20. Bölüm

8 3 4
                                    

(yazarın anlatımıyla)

Berfu Bora'yı öldürmüş ama aldığı yaradan dolayı ayakta duramayacak duruma gelmişti.

Çocukluğunda acılara karşı dayanıklı olması için ailesi epeyce uğraşmıştı. Başarılı da olmuşlardı. Küçük acı çeken kız büyümüş acı çekmeyen bir kadın olmuştu.

Asker olmak en büyük hayaliydi. Hemde ajan olabilse daha da iyiydi. Aslında buna daha önce hiç ihtimal vermemişti. Ancak şu an bedeni duvara yaşlanmış bir vaziyette ajan olmanın cezasını çekiyordu. Tüm bu acıyı çekmesinin sebebi ise Deniz'in tek değer verdiği insan olarak kalması.

Elbetteki onun da annesi vardı. Hatta bir tek annesi vardı. Ama o da onu terk etmişti. 3 yıl önce de hastalığından onun yanına gelmişti. Ailesiz büyüyen bu çocuk kimseyi hayatına almamıştı. Yakışıklıydı. Bu yüzden peşinde koşan çok kız olmuştu. Ama o annem bile beni terk ettiyse herkes eder diye düşünüyordu. Kimseye güvenemiyordu. Bir tek Efe'si vardı. Şimdi ise Berfu su.

Deniz ve ekip üyeleri dışarıdaki adamların bir kısmını halletmişlerdi. Ancak hızlıca kaçmaları gerekiyordu. Bora adamlarının hepsini göndermemişti. Ama gelebilirlerdi.

Deniz depodan içeri koşarak girdi. Ona bişey olma ihtimali bile onu delirtirken içeride düşmanıyla bırakmıştı.

Deponun ışığını açtı. Elleri titriyordu. Bacakları titriyordu. Ama bunlar ona engel değildi. Sevgilisini kurtarmak tek amacıydı. Deniz'in de yarası vardı elbetteki. Ancak hepsi yüzündeki olan ve bir haftaya kadar geçecek yaralardı.

Depoya hızla göz gezdirdi. İçeride göremeyince koşarak onu aldıkları odaya girmek için kapıyı itti. Kapı arkadan kilitlenmişti. Endişesi artarken derin bir nefes aldı.

Kapıya attığı teknesiyle kapı savruldu. Başını çevirdiğinde duvara yaşlanmış vaziyette oturan kanlar içindeki berfu'ya baktı. Yeni açılan yaradan hâlâ kan akıyordu. Berfu'ya koştu. Gözyaşlarını daha fazla tutamamıştı. Nabzını kontrol etti.

Yaşıyordu.

Üstündeki tişörtü çıkarıp yaraya bastırdı. Hızla kucağına aldı. Koşmaya başladı. Berfu'nun gözleri yarı açıktı. Bayılmamıştı daha tam olarak.

Deniz gözleri yarı açık olan berfu'ya döndü. Gözlerinin açık olduğunu görmesiyle içinde umut yeşerdi.

Ekipin getirdiği arabalardan birine bindi. Berfu'yu arka koltuğa bırakıp. Sürücü koltuğuna oturdu. Onlara doğru gelen cem hocayı umursamadan son sürat sürmeye başladı. Geçen günlerde de aynı bu şekil araba sürüyordu. Ama o zaman ona bir zarar gelmeyeceğini düşünerek daha sakin kararlar vermişti. Yani en azından denemişti.

Ama şu anda mantıklı düşünemiyordu bile. Yaptığı anı frenle öne doğru sarsıldı. Hastaneye kadar bir çok korna öttü onlar için. Bır çok kazadan son anda kurtuldular.

Hastaneye vardıklarında yaranın üzerindeki tişört bile kanlar içindeydi. Sıksak bir sürahi kan çıkacak kadar kan kaybetmişti. Hızla sedyeye yatırıldı. Elbetteki yine içeri almadılar.

Saniyeler dakikalara dönüştü. Ama Deniz için bu dakikalar saatlere bedeldi. Kendisini işkence içerisinde gibi hissediyordu. Bir kez de kendini tehlikeye atmasaydı olmaz mıydı diye düşündü. En azından onun için.

Az sonra hemşire yanına geldi. Kan nakli yapılmış. Ve şu an iyi olduğunu ancak uyutulduğu için yanına gidemeyecekti.

O geceyi uykusuz şekilde koridorda bekleyerek geçirdi. Bı ara uyandığında kısa bir süre kestirdiğini fark etmişti. Ama bu süre zarfında da görebileceği en kötü kâbusu görmüştü.

O ölüyordu. Sevdiği kadın ölüyordu. Böyle bir ihtimali bile düşünmek istemiyordu. O olmadan yaşayamazdı. Yaşamak da istemiyordu. O düşük çenesiyle konuşsa hayatını seslendirseydi. Güzel yüzü ile hayatımı renklendirseydi. Diye düşündü.

Yanına gelen hemşire ile duraksadı.

"Berfu hanım gözlerini açtı onu yormamak şartı ile içeri girebilirsiniz isterseniz"

Sözünü tamamlamasına izin vermeden hemşireyi kenara çekip kapıyı açtı. Güzel yüzünde yaralar kabuk bağlamıştı. Dudağında, kaşında, burnunda, yüzünün çoğu yerinde yaralar kabuk bağlamaya yüz tutmuştu.

Gözleri kısık acı çeken bir Berfu bekliyor bundan dolayı rahatsız oluyordu. Ama içeri girdiğinde gözleri fıldır fıldır dönen bir berfu ile karşılaştı. Kapı da donup kaldı.

"Denizz" dedi neşeyle.

~~~~~~~~~~~~~

(Berfu'nun anlatımıyla)

Gözlerimi ilk açtığımda yanımda Deniz'i görmek istemiştim. İlk işim hemşireyi çağırmak ve Deniz'i yanıma almalarını istemek olmuştu. Hemşire iyi olup olmadığımı kontrol etmişti zorla. Ve bunu prosedür gereği kontrol etmesi gerektiğini söyleyerek açıklamıştı.

Odadan çıkıp bir müddet sonra Deniz ile birlikte girdi. Gözleri yüzümde gezindi. Bende onun yüzünü inceledim. Tüm gece uyumamış olmalıydıki gözleri kırmızıydı. Belkide ağlamıştı. Yüzündeki yaralara baktım. Çoğu kurumuştu.

"Denizz"dedim olabildiğince neşeli çıkartmaya çalıştığım sesimle. Şaşırdı. Kapıda kaldı öylece.

"İçeri girmeyecek misin" dedim sanki hiç bir yerim agrımıyormuş gibi. Evet hala canım çok yanıyordu. Ama yine de iyileşebilecek bir yaraydı.

İçeri girip kapıyı kapattı. Yanıma geldi. Ve yataktaki boş yere oturdu. Eli elime gitti. Avcunun arasına aldı. Sanki narin bir parça pırlantaymışım gibi elimin arkasını okşadı. Ardından da öptü. Doğrulmaya çalıştığımda. Ağrımdan küçük bir inleme bıraktım odaya.

"Hayır"dedi beni geri yatırırken."daha kalabilecek durumda değilsin."

Yüzümü ekşittim. En sevmediğim şeylerden biriydi boş boş yatmak. Canım hep çok sıkılırdı. Hemşire odaya geri geldiğinde Deniz çıkmadan önce elime bir buse daha kondurdu. Kapıyı ardından kapatıp çıktı.

Denizin KalbiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin