0.43

1.2K 103 68
                                    

            "Bir dik duruşun; kaç yenilgi, kaç gözyaşı, kaç kalp ağrısı ettiğini göremezsiniz"

"Afra o silahı yere bırak.." Gözlerim korkudan titrerken buradan bir an önce gitmek istiyordum.

"Yalancı, seninle konuşacak bir şey yok!" Baş ağrım şiddetlenirken gördüğüm her şeyin bir kabus olmasını istiyodum. Uzay ihanet edemezdi, Araz beni yalan dünyasına dahil edemezdi..

"Babanım ben senin! O çoçuklar sana ihanet etti anla artık! Bana yardım edersen bende sana yardım ederim" babam bir bana bir de elimdeki silaha bakarken yutkundum.

"Sen de bana yalan söyledin, sen benim babamdın ya.." bakışlarında bir duyguyu görmek istedim. Merhamet mi? Sevgi mi? Sadece beni anladığını görmesini istedim. O ise boş bakışlarla bakmaya devam ediyordu bana her zaman ki gibi.

Düşünceler bir sarmaşık gibi etrafımı sararken gözümden bir damla yaş aktı. Kalbimdeki sızı kendini belli ederken 'onlara güvenmiştim.."diye geçirdim içimden. Açtığım yaraları onlarla sararken daha da yara açmıştılar ruhuma. Sevdiğum adam beni kandırmıştı. Araz bunu bana yapmıştı.

"Her şeyi alt üst eden onlar,ben sadece seni korumaya çalıştım Afra. Yanımda kalman gerek bunu bana borçlusun!"

"Ne saçmalıyorsun!" Silahı tutmak hiç bu kadar ağır gelmemişti. Ayaklarım belki de artık beni taşıyamıyordu.

"Yeni bir kimliğin olucak, bundan sonra işlerde bana yardım edeceksin. Küçükken buna seni hazırlıyordum, işte asıl zamanı geldi" Duyduklarım karşısında ne yapacağımı bilmezken başıma giren ani bir ağrıyle yere yığıldım. Elimdeki silahın tok sesi odayı doldurmaya yetmişti.

Gözlerim kapanırken bu yaşananların sadece bir rüya olmasını diledim. Oysa dilekler sadece bir masaldan ibaretdi.

***
Yakalanmıştım.
Bu söz kafamda yankılanırken sakince yüzüne bakmaya devam etdim. Bir hata yapmış olamazdım zira bundan daha beter planlara dahil olmuştum. Çok mu akıllıydı? Hayır. Blöf attığından adım kadar emindim.

"Sizi aramak gibi bir niyyetim olsa, siz beni bulmadan ben sizi bulurdum." Dudakları yukarı kıvrılırken bakışlarımı gözlerinden çekmedim. Karşıma çıkması iyi oldu diye içimden geçirdim.

"Özgüvenli sözlerinizden görünüşünüz kadar etkilendim." Cevab vermek gerekçesi bulmadan içeriye doğru yürümeye başladım. Sadece konu açmak için böyle söylemişti demek. Aniden kolumdan birinin beni tutmasıyla sırtım duvarla buluştu. Acıyla gözlerimi kapatırken içimden tüm küfürleri sayıyordum.

Sakin ol Kızıl. Rolünden çıkmaman lazım.

Yüzüme düşen saç tutamını kulağımın arkasına sıkıştırırken "Cevap vermeyenleri hiç sevmem ama, böyle güzel bir hanımefendiden hem de." Nefesi yüzüme çarparken midemin bulantısını es geçtim.

"Ben de neyi sevmem bilir misin?" Gülümseyerek yüzüne bakarken ne diyeceğimi merakla bekliyordu.

Sert bir şekilde kafamı yüzüne geçirdiğimde geçirdiğimde burnunu tutarak geriye sendeledi. Derin bir nefes alırken bir rahatlama gelmişti.

"Böyle yavşak insanları. Bir daha bana dokunan o elin yerinde olmaya bilir beyfendi." Bakışları beni bulduğunda sırıtmaya devam etti. Acıyla inlemen gerek senin ama böyle olmaz. Delinin tekiydi.

Tam bir şey söyleyecekken ortamı telefon sesi bozdu.

"Ne var Mahmut?" telefonu açarak bıkkın bir sesle söyledi. Bu Mahmut denen adamı aklıma kazırken dikkatle dinlemeye başladım.

Bir Bildirim Meselesi/Yarı textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin