliği ilk bozan ben oldum. "Teşekkür ederim anne." Dikiz aynasından ona baktığımda masum bir sırıtış yerleşmişti yüzüne. Gözleri de dolmuştu sanki. Ona ilk kez o an anne demiştim.
O gün sıcak aile hissinin farkına varmamı sağlasa dahi benim kendime söz vermemi gerektirdi. En azından eğitim hayatım boyunca ölen annemden söz etmeyecektim ve onlar yalnızca yaşayan annemi bileceklerdi. Bilmedikleri birine hakaret edemezlerdi değil mi? Bu benim için zor bir şeydi ancak aynı şeyler yaşanırsa geleceğimi etkileyecek bir yaptırım almam kötü olurdu. Bu annelerimin isteyeceği son şeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüler Geçidi
FantasíaKomiser Gloria, bazı uzuvları eksik olan cesetler bulunmasıyla amansız bir davaya atılıyor. Ama bilmediği bir şey var bu dava yalnızca dünya'nın sorunu değil. Bu ilginç dava kanlı ölümle süslenmiş dikenli yollardan geçiyor. Komiser Gloria bu ölümle...