beni arabasina goturdu ve bindirdi. yol boyu pek bir sey konusmadik. acikcasi cok uykum vardi. bu yuzden biraz gozlerimi dinlendirmek istedim. fakat uyuya kalmıstım. poyrazda beni uyandirmamıs yatagıma kadar tasımıstı.
------
sabah uyandıgımda diger gunlerden farkı yokmus gibiydi. ardından dun neler yasandıgını hatırladım. ruya gormus olmayı o kadar cok istiyordum ki...
ama yasanan olayların ruyayla alakası yoktu. poyraz tehlikeli biriydi. ne kadar bana zarar vermeyecegini soylese de ondan uzak durmam gerekiyordu. baska bi detay daha vardi. erkan.
anneme olanlardan tabii ki bahsetmeyecektim. gerci umrunda olmazdi. son 1 haftadir hic görusmediklerini ve kavga ettiklerni soylemisti. annem icin birini unutmak ve atlatmak her zaman kolaydı. o yuzden ondan yana endiseli degildim.
bide tabii ki polise gitmeyecektim. beni tehdit etmesinden degil, bunu ben kendim istemiyordum.yataktan cıktım ve banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım. ardından dusa girdim. biraz kendime gelmem gerekiyordu.
dustan cıktıktan sonra giyindim.telefonu elime aldim. gunlerdir arayip konusmak icin direnen lale bugun bir sey yazmamıstı. pes etmisti sanırım. lale de suclu olabilirdi ama benim icin sorumlulugun cogu osmandaydı. cunku oraya gittigimde lale bariz bi sekilde cok icmisti ama osman oldukca ayıktı. ucuz bi kıskandırma da olabilirdi ama bunu benim en yakın arkadasımla yaparak sınırı asmıstı.
birden icimden bi poyraza mesaj atma durtusu geldi. yapmamalıydım. suan buyuk ihtimalle mesguldu. o yuzden elime aldigm telefonu cebime attim ve dısarı cıktım. o pcyi almak istiyorsam meybuz yapmaya devam etmem gerekiyordu.
yine hava hafif kararmaya baslamıstı. ama bugun eve erken gitmeyecektim. sadece biraz mola icin yuruyuse cıktım. arkamdan biri geldi. "zeynep" arkamı dondugumde osmanı gordum. kaşlarımı çattım. "ne istiyorsun?" sert tavrıma uzulmustu ama hakettigi buydu. "konuşmak istiyorum, sence de açık değil mi?" biraz nefes nefeseydi. bana yetismek icin kosmustu buyuk ihtimalle. "umrumda mı sanıyorsun osman? zaten 10 dk molam var, rahat bırak da biraz kafa dinliyim." ama osman beni dinlemedi. kolumu tuttu
"kaç gündür sana ulaşmaya çalışıyorum zaten bulmuşken bırakmam." kolumu cekmeye calıstım ama daha sert tuttu. acıtmamıstı ama sinirimi bozmustu. "bırak!" biraz sesli bi sekilde bagirdim. "sussana kızım-" o anda bi el osmanı omzundan tutup geriye çekti. "bırak dedi, duymadın mı?"
bu poyrazdı. siyah gomlegi ve pantolonuyla dunkunden kat kat daha iyi gorunuyordu. sinirli sinirli osmana bakıyordu. cevap vermesini bekliyordu. her ihtiyacım oldugunda nasıl bi anda cıkıp gelebiliyodu ki? osman kafası karısmıs bi sekilde poyraza baktı. "yanlış anladın sanırım, biz zaten tanışıyoruz." poyraz bana baktı. hakkımda o kadar şey biliyordu ama osmanı bilmiyor muydu yani? "tanışıyor musunuz zeynep?" onayladım.
şaşırma sırası bu sefer osmandaydı. ama cabuk silkelendi ve poyrazı itti. "kimsin bilmiyorum ama bu olay senin dışında. o yüzden karışma.""uzaklaşın birbirinizden!" ikisini de birbirinden uzaklastırmaya calıstım. poyrazın bu ana kadar sakin kalabilmesi beni sasırtmıstı. ama sanki onda başka bi sıkıntı vardı. arada bi elini karnının yanına goturuyordu. onu dikkatle izledim ama benim onu izledigimi gorunce hemen elini cekti. "bak ne diyeceğim. bugün hiç havamda değilim, o yüzden kısa kes ve kızdan uzak dur." osman geri adım atmadı. "yoksa?"
