Yeni bölümümüzle sizlerleyiz. Keyifli okumalarr<33
Çevreme hızlıca göz attıktan sonra babama baktım. Yüzünde hayal kırıklığıyla karışık korku vardı. Korkması zaten gerekliydi fakat onu kaçırmak için bize ateş açmışlardı ve bunu engellememiz lazımdı. Albay'a elimiz boş dönemezdik. Çünkü Türk askeri sözünün eridir. Merminin gelmesi üzerine tez şekilde geriye çekilirken Yüzbaşı'yı geriye doğru çektim. Kısa ama manası dolu olan bir bakışma yaşadık. Derin nefes almam gerekti.
"Çiğdem ne olursa olsun Noyan Karahan'ı bırakmayın." nefesimi düzenlerken bağırdım.
Çiğdem başını aşağı yukarı salladı. Silahımı kavrayıp paralı askerkerleri indirmeye başladım. Anlaşılan aksiyonumuz bugün bitecek değildi. Arkamda olduğunun yeni farkına vardığımda bana doğru bir paralı asker yaklaşıyordu. Yüzbaşı adama dört beş defa sıktı. Bu kadar mermi harcaması doğru değildi.
"Mermilerini tasarruflu harca Yüzbaşı."
"Teşekkür dahi etmeyecek misin Yüzbaşı'm?"
"Teşekkürler." Hiç istekli bir teşekkür değildi. Ancak bununla idare edebilirdi.
Mirza'nın inlemesi kulağıma gelince ona doğru baktım. Uyluğundan yaralanmıştı.
"Mirza durumun iyi mi?" Yüzbaşı endişeli bir şekilde bağırmıştı.
"Gayet iyiyim Komutanım kaygılanmaya lüzum yok." Mirza kendinden emin konuşsa da yüzünü buruşturuyordu.
Yavuz süratle Mirza'nın yanına varmıştı.
"Ben halledebilirim Yavuz. Leşleri indirmeye devam et." Mirza'nın ısrarları pek bir işe yaramıyordu. Yavuz, Mirza'yı sırtına aldı. Kulaklığıyla Güney'in onları korumalarını söyledi ve Güney, Yavuzla Mirza'yı korumaya başladı. Onlara yaklaşanları tek tek indiriyordu.
Yavuz, Mirza'yı ilk müdahale yapmak gayesiyle helikoptere götürdü. Sayımızın daha da azaldı. Ayrıca paralı askerlerin tamamının evin etrafında konumlandığını düşünmüştüm. En büyük hatalardan biri de düşmanını küçümsemekti.
Yüzbaşı, Efe ile ateş etmeye hala devam etmekteydi. Çiğdem'in tek kaldığını görünce ona yaklaşıyordum. Bana ateş edenlerden korunarak yerde süründüm. Çiğdem'in etrafı sarılmıştı. Noyan da Mirza da helikopterin içindeydiler. Seri şekide ateş ettim üç kişiyi indirdiğimde arkamdan tekme yedim. Silahım elimden düşmüştü. Bana tekme atan kişiye baktığımda Fadi'yi gördüm.
"Merhaba demeh yoh mu Marin? Yoksa Hazan mı demem gerehti?"
"Ben de diyordum ki bu şerefsiz hangi deliğe girdi? Korkudan altına yapmamışsındır umarım. Albay'ın karşına seni öyle çıkaramam."
"Kes sesini. Beni o sevgili Albay'ına götüremeden geberecehsin."
Yerden silahımı alınca ters takla attım. Silahının yere düşme sırası ondaydı. Kasıklarına bir güzel tekme attım. İçim nasıl rahatlamıştı anlatamam. Onu silahla vuramazdım çünkü Albay bu iti canlı istiyordu.
"Yapabildiğin sadece bu mu?"
Bana doğru yumruklarını sallıyordu. Her yumruğunda onu çevikçe geri çeviriyordum. Birkaç dakika böyle devam etti. Onun tam yorulmaya başladığını hissettiğimde bileğini tutup tek elimle çevirdim. Diğer elimdeki silahımın kabzasıyla onu bayılttım.
Çiğdem'e doğru döndüğümde arkasına hızla bir adam geçti ve Çiğdem'e doğru yöneltmişti. Bu adam paralı askerlerin komutanı Ayvaz'dı.
"Noyan Karahan'ı bana teslim edin eğer dediğimi yapmazsanız bu güzel kadının beyni havaya uçar!" Çiğdem yüzünü buruşturmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İzler Kalır
Action"Soysuz köpek! Ne yaptın lan sen? Türk askerini vurmaya utanmıyor musun? Ölmek için yalvaracaksın." diyerek saçımdan sürüklemeye başladı. Bir yandan omzumun acısı bir yandan saçımdan sürüklenmenin hırsı ile çevik bir hamle ile kolunu ters çevirip bü...