Renkler gitmişti... Maviler yeşiller pembeler bir anda solup gitmişti hayatımdan. Artık hayatım siyah beyazdı. Bakmak zorunda olduğum iki küçük çocuk ve yüreğimde asla kabuk bağlamayacak bir yara ile bir başıma bırakmıştı hayat beni zalimce.
Biliyor musunuz, eğer bakmakla yükümlü olduğunuz ve size muhtaç çocuklar varsa o zaman acınızı yaşamanız erteleniyormuş. Ben bu yaşımda bunu öğrenmiştim. Ablam evlendiğinde günlerce ağlamıştım. Ya da annem ile Filiz'i kaybettiğimde... Ancak belki de hayatımda başıma gelen en büyük acı ile baş etmeye çalışırken gözyaşlarımı bir tutsak gibi hapsediyordum göz pınarlarımda. Çünkü onlar vardı. Kadir ile Dağhan için çok zor olsa da güçlü olmak zorundaydım.
Belki de bu duruma alışmak zorunda olmanın en ağır kısmı eve onsuz girdiğim ilk gündü. Ah... Kimsesizlik ne kötü birşeydi. Ne annem vardı ne de benim yanımda durabilecek bir babam. Ablam kendi kaderine terk edilmişti yabancı topraklarda. İş başa düşünce hastaneden tek başıma Dağhan kucağımda, Kadir elimde çıktım geldim evime.
Daha kapıyı anahtarla açıp içeri girecekken ellerim titremeye başlamıştı. Kapının önünde hala Ayhan'ın çıkardığı ayakkabılar vardı. Gözlerim doldu, ama yanımda Kadir duruyordu masumca. Ona hissettirmemek için yuttum gözyaşlarımı ve içeri girdim. Dağhan'a mamasını yedirdim. Kadir'e bir tabak patates kızarttım ve Dağhan'ı odasına götürerek uyuttum. Kadir yemeğini yedikten sonra televizyonu açmış, bir çizgi film bulmuş izliyordu. Hastaneden çıkarken, Ayhan'ın hasta olduğunu ve hastanede kalacağını söylemiştim ona. Küçücük bir çocuğun bu kadar ölümü kaldırmak zorunda kalmasını istemiyordum. Onu televizyonun karşısında bırakıp yatak odama geçtiğim anda göz pınarlarım bu kadar acıya dayanamayarak tahliye etti biriken göz yaşlarını.
Onun kıyafetleri, parfümü, tarağı... Onun anısı ile doluydu yatak odam. Dört duvar üzerime üzerime geliyordu sancıyla. Duvarda asılı duran evlilik fotoğrafımız büyük bir keder ile bakıyordu bana. Artık onun hayatımda olmayacağını hatırlatıyordu acımasızca. Yüreğim kanıyordu, ama bu yaranın merhemi yoktu. "Ayhan!" diye avaz avaz bağırarak ağlamak istiyordum. Ama bunu yapma ihtimalim bile yoktu. Bu ağır acı ile sessizce mücadele etmek zorundaydım.
O günün sabahı Ayhan'ı son yolcuğuna uğurlayacaktık. Köyden akrabalar gelmişti evimize. Gelenler arasında Babam ile Müjgan da vardı. Müjgan'ın karnı burnundaydı. Bir kız çocuğu doğuracaktı. Babam sanki cenaze evine değil de öylesine misafirliğe gelmişti. Acımı paylaşmak yerine Müjgan'ını rahat ettirmek için uğraşıyordu. Zaten babamı hayatımdan sileli çok olmuştu. Buraya gelmesi bile hataydı. Birşeye ihtiyacım olup olmadığını bile sormamıştı doğru düzgün. Koca şehirde, eteğimde iki çocukla tek başıma kalacaktım. Ama o, neye ihtiyacım olduğunu sormamıştı bile. Üstelik Kadir de umrunda değildi. Ödü kopuyordu köye kendisinin yanına geliriz de düzeni bozulur diye. Bunu tavırlarından anlayabiliyordum. Zaten ölsem de çocukları alıp dönmezdim oraya. Babam seçimini yapmıştı. Ben de öyle.
Ablam da Cemil efendi ve Burak ile cenazeye gelmişlerdi. Nuriye hanım, Fransa'da bulunan apartmanındaki merdivenden düşerek ayağını kırmış olduğundan cenazede yoktu. Onlar da ona bir bakıcı tutmuşlar ve onu bırakarak bir günlüğüne buraya gelmişlerdi. Nuriye hanımın durumuna üzülsem de burada olmaması benim için daha iyiydi. Bu kadar üzüntünün üzerine onun da burada olması, varlığının dörtte üçünü kapsayan çenesi yüzünden daha da zor gelirdi bana.
Ablam burada kaldığı tek gün boyunca bana sarılmış, benimle beraber ağlamış, elinden geldiği kadar destek olmuştu bana. Hatta,gizlice biriktirdiği bir miktar parayı ben istemesem de bana uzatmıştı. Hem bana hem de Kadir'e çok üzülüyordu. Ama elinden bir şey gelmiyordu. Ablam,bir gün kalıp acıma destek olduktan sonra gönlü istemese de kocası ve çocuğu ile Fransa'ya geri dönmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YELDA
Romansa(Hikayede yazılanlar tamamen hayal ürünüdür. Romantizm Günleri 2024 yarışması için yazılmaktadır.)Hikayeyi anlatmaya nereden başlasam bilmiyorum. Çünkü neresinden başlasam karanlık... Hem de uzun bir karanlık... En iyisi karanlığın en başından başla...