II.

701 73 41
                                    

Evden nasıl çıktığımı, nasıl 5 kat aşağı indiğimi hatta nasıl bu kadar mesafe kat ettiği hatırlamıyordum. Mahallenin dar sokaklarından geçerken top oynayan çocuklar ve camdan cama dedikodu yapan +65 ler bana bakıyordu.

Zerre umrumda değildi.

Üzerimde V yaka tişört, altımda diz kapağımın denginde biten kırmızı şort, en can alıcısı beyaz boğazlı uzun çorap ve adidas terlik...

Ama düşünmem gereken daha büyük şeyler vardı. Hala koşarken cebimden telefonu çıkarıp Kerem'i aradım. Nerede olduğunu öğrendikten sonra mahalle kahvesine doğru koştum bu sefer de.

Zaten beni dışarda bekliyordu Kerem.

"Lan ne oldu?!" Diye sordu.

"Arda...Arda'ya çiçek gelmiş." Dedim nefes nefese. Kafamdaki cümleyi aktaramıyordum.

"E oğlum sen bıraktın ya çocuğun kapısına, mal mısın?" Dedi.

"Oğlum sence kendi koyduğum çiçeğe böyle tepki mi veririm? Bu hafta 3. diyor. Benimki hariç iki tane daha göndermişler." Dedim.

Şimdi nefes alışverişim düzelmişti.

"Deme..." Sonunu uzatmıştı.

"Kim lan kim!" Kafayı yiyecektim. Abi rolü kestigim çocuğa hislerim, olmaması gereken şekildeydi. Ama mecburdum. Abisi Altay yakın arkadaşımdı.

Kerem, "Ben Altay'a sorayım mı? Hem konuşmak için bahanem olur." Dedi. Yine de kafamı salladım.
Fırsatçı pislik. Altay'a olan hislerini kabullenmiyordu ama apaçık ortadaydı.

İkimiz de iki kardeşe yanıyorduk.

"Bunun icabına bakacağım, sende kulağına bir şey gelirse direkt bana yetiştiriyorsun." Dedim.

O da onaylayıcı bir mimik yaptıktan sonra kahvehaneye geçtik.
.
.
.
İsmail, maçta kaybettiği iddiayı çayla ödüyordu bu seferlik.
Mahalleler arası maçtı ve tabii ki bende oradaydım. Çünkü Arda oynuyordu.

"İyi, bir sonraki maç ne zaman?" Diye sordu, Semih. Maç takvimini ezbere bildiğim için,

"Cumartesi, akşam 20.00'de başlayacak." Dedim.

Kerem, imalı imalı bakışlar attı. Ne vardı oğlum insan aşığının maç takvimini bilemez mi?
Bu tabii ki benim kendimi avutma biçimimdi.

Yarım saat, bir saat geçmeden içeri Altay ve Barış girdi. Mesaileri yeni bitmiş olmalıydı.
Masaya birer sandalye çekip oturdular.

"Ne var, ne yok? Kaç gündür mahallede olay yok." Barış mahalledeki durgunluğu farketmişti.
İki güne tekrar aynı kaosuna dönerdi zaten.

Derken dışardan bir çığlık geldi.

Sırf meraktan, sırf polemik sevdamızdan hepimiz dışarı fırladık.
İsmail'in annesi ve Emre'in teyzesi ağız dalaşına başlamışlardı.

"Hayır efendim! Halılarını çırptığında benim evimin içi tozdan geçilmiyor." Diye bağırdı İsmail'in annesi.

"Kendi kirine pasağına beni suçlu tutma! " Valla Fatma teyzeden kuvvetli bir atak geldi.

En son dayanamayıp bizimkiler olayı yatıştırdı. Güzel mahallemin nezih insanları asla sorun çıkartmıyordu.

Saat geç olmuştu. Herkes evine dağıldı. Bende yolun Arda'nın odasına bakan tarafa geçip gizlice penceresini izledim. Işığı açık değildi. Benimki de umut fakirin ekmeği hesabıydı işte...

Sigaramı yaktım ve kafamdaki müzikle duvara oturdum.

'Gecesi gündüzü ne diye başa dönüyor?
Yine mi yoksun hala saat 03.00'e geliyor'

×

Selam.

Nasıl olduğu hakkında en ufak bir fikrim yok.

Akşama bölüm var Şebo'm un hatrina

Bide vote atın oğlum ya valla hevesim kursağımda kalıyor.

AvenoirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin