BÖLÜM 11

12 2 0
                                    

Gergin olan masa kaşlarımı çatmama yol açmıştı. gene ne oluyordu. cesurun yanına adımlayarak elimi kaslı omzuna koyduğumda masadaki herkesin kasılması dikkatimden kaçmamıştı. cesur kafasını kaldırarak güzel gözlerimi gözlerime diktiğinde kocaman gülümsediğimde elim istemsiz yanağına kaymıştı yavaşça okşadığımda parmaklarımı tutup öpmesi bir olmuştu. bu beni istemsiz kıkırdatmıştı.

masada ki boğaz temizleme sesiyle yektaya dönmüştüm. yüzümdeki gülümsemeyi silerek tek kaşımı kaldırmıştım ve gözlerimi diktiğimde onunda mavilikleri bana dikilmişti. elim hala cesurun yanağındaydı.

"bir sorun mu var?" demiştim meydan okurcasına bunun altında 'yiyorsa var desenize' imasıda vardı. yektanın dişlerinin arasında

"yok" dediğinde sandalyeme kurularak " sorun yoksa tatlı yemeğede kalabiliriz." demiştim. bunun altında büyük bir ima vardı. ve anladıklarına emindim. cesura ne kadar düzgün davranırlarsa bende onlara o kadar düzgün davranırdım.

" kalmayacak mısın burada?" diyen mahit beye bakmadan önümdeki suda bir yudum almadan önce

"tabiki de hayır." demiştim net bir ses ile. tamam olaylara karşı biraz yumuşamış olabilirdimde o kadarda değildi. benim rahat tavrıma karşılık onların gergin bir havası vardı.

"burada hiç kalmayacak mısın?" sorusu ile bu sefer bakışlarımı baruta çevirmiştim.

"zaten bir haftaya istanbula döneceğiz. o yüzden kalmam herhalde" demiştim rahat bir tavırla tavırlarım onları şaşırttığına emindim.

"anlamadım?"

"neyini anlamadınız mahit bey bir haftaya istanbula dönüyoruz. buraya kalıcı olarak gelmedik. ikimizin hayatı istanbulda normalde bir haftada kalmayacaktıkta cesur ikna etti." dediğimde cesura dönüp gülümsemiştim. yaramaz bir şekilde sağ elimi masanın altına alarak tırnağımı bacağına sürttüğümde yüzü hafiften değişsede kaşlarını çatarak bana bakmıştı.

"ne demek bir haftaya dönüyorum.nereye gidiyorsun bana sormadın bile " mahit beyin sinirli sesini duymamla hışımla kafamı çevirip ona bakmıştım.

" evet size sormadık. kendi hayatımıza göre hareket ediyoruz." demiştim iğneyeleci bir ses tonuyla

"ben senin babanım" diyerek vurguladığında dudağım alayla kıvrılmıştı. "bu konuya girmek istediğinize emin misiniz? daha yeni hak almışken. finalinde ben sesin babanım triplerinizle hakkınızı yakmayın diye söylüyorum." dediğimde kaşlarını daha da çatmıştı.

"ne yapmasını bekliyorsun. hiç bir şey sormadan ben bir haftaya dönücem diyorsun." dediğinde baruta sakince döndüm. acele etmeye niyetim yoktu.

" neden size sorayım ki. daha dün beni çekiştirerek buraya getirmeye çalıştınız. ben sizin emrinizde çalışan biri değilim bana emir veremezsiniz. ne yapmasını bekliyorsun diye soruyorsunuz ya hani bana sert olma diyorsunuz. bana yükselmeden önce doğru düzgün konuşmayı mı öğrenseniz.

mesela bana sormadınız deme hakkınız yok. biraz daha kalamaz mısın? diye sorsanız en azından durup düşünürüm. ama bu tavra düşünecek bir şeyim yok." dediğimde Alperen elindeki çatalı sertçe tabağına fırtlatmıştı.

"adam düşmanının oğluyla aynı masada yemek yedi daha senin için ne yapsın." dediğinde alayla kaşımı kaldırdım.

"birincisi başında söylediğim gibi sizin düşmanlığınız beni alakadar etmez. ikinci olarak böyle her yaptığınızı gözüme sokmanıza gerek yok ayrıca siz düşmanızın oğluyla yemek yediniz. hadi eyvallah. cesur ne yaptı. düşmanın evine girdi. düşmanlarıyla yemek yedi. bu kadar beğenmediğiniz düşmanlarınız beni evlerinde o kadar güzel ağırladılarki.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 29 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

UMAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin