24.BÖLÜM

16 2 0
                                    

Mahkeme salonuna girdiğimiz anda ürperdim.. öldürülen kızın ailesi oradaydı. Beni gördüklerinde nefretle gözlerini üstümden çektiler. Sırf Ateşi koruyorum diye.. ikimizde yerlerimize geçtik. Mahkeme başlamıştı. Hakim;

"Sevgili Avukat Gizem Kılıç. Taraf değiştirme sebebinizi öğrenmek isterim."

"Sayın Hakimim. Vekilim Ateş Kılıç'ın suçsuz olduğu kanaatine vardım. Öldürüldüğü iddia edilen Ayşe Güllü kendi intihar etmiştir. Vekilimin olaylarla hiçbir ilgisi yoktur." Dediğimde tekrar yerime oturdum. Ateş bana baktı ve gülümsedi. Hemde çok içten. Bense yüzümü buruşturdum. Karşıdaki Avukat ayağa kalktı

"Gizem Kılıç kesinlikle yalan söylüyor. Maktül Ayşe Güllü'nün ölü bulunduğu yerde neden bulunuyor?" Dediğinde sıranın bana geldiğini anladım ve ayağa kalktım.

"Vekilim Ateş Kılıç yardım amaçlı orada bulunuyordu. Ayşe Güllü kendini vurduğunda oradan geçiyormuş ve yardım etmek amacıyla yanına gitmiş ama ne yazıkki maktül çoktan ölmüştü. Ve bu yüzden Ateş kılıcı suçlayamazsınız." Dediğimde geri oturdum. Avukat pes etmiyordu ve yeni yeni sorular soruyordu

"Peki oradan geçiyordu vekiliniz Ateş Kılıç. Neden Ayşe Güllü'nün vuruduğu silahta parmak izi vardı?" Bu biraz zorluyordu ama bende pes etmedim

"Vekilim Ayşe Güllü'nün elinde duran silahı alıp kenara atmıştır. Siz inanmak istediğinize inanıyorsunuz. Olayın geneline bakmıyorsunuz. Sayın Hakimim benim sözüm bu kadardır size bırakıyorum." Dedim ve yerime oturdum. Hakim duruşmayı erteledi. Bizde mahkeme salonundan ayrıldık. Çıktığımız anda Ateş bana sarıldı. Bense onu itekledim iyi birşey yapmamıştım.

"Ne saçmalıyorsun. Niye sarılıyorsun bana!"

"Karıma sarılıyorum fena mı?" Dedi ve yine pişkin pişkin sırıttı.

"Söylesene o kızı neden ve nasıl öldürdün?"

"Öldürmek zorunda kaldım yoksa o beni öldürecekti."

"Hadi ama! Yalan söylemeyi ne zaman bırakacaksın!"

"Yalan filan söylemiyorum!"

"Bu konuyu evde konuşalım çok dikkat çekiyoruz!" Dedim ve önden ilerledim Arabaya geldiğimde kapıyı açtım ve oturdum. Daha sonra Ateşte bindi.

"Bu Mert neyin nesi?" Dedi birden bana dönerek

"Seni çok mu alakadar etti bu Mert? Taktın çocuğa."

"Hayır yani minik kuşumlar filan ne öyle ıy!" Dedi birden bende güldüm

"Beni minik kuşum diye oradan uzaklaştıran deden miydi?"

"Gerçekten öptün mü onu?" Dedi suratını buruşturarak

"Evet ben ona onu sevdiğimi söyledim sonra merdiven boşluğunda otururken beni öptü."

"Gerçekten senden daha çok nefret ettiğimi anldım!"

"Karşılıklı kocacım ama bana olanları anlatacaksın yoksa duruşmada ağzına sıçarım merak etme." Dedim ve gülümsedim daha sonra arabayla eve geldik. Geldiğimizde büyük bir kaos ortamı vardı. Kapının önünde bağrışlar vardı. Oraya doğru koştuğumuzda Kuzey'i gördüm bağrıyordu

"Gizemi bulun bana konuşmam gerekiyor!"

"KUZEY!" Diye bağırdığımda bana doğru döndü. Gelmek istedi ama adamlar tutuyordu.

"Ateş adamlarına söyle bıraksınlar!" Dediğimde bıraktılar. Kuzey yanıma geldi

"Seni çok merak ettim!" Dediğinde sadece ona baktım. Onu henüz unutabilmiş değildim ama çok kırgındım. Herşeyden çok bir can borcum vardı

Uzak kadar yakınımda {+15}Where stories live. Discover now