Yolculuk boyunca ağabeyim sorular sormuş ben ise kısa kısa cevaplar vermiştim. Hatırlamıyorum. Neden orada olduğumu bilmiyorum.İçimde çok değişik bir his var. Sanki bilmediğim şeylerde boğulacakmışım gibi. Korkuyorum. O adam, Mir Mirhanoğlu. Söylediği sözlere bakılırsa onu tanıyordum.
Sonunda konağa vardığımızda tüm ailem avludaydı. İçeri attığım adım onları beyinlerinin içerisinde kurdukları düşünce girdabından çıkarmıştı. Annem ve babam çok korkmuşlardı. Annemin ağlayışı yüreğimi deşti, geçti. Annemin yüreğine evlat korkusu düşürmüştüm. Bilmeden...
Babam kendini sakin gösterse de içinde fırtınalar vardı. Göstermezdi içindeki yangınları, fırtınaları. Gözlerinde görüyorum korkusunu, acısını.
Annem iki yanağımdan da sıkı sıkı öptü. Saçlarımı sevdi. Sarıldığımızda kalp atışlarım biraz olsun sakinleşti. Huzurum burası demiştim...
Annemin bana gösterdiği şefkatli zaman süresince benim gözüm sadece birini arıyor, birini görüyordu. Gördüğüm kişi babamdı. Annemden ayrıldığımda hâlâ dikildiğimiz avluda babama koşup sarıldım, sarıldık. Neden bilmiyorum ama sanki son sarılmalarımı yaşıyormuşum gibiydi. Sıkı sıkı sarıldık herşeye inat. Sanki bizi hiç kimse ayıramaz dercesine.
Babamla sarıldığımızda kalp atışlarını kendi bedenimde hissediyordum. 'Gardını bir kız çocuklarına indiren babalara sahip kızlar çok şanslılar' diyordu bir videodaki kız. Şu an bakıyordum da gerçekten öyleydi. Çok şanslıyım. Dışarıda herkesin çekindiği, saygı duyduğu ve hatta korktukları babam bir bana gardını indiriyordu.
Alnımdan koklayarak öptü ve tekrar sarıldı. Doyamadım, bende sımsıkı sarıldım. Babalar hani ilk aşkımızdı ya, gerçekten öyle olduğunu bana yaşatarak gösterdiği için babama ne kadar teşekkür etsem, minnet etsem az geliyor. Benim bugünkü karakterim sağlamsa onların da eseriydi. Çünkü baba, anne, aile sevgisine aç insanlar bu sevgiyi dışarıdan kazanmak için herşeyi yapıyor ve en büyük tavizleri kendi yaşamlarından veriyorlardı.
Avluda gözlerindeki saf korku ile bakışları üzerimden salise ayrılmayan ailemle sarılma faslım bittiğinde yeniden doğmuş gibiydim. Taptaze, mutlu ve en önemlisi huzurlu...
Huzura neden bu kadar bağlıyım biliyor musunuz? Ben uzun bir süre huzuru kaybettim. Sadece huzuru da değil, huzurumla beraber aklımı da yitirdim.
Boynuma öyle bir yük, öyle bir vebal bırakmışlardı ki...
Yükü bana çok ağır gelmiş ve psikolojimi harab etmişti. Uzun süre tedavi görmüştüm. Keşke silinse herşey dediğimde Rabbim sesimi duymuştu. Hafızam benden anılarımı almıştı. Ama sadece kötülerini değil en güzellerini de almıştı. Bugün tattığım bu huzur beni terk etmişti. Lise sonda buradan ayrılmıştım. Herkes okumak için gittiğimi sanıyorken, ben hem okumuş hem tedavi olmuştum. O gün ettiğim duanın beni daha kötüye götüreceğini bilmiyordum.
İsyan etmedim ama, zaten ben istediğim şeyden dolayı o haldeydim. Rabbim beni hiç bırakmadı ama. Bir deist vardı. Hayret etmişti. "Nasıl hala tanrına inanıyorsun? Seni bu hâlde yalnız bırakan o iken nasıl hala ona tapıyorsun." demişti.
"Rabbim beni hiç bırakmadı. Bırakmaz. Bizim Rabbimiz kullarından her daim haberdardır. O bana şah damarımdan daha yakındır. Bu halime neden o değil onun bana verdiği nefsi, benim kullandığımda yaptığım tercihtir. Yine de o beni bırakmadı. Her onu andığımda bana dayanma gücü verdi." demiştim.
![](https://img.wattpad.com/cover/366209236-288-k306740.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nova (Gönülden kaybolan Yıldız)
Fiksi RemajaDOĞU'NUN ASİL KADINLARI SİZ SUSMAYACAKSINIZ ÇÜNKÜ İHRA NOVA SİZİN SESİNİZ OLACAK, SİZİN ELİNİZİ ASLA BIRAKMAYACAK!! Kader bir örümcek misali hırsla ilmek ilmek ağlarını örmekte.. İhra Nova Zadeoğlu & Mir Mirhanoğlu ...