-Namjoon'un ağzından.-
Jungkook'un 'ben bu işte yokum' söylevinden sonra orayı terk etmiş, hastanenin bulunduğu adacığın en tenha kıyısına arabamı çekmiş, önüne oturup manzarayı izliyordum.
Jin'den gelen sayısız neredesin mesajını görmezden gelirken her şeyin böyle bir kördüğüm halinde önüme serilmiş olması sinirlerimi zıplatıyordu.
Jin'in en sonunda çağrısına yanıt verdiğimde cümlelerini dinledim bir süre. Nerede olduğumdan başlayarak endişe içerisinde sorularını sıralaması sonrasında kısaca hastanenin arkasında olduğumu söyleyerek kapattım telefonu.
Burası annem öldüğünde kaçtığım yerdi.
Jin ile beraber gelmiştik. Küçük ellerimizi kavuşturarak buradan onun ruhunu uğurlamıştık güya."Ne zaman onu özlersen buraya gel, o da gelip sana sarılır."
Çocuğa söylenmiş saçma bir cümlenin yıllardır etkisinde olmam belki saçmaydı.
Ama ne zaman buraya gelsem esen ılık rüzgar sanki beni kucaklıyordu.
"Anne.. ne yapacağımı bilmiyorum."
Havaya karşı söylediğim bu cümle ile gülmüştüm kendi kendime.
"Öyle çaresizim ki senden başka gidecek kapım kalmadı. Güvenecek kimsem, tutunacak bir dalım.. hiçbir şeyim yok."Derin bir nefes vermiştim. "Sen de yoksun ama işte."
Bir süre daha öylece oturmuştum. Jin nazikçe omzuma dokunduğunda ona dönmüştüm. Endişeli yüzünü gizlemeye çalışırken bir şeyler olduğunu anlıyordum.
Jin önüne dönüp yavaşça eğilip kalkmıştı saygı belirtmek adına. "Merhaba anne.. oğlunu üzdüğüm için özür dilemeye geldim. Artık kaçıncı özrüm bilmiyorum fakat onu bırakamam. Artık olmaz."
Dediği ile gözlerim gözlerine kenetlenmişti.
"Her seferinde kırdığın birine neden geri dönüyorsun ki? Aşk bu mu Jin? Kandırma kendini..""Ne demek kandırma kendini Namjoon?" ellerimden tutmuş, göğsünün üzerine koyarak bana yaklaşmıştı. "Sen benim her şeyimsin."
Ellerimi çekmiştim sertçe. "Yine gittiğinde bu sözlerinle avutamam kendimi. Sağlığıma iyi gelmiyor."
"Namjoon.." sözünü kesmiştim. Artık tamamen oltaya geldiğine inanıyordum.
"Jin, ben sana çok aşığım. Biliyorsun bunu. Fakat ben aşık olduğum insanın ne bok yediğini bilmeden, ne zaman geri döner diye ümit ederek yaşayamam. Anlat bana, seni her halinle kabul etmedim mi zaten şimdiye dek?"
Bana dolmaya başlayan gözleriyle bakarken başını olumsuz anlamda sallamıştı.
"Bilirsen hayatına mal olabilir. Yine de bilmek istiyor musun gerçekten?""Jin, senden başka kimsem yok benim. Bir amacım yok, bir beklentim yok. Zaten sen yokken yaşayan bir ölüyüm bilmiyor musun?"
Jin gözlerini kaçırmıştı. "Beni de kaybetmemen için susuyorum ya zaten.."
"Susma Jin. Bırak, ölümüm senden gelsin."
...
-Jungkook'un Ağzından.-
Yoongi'nin aramasına kısaca tuvaletteyim diyerek cevap vermiştim. Şüphe çektiğimin farkındaydım.
Fakat elim ayağıma dolaşıyordu resmen. Tuvalete girdiğimde elime yüzüme su çarparak bir süre derin soluklar alıp vermiştim.
"Bir sorun yok Jungkook. Yanlış anlamış olabilirsin, Namjoon'un şüphelendiği kişi günün 23 saati uyumaktan zevk alan biri."
Derin bir nefes vererek doğrulmuş, aynadaki yansımama bakarken yavaşça tişörtümü yukarı çekmiştim. Kurşundan kalma ameliyat izine dokunduğumda irkilmeden edemezken hafifçe okşayarak kapatmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐀𝐑𝐄 𝐘𝐎𝐔 𝐒𝐔𝐑𝐄? | 𝐲𝐨𝐨𝐧𝐤𝐨𝐨𝐤.
FanfictionÜniversitedeki gizli aşkı Taehyung'un katilini bulmaya çalışan Jungkook, kalbini yeni birine kaptırır. . .