Gözlerini yeni bir güne açtı Zeynep. Camdan dışarı bakmaya çalıştı fakat çok üşendi. Oldu olası uykuya aşık bir kızdı. Kafasını tekrardan kaldırmayı denedi. Başardı. Komodinin üzerindeki telefonuna uzandı saate bakmak için.
06.21
Aslında saat daha erken gibi görünüyordu ama bugün yapacaklarını hatırladığında geç bile kaldığını düşündü. Yavaş ve üşengeç hareketlerle yatakta doğruldu. Kollarını açtı, iyice esnedi. Sonunda yataktan kalkabildi. Öncelikle yatağını düzeltti. Ama bunu çok yavaş bir şekilde yaptı. Hâlâ ayılamamıştı belli. Lavaboya doğru ilerledi. Yayvan yayvan yürüdüğü için kolunu kapıya çarpınca gerçekten ayılmadığına kanaat getirdi. Yüzünü buruşturup lavaboya girdi. Yüzüne buz gibi soğuk su çarptı. Dişlerini de fırçalayınca daha bir ayılmış hissetti.
Bugün yapması gerekenler listesi kabarıktı. Öncelikle sabah sporu yapacaktı. Vücut gelişimi için bu babasının koştuğu şarttı. Babası genelkurmay başkanı olduğu için sürekli diken üstündeydi. Babasının peşine taktiği korumalara çok da güvenmiyordu. Evde olabildiğince tek kalmamaya çalışıyordu. Eve birileri gelip onu kaçırabilirdi. Böyle durumlarla karşı karşıya kalınca ne yapacağını bilmesi adına babası Şinasi Akar, Zeynep için güvenliğine emin olduğu bir dövüş hocası tutmuştu.
İşte sabah sporundan sonra saat 8 gibi hocası gelecek ve eğitimlere başlayacaktı. Bu arada Şinasi Akar görevi gereği kısa süreliğine Şırnak'a gitmişti. Orada halletmesi gereken işler varmış. Evde tek kalmaması adına yanına Dilan'ı almıştı ve evde beraber kalıyorlardı.
Üstüne bol adidas eşofman ve sporcu atleti giyip evdeki spor salonuna gitmek üzere alt kata indi. Burada aradığı her türlü spor aleti vardı.
Yarım saat süren sporu ardından biraz dinlenmeye başladı. Telefonundan saate baktı.
07.34
Uyanır uyanmaz spora inmişti aslında. Ne ara bu saat oldu? Diye düşünmeden edemedi. Hocasının gelmesine az kalmıştı. Bu arada Dilan uyandı mı diye yukarı çıkıp bakmaya karar verdi.
Salona gelmiş merdivenleri çıkacaktı ki pembe pijamalarıyla küçük kız çocuklarına benzeyen Dilan'ı gördü. Gözünü ovalayıp bir yandan da merdivenleri inmeye çalışıyordu.
"Zeynepp. Günaydın!" Neşeli sesi evi doldurdu. Kocaman gülümsedi Zeynep bu neşeli kıza.
"Günaydın yavru ceylanım." Diyerek aynı neşeyle karşılık verdi. Aslında mizacı sertti Zeynep'in ama bu sertlik arkadaşlarının özellikle de Dilan'ın yanında yok oluyordu.
"Off. Ben hâlâ ayılamamışım. Sen ne zaman uyandın? Spor mu yapıyordun?" Diye soru sormaya başladı.
"6 gibi kalktım ben. Birazdan dövüş hocam gelecek ondan önce ısınma hareketleri falan yaptım. Sen o ara davar gibi uyuyordun tabi Dilan hanım."
"Of ben bu barbarlığı görmek istemiyorum geri uyumaya gideceğim sanırım." Esnedi kocaman.
Bu sefer 'sen iflah olmazsın' bakışları attı Dilan'a. Çünkü sürekli sabah erken kalkıp seninle spor yapacağım deyip her seferinde kalkamamayı başarıyordu. Şimdi başarmıştı fakat devamını getiremedi yine.
"Uyu sen uyu. Ben de burada dayak yiyeyim." Dövüş hocasının hiç acıması yoktu. Dayak yiyerek gelişeceksin diye diye her tarafı morarmıştı Zeynep'in. Gerçekçi bir dövüş yapıyorlardı çünkü bu işin şakası olmazdı.
Dilan saçını savura savura geri yatmak üzere odaya doğru yol aldı.
Zeynep de hocasını beklemek için kendini koltuğa bırakıp telefonu eline aldı. Ahmet Emir'in hesabını kontrol etti direkt. Gönderi ya da hikâye atmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZELZELE
Fiksi UmumSonunu düşünen kahraman olamaz diyerek yazılmaya başlanan bir hikâyedir. Türkiye Cumhuriyeti'ne oynanan oyunlardan ilham alınarak yazılan sahneler barındırır.