poyraz osmanın bu kasınmalarına iyice sinir olmustu. artık dayanamıyacak olacaktı ki ona sert bi yumruk attı. osman biraz geriye sendeledi. sonra kendine gelip poyraza dogru ilerledi ve karnına yumruk attı. poyrazın canı bayagı acımıstı belliydi. o acıyla osmana bi kafa attı. osman burnunu tutarak geriledi. tekrar poyraza saldiracakti ki hemen araya girdim. "osman yeter! konuşmak mı istiyorsun? sonra konusacagız. simdi git buradan."
biraz dusundu, sonra bana ve poyraza baktı. "konuşacağız tabii." dedi ve kanayan burnunu tutarak gitti. o gider gitmez poyraza dondum. yere oturmus dinleniyodu. ama o kadar yorulacak kdr kavga bile etmemislerdi. bi sıkıntının olduğu belliydi. hemen yanına oturdum.
"neyin var senin poyraz?" elini yine karnına goturdu ama hicbir sey söylemedi. sadece dişlerini sıktı. çenesi o kadar kasılmıştı ki acı içinde oldugu barizdi. elini tutup çektiğimde avucunun koyu kanla kaplı olduğunu gördüm. gömleği siyah olduğu için kanadığı belli olmuyordu. panikle gömleğini kaldırdım ve o an derin bi yara izini gördüm. sanki biri bıçakla kesmişti. ama bu poyrazın kim oldugu ve nasıl bi is yaptıgını düşününce olanaksız gibi gelmiyordu. şok oldum ve kalbim hızla atmaya basladı. kan gördüğümden miydi yoksa ona bir şey olacağı korkusundan mı? "çabuk kalk! hastaneye gitmeliyiz?" sırıttı. "hastane mi? imkanı yok. biliyorsun." ardından biraz düşündüm. böyle bi yarayı tabii ki arastıracaklardı. onu bu karmasaya sokamazdım. "o zaman benim evime gidiyoruz, çabuk. yakın zaten." koluna girerek onu kaldırdım. gercekten canı yanıyor olmalıydı.
zar zor eve geldikten sonra onu oturma odasındaki koltuga yatırdım. dudağını ısırdı ve koltuğa yaslandı. gömleğini çıkarırken sordum. "ne yapmam lazım? söyle! çabuk!" ben panik içinde odayı turlarken ellerini kaldırdı. "öncelikle sakin ol." dediğini yaptım. "şimdi bana iğne iplik pamuk tentürdiyot ve varsa viski getir." koşarak gerekli malzemeleri aradım. sonra hepsini tek tek bulup getirdim. iğneyle ne yapacağı düşüncesi bile beni panik ediyordu. yanına koştum ve koltuğun önünde diz coktum. sonra bi parça pamuğa tentürdiyot döktüm. "hazır mısın?" hiçbir şey söylemeden sessizce onayladı. pamuğu yarasına bastırdım ve kanları temizleyeme başladım. "şimdi viskiyi iğneye dök. ipliği geçir." yüzüne baktım. "ben mi yapacağım?" şaşırmış veya sinir olmuş görünmüyordu. sadece biraz daha yaslandı. "hadi yavrum. hadi." iğneye biraz viski döktüm ve ipliği geçirdim. iğneyi yarasına yaklaştırdığımda ona baktım. her hareketimi dikkatli bi şekilde izliyordu. sanki bunu binlerce kez yaşamış gibiydi. belki de öyleydi.
yarayı dikmeye başladım. o da acıyı biraz olsun hafifletmek için viskiyi içiyordu. bitirdikten sonra gazlı bezi yarasına koydum ve uzerini bantladim. etrafı topladım ve ona giymesi icin babamin eski tisortunu verdim. "al, tam olur büyük ihtimalle." teşekkür etti ve uzerine giydi. gülümsedim. "nasıldım ama? profesyonel değil mi?"
yüzüme baktı ve dizini gösterdi. "gel."
konunun bu kadar cabuk degismesine sasırmıstım. dedigini yaptım. sacımı kulagımın arkasına attı. "iyi iş çıkardın. muhtemelen şu ana kadar gördüğüm en iyi muamele." utancımı saklamak için kafamı cevirdim. hafifce güldü.
dizinden kalkmak icin hamle yaptım ama kolumdan tutup kendine geri cekti. "acele etme."DEVAM EDECEK..