Sabah olmuştu ve hızlıca üstümü giyinmeye başladım.
Olduğum çadırın etrafına bir göz attım ama Darlin ortalıkta yoktu. Bu aralar çok değişik davranıyordu.En yakın arkadaşı olduğumu biliyordu ama sanki bana inanmıyormuş gibi benden kaçınıyordu. Fazla üstüne gitmek istemiyordum, belki anlatmak istemediği kadar özel bir hayatı olabilir. ama onu öyle görünce üzülüyordum.
Çadırın fermuarını açtım ve geceliğim ile ortalığa daldım. Saat çok geç olmuş gibi herkes masaya geçmiş yemek koyuyorlardı. Bugün ormanda yaşadığımız serüvenin son günüydü.
Açıkçası mutluydum çünkü kim istemez ki Kanada'da nın en güzel otelinde olmak...
Ağacın tam yanında olan boruya bağlı musluğu açarak yüzümü yıkadım.
Masaya geçip tabağıma yemeklerden koydum ama herkes bana bir sorunum varmış gibi bakıyordu. Anormal demek daha doğru olabilirdi.Yemeğime odaklandım ama hâlâ gözleri bende olduğunu hissetmemek mümkün değildi. Acaba bir hata mı yapmıştım?
Daha fazla dayanamadım ve tam konuşacak iken Erdem hoca konuşmaya başladı.
"Kızım, Darlin'i hiç gördün mü? Dün akşamdan beri buralarda gözükmüyordu. Akşam biz tam çadırın içine gireceğimiz sırada el fenerini alıp ortalıktan gittiğini gördük." Demişti.Aslında bir sorun olduğunu biliyordum ama hiç fark etmemiştim olayın buraya kadar varacağını.
Darlin bizden ne saklıyor olabilirdi?
Söze girdim."Erdem hocam, bu aralar bende bir sorun olduğunu düşünüyorum ama ailevi sorunları veya başka bir sorunu varsa temiz hava alması herkesin bir hakkıdır. Her insan biraz gezme ihtiyacı duyar. Bence fazla el sürmeyelim."
Son sözümü diyerek yemeğime kaldığım yerden tekrar devam ettim. Erdem hoca ona alttan attığım laf ile yüzü kıpkırmızı olmuştu. Aldırmadan hızlıca yemeye başladım çünkü biraz sonra yola çıkacaktık. Darlin yemeğini inşallah yemiştir çünkü başka ne zaman yemek yiyecek bir zaman bulacak bilmiyordum.
Her yediğim bir lokma, midemde kalıyordu. Yemeğim bittiği sırada hızlıca masadan kalktım. Tam attığım bir adımda silah sesleri gelmeye başladı.
Erdem hoca ve Hilal hoca bu günü bekler gibi dudağının bir kenarı kıvrılmıştı. En baştan anlamıştım bunların ne karıştırdığını. Bizi burada bırakmayı planlıyorlardı!
Erdem hoca oyununu devam ettirmek amaçlı bağırmaya başladı. "Çocuklar hepiniz masanın altına geçerek kulağınızı tıkamanızı istiyorum. Korkmak ve uzaklaştığınızı görürsem hepinizin sözlü notunu kırarım!" Demişti.
Adamın aklı fikri dersteydi. Hızlıca masanın altına yöneldik. Bazıları ağlıyor, bazıları titriyor, bazıları ise aksiyon amaçlı aralarında şakalaşarak o anı bekler gibi kıkırdıyordu.
Hızlıca masanın altından çıkarak bu hayatın son verilmesi adına seslerin olduğu tarafa doğru yönlerimi siper ettim. Herkes bana bir deliymişim gibi baksa bile bu oyunun durdurma kapasitesi olmayan bir dünya için güçlü olmaya çalışmak istiyordum. Bu dünya için bir kurtarıcı adam olmak isterdim. Küçükken çizgi filmlerde ne derlerdi; bu oyunu ancak süper kahramanlar durdurabilir. Ve ben bir süper kahramanım...
Annemi kurtarmak beni bir süper kahraman yapabilirdi ama küçük ve güçsüz bir şekilde kim kimi kurtarabilirdi...
Daha kendini toparlayamayan, dik tutamayan ve korkak bir kız çocuğu sizce kim kimi kurtarabilir?..Erdem hoca ve Hilal hoca fırsat bulup onlarda sağ taraftaki ormanın derinliklerine koşarak görünmez oldular...
Kimisi 'gitme!' diyor, kimisi ise 'bizi burada bırakmayın hocam!' diyordu...Bir ağacın gövdesine yaslanarak olayları sadece uzaktan izleyen bir seyirci gibi bunun gerçek olmadığını aklıma sokmalıydım. Adamların hepsi çember şeklinde toplanarak biri kıpırdasa vuracak gibi tetiğini çekmiş bekliyorlardı.
En yakın arkadaşım olan Darlin karşımdaki ağacın üstünde uzanmış olayları kahkaha atarak izliyordu.
Darlin ne ara kurtulmuştu?.. Darlin beni gördüğü anda ağaçtan atlayarak yanıma geldi. Kulağıma yaklaşarak uzağa dalmış biçimde bana birşeyler fısıldadı;"Bu kargaşayı sadece sen son verebilirsin, anahtarın sahibi..." Diyerek kulağımdan çekilerek avucumu açtı.
Elime bir silah koydu. Darlin'de mi bir savaşçıydı yani?
Ben olayın şokunu yaşarken Darlin tekrar karşı ağacın üstüne çıktı ve gitmem için gözlerini oraya doğru çevirdi.Ben bir süper kahraman olmak istiyordum ama insanların canını yakarak onların hayatına son vermek istemiyordum...
Silahı titreyerek kavradım ve derin nefes vererek adamların olduğu tarafa yönelecek iken Darlin'in bağırdığını duydum."Sakın öleyim deme, yakın dostum... Ve bir dahakine kimseye güvenme." Demişti. Gözlerinde sadece bir hüsran vardı. O kadar mı kötü biriydi yani? O kadar mı içi karanlık bir aydınlık maske takacak kadar iğrenç biriydi?
Koşarak Darlin'e sadece kafa sallayarak oraya siper aldım. Silahımın tetiğini doğru bir şekilde üstünde tutarak onlara yönelttim. Tam tamına sayamayacak kadar binlerce adam vardı. Ormanın tam öbür ucuna kadar sırayla dizilmiş olmalarına şaşmamalı.
Korku ve serüveni aynı anda yaşıyordum. Belkide bu yaptığım kötü birşeydi ama eğer olay ölüm kalım meselesi ise, o kötülükten daha çok mani olabilecek kadar korkusuz bir şekilde yaşamı uzatmaktı.
Adamın elinde bir düğme vardı. O düğmeyi tam basacak iken, adamın kafasından vurdum. Herkesin gözü bende kilitlendi. Yaptığım şey ile yeni fark ettiğim an bunun geri dönüşü olmaması adına herkesin kafasına ateş ederek yere çakılmalarını sağladım. Herkes üstüme doğru koşmaya başladılar. Hepsine tetiği çektim ama merminin çok az kaldığını hissettim. Arkadaşlarım kim bilir ne düşünüyorlardı...
Herkese ateş ettim ama en sonunda mermi bitti. Önüme bir silah daha atıldı. Darlin atmıştı.Bu sefer daha büyüğünü atmıştı. Bana, bunu yapabilirsin bakışı atarak izlemeye başladı. Ben onun kuklası gibi hissediyordum ama ona sadece kitlenmiştim. Bunu fark ettiği sırada ağaçtan atlayarak arka cebinden silahını çıkardı ve herkese ateş etmeye başladı. Hem kalbinden, hem de beyninden vuruyordu. Ben ne biçim bir arkadaş edinmiştim...
Bileğimden tutarak beni arkasına sakladı ve mimiklerini hiç bozmadan ateş etmeye devam etti. Ben katil olmuştum
Arkadaki adam, muhtemelen başları olan o ihtiyar düğmeyi yerden alarak gözümüze baka baka üstüne bastı.
O düğme ile hayatımın son bulacağını hiç düşünmezdim.
Bütün her yer tuzla buz olmuştu. Ağaçların hepsi ateşler içinde gözümün önünde yanıyordu...Son arzum sadece annemi beklemekti...
Herkes baygın bir şekilde yatıyordu. Onlar ile beraber bende baygındım. Tek gördüğüm şey, bir elin yüzüme sıcak dokunuşlarıydı. Buz gibi soğuk nefesini yüzüme üfleyerek kulağıma eğildi. Ve şunu dedi;
"Ben bu evrende olduğum sürece, senin ölmene asla izin vermeyeceğim. Hayatta kalmanın bir cehennem olduğunu her gün sana hatırlatacağım." Demişti.
Gözlerim yarı açık olduğu için tam yüzünü görmediğim adam, ayağa kalkarak arkası dönük bir şekilde buradan uzaklaştı.
Başka hiçbir şey hatırlamıyordum. Tek dileğim ölmemekti... Tek dileğim annemi görür görmez ölmek isteme duygumdu...
Anne, lütfen beni bu kirli dünyadan kurtar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK AY
Teen FictionHiçbir benzenti görmek istemiyorum. Her biri bana ait olan bir hikayedir. Eğer bir tane bile görürsem dava edeceğim.❗ Vasena 18 yaşında olan bir kız çocuğudur. Annesi onu 8 yaşındayken geri döneceğini söyleyip onu bırakan ve geri dönmeyen biri iken...