yolda giderken cesur yankıyı aramış ve biraz daha durabilir mi diye sorduğunda şaşırmıştım. yankı ise hiç sorun olmadığını söyleyerek kabul etmişti. cesura dönerek
"aşkım neden gitmiyoruz." dediğimde elimi tutarak dudaklarına götürüp güzel bir öpücük bıraktıktan sonra
" birer kahve içip durum kritiği yapmak için " dediğinde kafa sallamıştım. arabayı sürdüğünde at çiftliği tarzında bir yerde durmuştuk. her yerde güzel atlar vardı. aynı anda kafe olarakta işletildiği belliydi.
alan açıklık olduğu için aşırı esiyordu. kış gününe göre hava iyi bile denebilirdi. cesurun
"içeriye oturalım"
" aşkım içeriye oturmayalım esiyor ama dışarısı çok güzel"dediğimde beni kırmayarak içeriye kahve ve şal söylemişlerdi. etrafımızda gene bir sürü adam vardı. genelde adamları olurdu. ama hiç bir zaman bu kadar çok olmadığı için huzursuz olmazdım. rahatsız bir şekilde yerimde kıpırdandıktan sonra cesura dönerek
"bunlar hep peşimizde mi olucaklar beni huzursuz ediyorlar" dediğimde cesur etrafına göz gezdirerek İlkay abiye gel işareti yaptığında İlkay abi aceleyle yanımıza gelmişti.
"İlkay adamlarla konuş daha geniş alana yayılsınlar dibimize girmesinler. birde söyle gözleri bizde değil etrafta olsun. birilerin gözlerini oydurtmasınlar bana bir şey olursa da birebir umayla değil seninle konuşsunlar gelip sen umayla konuş. umayla konuşmaları dokunmaları yasak unutmasınlar" dediğinde İlkay abi cesurun sert tavrını dinleyerek hepsine kafa sallamış ve
" tamamdır abi ben uyarı geçmiştim. bir daha geçerim." demiş ve bizden uzaklaşarak adamları yönledirmeye başlamıştı bike. bize bakan her zaman İlkay abi oluyordu. cesurun her hareketini görebilmek içindi oda. özel anlarımızda ise arkasını döner hafif uzaklaşırdı.
cesur bana arkadan sarılarak başını omzuma gömdüğünde kıkırdağımda oda boynuma bir öpücük kondurmuştu. üşüyen vücuduma sarılması çok güzel gelmişti. sıçaklığı beni ısıtıyordu. yada öpücüleride olabilir.
" şimdi daha rahat hissedersin" dediğinde kıkırdıyarak kafa sallamıştım.
" baban eteklerimi sordu?" dediğimde boynumdaki dudakları bir anlık duraksamıştı.
"neyini sordu?" dediğinde kıkırdıyarak "markasını sordu sevgilim çok merak etmiş" dediğimde yanağımı ısırması ile hafif bir çığlık atmıştım. ve koluna vurarak "acıdı" diye mızmızlanmıştım.
" dijwan eteklerinin boyuna karışmıyor mu diye sordu." dediğimde kaşlarını çattığını hissedebiliyordum. " bende dedim ki anlaşma yaptık o yüzden etmiyor." dediğimde kollarını sıkılaştırarak
"bence anlaşmamızı yenilemeliyiz" dediğinde huysuzca "yok öyle bir şey bir kere her şeyi kabul ettik." dediğimde bu sefer yanağımı daha yavaş ısırmıştı. birisi yanımıza yaklaştığında cesur kafasını çevirdiğinde bende bakmıştım. cesur sarıldığında hareketlerim istemsizce kısıtlanıyordu. bütün kollarıyla beni sardığı için
gelen gençten bir kızdı. elinde kahvelerimiz vardı. yavaşça yanımızda duran masaya önce kahvelerimizi bırakmış ardından ise koluna astığı şalları bıraktığında cesur anında beni bırakarak şalları almıştı. şalları bana dolarken kıza doğru
"tatlı var mı acaba?" dediğimde kız gülümseyek
"şuan sadece sütlacımız var." dediğinde "tamam o zaman biz bir tane alalım" dediğimde cesura sorma gereği duymamıştım. sütlaç çok sevmezdi. kız hemen getiriyorum diyerek bizden uzaklaştığında cesur sandalyelerden birine oturmuştu. bende yürüyen bir şal yığını olarak dizine yavaşça oturduğumda beni belimden tutarak kucağına güzelce yerleştirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMAY
Chick-LitHer şey yolunda giderken bir anda gerçek ailesinin karşısına çıkarak hayatını altüst edeceğini bilememişti. kıskanç abileri ve babasının arasında kaldığı yetmemiş gibi gizemli bir perdeyide aralaması gerekiyordu.