Günlük

92 10 1
                                    

İçimize attığımız ne varsa  boşaltmamız gerekir, bir insana ya da bir kağıda yoksa eninde sonunda bizi hasta eder. Günlük tutmak eskide kalmış olsada hala yazan vardı tıpkı Melisa gibi. Belki de bugün onun hayatını kurtaracaktı bu alışkanlığı.
Yavaşça arkamda duran kişiye döndüm,

"Ben odasını kontrol etmek istemiştim, belki bir ipucu bulabiliriz diye."

"Öyle mi ? Tek başınıza mı ?"

"Aslında oğlunuz da benimle gelmişti ama bir işi çıkınca gitti."
Gelen kişi  Ebru Hanımdan başkası değildi, kızının odasına gelerek hatıralarını yad ediyordu anlaşılan.
Biri  ölünce de fotoğraflarına bakıp bakıp üzülmez miydik ? İnsanoğlu severdi bir şeyi kaybettikten sonra ağlamayı.

"Anladım, peki bir şey bulabildiniz mi ?"

"Maalesef.."
Söylediğim yalanların haddi hesabı yoktu.

" O halde çıkalım."
Kapının önünden çekildi benim çıkmam için. Hedefime ulaştığım için rahatlıkla evden çıkabilirdim artık. Merdivenlerden inerken, " kızım benimle ilgili bir şey anlattı mı ?" dedi.
Evet hem de her şeyi ama bunu sana anlatarak seni daha fazla üzemem, kusura bakma.
"Daha oraya kadar gelmedik."
Ondan sonra sessizlik içinde aşağıya kadar inmiştik ama Avukat bozuntusundan hala ses seda yoktu . Nereye gitmişti ki bu şimdi ?"
Daha fazla burda kalmam anlamsız olurdu ve dikkat çekerdi,
"Ben artık gitsem iyi olacak sanırım, siz de kendinize dikkat edin. Umarım onu sağ salim bulursunuz."
İyi dileklerde bulunmak sadece rutin vedalaşma tekniğiydi, yani çoğu zaman istemsizce söylenirdi ve ben de şu an aynen öyle yapmıştım .

"Teşekkürler, sizde kendinize iyi bakın" dedi.
Aynı mesafeli tavır ondan da gelmişti, kalkıp bana sarılmasını ya da öpmesini beklemiyordum zaten. Evden çıkar çıkmaz hemen arabama atlayıp evime doğru son sürat sürmeye başladım daha fazla  vakit kaybedemezdim çünkü çantamda okunması gereken bir günlük duruyordu.
Yolu hızla yarılarken çalan telefon yavaşlamama neden olmuştu. Arayan kişiye baktım ama rehberimde kayıtlı olmayan bir numaraydı.
Melisa olabilir mi..?
Daha fazla beklemeden kulaklığımı takıp açtım.
"Alo ?"
..
"Haber  vermeden çıkmışsın ?"
...
Ya sabır yine mi sen ?
"Mecbur değildim."
...
Ortalıktan bir anda kaybolan kendisiyken şimdi bana hesap sorması da ayrı cabası.
..
"İnsan bir 'hoşçakal' der"
Gerçekten böylelerini sayıyla mı veriyorlardı bana, birde koskoca adamdan trip yiyordum!

"Kafanız  mı güzel Avukat Bey ?"
...
"Evet.."
Belliydi zaten, yoksa bu kadar aptal aptal konuşmazdın her halde.
...
" Beni daha fazla meşgul etmeyin , kapatıyorum!"
Tam tuşa basacakken sorduğu soruyla parmağım havada kaldı.

" Bir şey bulabildin mi ?"
Hem evet hem hayır.
" Hayır, haklıymışsınız siz!"dedim. Birgün sana söylediğim yalanları öğrenirsen işte o zaman senden  nasıl kaçacağımı bilmiyorum.
"Nedense  bana yalan söylüyormuşsun gibi geliyor ?" Bir şeylerden şüphelendiği kesindi ve bunu ses tonu da destekliyordu.
"Sizin de çok dürüst olduğunuz söylenemez , değil mi ? Neyse hadi sağlıcakla kalın!"
Telefonu sonunda suratına kapatabilmiştim, hiçbir yanıt vermesini beklemeden. Daha fazla soru duymak istemiyordum ve kaçış yolu olarak da bunu seçtim.
Yarım saat süren yolculuktan sonra evime varmıştım. O günden sonra Selim'den de Aslı'dan da bir arama gelmemişti ama bende  daha fazla sorgulamamıştım.Şimdilik herkes kendi yolunda kalsın  daha sonra bakacaktım bu soruna.
Rutin işlerimi halledip yatağama geçtim, günlüğü elime aldım ve ilk sayfasını çevirdim...
Yarısına kadar sadece okulun ilk zamanlarını anlatıyordu, arkadaş çevresinden bahsediyordu.Şu anlık herhangi bir sıkıntı görmemiştim ama devamını görmeden kesin konuşmak istemiyordum.
Birde yarın Akif ile durum değerlendirmesi için buluşacaktım, bakalım o ne diyecekti ?
Kendime bir kahve yapıp okumaya devam ettim, bir sayfada yazdıkları ilgimi çekmişti;

HÜKÜM GİYDİREN SESSİZLİKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin