Bölüm Şarkıları: Artic Monkeys/ Do I Wanna Know
Balmorhea/ Rememberance
Keyifli okumalar dilerim. Yorumlarınızı bekliyorum, sevgilerle.
Son nerededir? Ya da sonu başlatan nedir?
Mükemmelliktir diye düşündü genç adam. Mükemmel olma yolunda harcadığı çaba, hedefine ulaştığında onu bitirecekti. Bunu biliyordu, adı kadar emindi. Yakın zamanda mükemmele, sonuna ulaşacaktı.
Her geçen gün artan karmaşasıyla uzandığı koltuktan kalktı.
"Acaba bir şeyler mi içsem yoksa kendimi mi assam?"
O bunları düşünürken telefonuna mesaj geldi. Arkadaşları yeni keşfettikleri gece kulübüne çağırıyorlardı. "Bugün de varlığımın yokluğuyla insanları hüzne boğmam için uygun değil anlaşılan." dedi kalkıp hazırlandı ve aynadan kendisine baktı. Her zamanki gibiydi yani nefes kesici.
Hem yaşam alanı hem de atölye olarak kullandığı stüdyo dairesinde gezindi. Kusursuz sanat eserine baktı. Yakın zaman da olacak sergisinin en önemli eseriydi bu. Ünlü bir heykeltraştı. Biliyordu ki bu sergi onun ününe ün katacak ve geriye bir boşluk hissi kalacak. Çünkü elde etmesi gereken hedefleri bitti.
Kusursuz yüz hatlarına ve vücuda baktı. Yansıması olacak kadar iyi yapmıştı kendi heykelini.
İnsanlar bunun narsistçe olduğunu söylese de asla katılmıyordu. Han Akın'dan daha kusursuz yüz hatlarına sahip biri yoktu ki. Olsa yapardı. Bir mermer parçasından harikalar yaratırdı. Her zamanki gibi.
Gerçekten son yakındı. Bu sergiden sonraki gün intiharına uygun olabilirdi.
Arabasının anahtarını aldı ve yola çıktı. Arkadaşlarıyla çoğu zaman aynı mekânda takılırlardı. Ama Utku yeterince ava ulaşamadığını iddia ettiği için yeni yerler arayışındaydı. Tekliflerini kabul etmesindeki en önemli sebep orada satılan mallardı. Öncekilerden çok daha etkili olduğu söyleniyordu. Ayık kafayla dünya çekilmezdi. Uyuşturucuya bağımlı değildi, sadece gevşemek için kullanıyordu. Abisi bundan haberdar olsa yumruğu suratına çakardı ama neyse ki bilmiyordu. Cinayet büronun deli komiseri olduğu için katillerin peşine düşmekten kardeşiyle uğraşmaya vakti yoktu. Meriç Akın bir davaya kafasını taktığında kendisini dünyadan soyutlardı.
Mekâna ulaştığında arabasını durdurdu ve anahtarı valeye attı. Yüzüne kibirli bir gülümseme kondurup arkadaşlarının bulunduğu locaya ilerledi. Onlarla selamlaşırken Selin'in ilgili bakışlarını fark etti. Selin aralarına sonradan dahil olmuştu. Arkadaşı Deniz'in kuzeniydi. İstanbul'a taşındığından beri onlarla takılmaya başlamıştı. Aylardır kendisini hayran hayran süzdüğünün farkındaydı Han. Ama bilmiyormuş gibi davranmaya devam etti. Selin güzel kızdı ama ilgisini çekmedi. Çünkü sıradandı ve o sıradan hiçbir şeyi sevmezdi. Ulaşılması zor olan şeyler onu cezbederdi. Ancak ilgisi hoşuna gittiği için ses çıkarmamaya devam etti. Arkadaşları kendine av seçerken o ise sabırsızlıkla yeni malları bekledi.
İçkisini yudumlarken etrafta gezinen bakışları biriyle kesişti. Biri değil bir afetti. Beyaz omuzlarına dökülen kızıl saçları ateş gibi yakıyordu. Siyah straplez elbisesi ve iki bacağından dekoltesi olan fırfırlı etekli bir elbise giyiyordu. Kollarında ise dirseklerine kadar uzanan siyah saten eldivenler vardı. Bacak bacak üstüne atmasıyla elbise baldırlarına kadar çıktı.
Uzun bacakları ve ince belinin yanı sıra tavırları da dikkat çekiciydi. Bakışlarındaki kibir, dudaklarındaki davetkar gülümseme insanı etkisi altına alırdı. Sanki kimi istese ona ulaşacak gibi bir ifadeyle etrafı süzmeye devam etti. Bakışları yeniden kesişince kadın gözlerini kaçırmadı. Han mesafeden dolayı gözlerinin rengini net seçemedi. Kadın onu alıcı gözle süzdü. O anda Han'ın da dudaklarında kibirli bir gülümseme yer edindi. Beşe kadar sayacağım ve kuzu kuzu yanıma geleceksin güzellik diye mırıldandı içinden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lotus'un Şeytanları
Misterio / Suspenso"Bir yanı cennet bir yanı cehennem. Biri kızıla çalan kahve öbürü deniz mavisi. Lotus dedi içinden. Bu kız günlerdir aklını meşgul ediyordu. Sadece merak dedi. Onda çözemediği şeyler vardı. Gizemli ve karmaşık olduğu için aklımda dedi. Sırrını çözü...