𝐂𝐡𝐚𝐩𝐭𝐞𝐫 𝟐. 𝐓𝐡𝐞 𝐄𝐧𝐞𝐦𝐲 𝐁𝐞𝐡𝐢𝐧𝐝 𝐌𝐞

56 4 0
                                    

*iki yıl sonra*

Binadan çıkmış, kampüste yürürken züppe Park ailesinin haberci magazin görevlisi Jimin'i ile yürüyordum.

"Duyduğuma göre okula eski ailelerden biri gelmiş. Anne ve babasının kaybından sonra yurt dışına gönderilmişti ama amcası yanına almış şimdi. Min ailesindendi ama adı.. of çok da yakışıklı bir şeydi esasen. Neden gelmiyor ki adı aklıma? Ha bu arada Jennie sonunda Kai'nin teklifini kabul etmiş sanırsam ailesinin fabrikasına çöke..."

Kampüsün ikinci çıkışı olan ve direkt deniz kenarı olan bu yolda ilerlerken Jimin dışındaki her şeye odaklanıyordum.

Buraya gelişim, uzun zaman geçmişti üzerinden. Eskiyi unutalı 2 koca yıl. Sonuçta psikoloji bölümü zordu. Oyalamıştı beni. Kendimden kaçan benliğime yeni bir sığınma kapısı olmuştu.

Hayatımı unutmak için kaçıyordum.

Jeju adaları bir ana ada, dört birleşik küçük adadan oluşuyordu. Adalardan birinde hastane, diğerinde üniversite harici okullar ve sonuncusunda da üniversitemiz vardı.

Amcamla babam birlikte Seul'e taşınmamış olsalardı, büyük ihtimal bu züppe ailelerden biri olacaktık fakat gel gör ki babamı Seul gezisinden geri dönmekten alıkoyan kişi annemdi.
Anlattığına göre ruhsal hastalıklar başgöstermeden önce melek gibi biriymiş.

Ama gel gör ki kader, her nolursa olsun bir şekilde yeniden ailemin kanının ait olduğu yere beni getirmeyi başarmıştı.

Hazırlıksız yakalanmıştım buradaki her şeye. Köklü ailelerden biri olduğumuz için dedemin öldüğü yıla kadar -13'lü yaşlarıma kadar- ziyaret ettiğim bu adadan ve kurallarından bi' haber yaşamışım. Aşağı seviyedekilere nasıl çöp muamelesi yapıldığını, ailenin önemine göre arkadaşlar edinebildiğin ve yabancı insanları değil de ada içindeki güçlü aileler arasında evliliklerin olmasının iyi karşılandığı bu düzenden habersiz yaşamıştım.

Sır gibiydi her şey. Herkes masa altında çevirirdi işini. İyi bir ailenin üyesiysen burası tam anlamıyla cennete dönüyordu fakat oyunlara gelmeden yaşamayı unutmamak gerekiyordu. Eğer alt kademeden ailelerin çocuklarından biriysense geçmiş olsun. Hayatın boyunca zorbalıkla yaşıyordun.

Üniversitem ise bunun kanıtı niteliğindeydi. Tamamen saray hayatına ait dersleri de okuduğun bölüm yanında kulüp olarak almak zorundaydın. Alt tabaka insanlar yoktu, gelemezdi. Sınav puanın ise önemli değildi buraya gelirken, ailenin ne kadar köklü olduğu önemliydi.

İnternet sitesi yoktu, kimse bilmiyordu yerliler hariç. Sadece özel mektupla gelebilirsin eğer layık görülürsen. Birkaç ülkeden de aynı değerden insanlar geliyordu. Buraya geldiysen özelsindir. Bu kadar. Kural bu.

Bu kadar az nüfuslu olmasına karşın çoğu dünyaca ünlü üniversite kadar iyi bir kampüse sahipti. Eğitimler ise önemli hocalarca veriliyordu.

Puanım iyi gelseydi ve Seul'de bir üniversite yazsaydım kesinlikle pişman olabilirdim, insanları tanıyana kadar fikrim buydu.

Ama çok muhattap olmazsan alışıyordun işte. Geçip gidiyordu her şey.

Bu kadar katı ve geleneksel olmasına karşın burada en çok şaşırdığım şey eşcinsel ilişkilerin çok fazla yaşanması ve kimsenin bunu dışarıya duyurmadan onaylaması. Büyük ihtimal bir çocuk riskini taşıyamazlardı. Saray hayatlarında görüldüğü gibi.

Bilmiyordum aşk hayatını. Hiç tatmamıştım. Sıkı bir aile düzenim vardı. Notlarım düşmemeli, kaytarmamı sağlayacak hiçbir aktivite olmamalıydı.

𝐀𝐑𝐄 𝐘𝐎𝐔 𝐒𝐔𝐑𝐄? | 𝐲𝐨𝐨𝐧𝐤𝐨𝐨𝐤.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin