4. Bölüm: Anımsamak

205 16 2
                                    

"Ruhum yaşasın diye seni anıyorum."
🍃🍃🍃🍃🍃🍃

Zeynep

Tekli koltuğun üstünde bacaklarını kendine yaslamış ne olacağını düşünüyordu Zeynep. Bu hale nasıl geldiklerini de. Cüneyd için de çok endişeleniyordu. Babası ne yapmıştı ne söylemişti ona? Bu kadar ağır gelen neydi yüreğine."Ya kendini atarsa bu sefer surdan.." diyip çok korkutmuştu ürkek yüreği. Cüneyd yapmazdı değil mi imanlı akıllı adamdı o. "Ne belli benim de uçurumun tepesinden kendini atmayacağım" demesi geldi aklına daha çok sıkıştı kalbi.

Dergahtakilerin önüne kestiğini duyduğunda bile içi nasıl daralmıştı. Problem içindeydi kitaplardaki gibi de değildi üstelik. O an pişman olmuştu. Cüneyd onun için bunca yükün altına girmişti.

Kızlar da okusun diye fetva vermesindeki sebebi Zeynep'ti. O istemişti en başından beri hem kendisi hem kızlar için değiştirmek istemişti dünyalarını.

Cüneyd de onun sesine canı gönülden kulak vermişti. O da aklı selim bi adamdı. Haklı olduğunu farketmişti. Mürşid olunca da bunu usulüyle yapmak istemişti. Ama bunca zorluk çekecekse Cüneyd 'e zarar gelecekse hayallerinden vazgeçmeye razıydı.

Kendisinin sebep olması düşüncesi de vicdanını mahvetmişti. Vicdandan öte gönlü dayanamamıştı ki.. Üzgün bile görmeye dayanamazdı. Bi de canından olsa.. Zeynep o zaman biterdi işte.

O da bu dünyaya katlanıyorsa fikirleri için emelleri için hedefi için Cüneyd için. Cüneyd yoksa bunların hepsi nasıl olacaktı ? O da biçere hissetti kendini. Sıfır noktasındaydı hayatın hatta daha kötüsü. Ona bir şey olmuş mudur ihtimali kemirip durmuştu beynini üstelik. Öyle olmaması için yalvardı yakardı Allah 'a.

"Ne olur Allah'ım sen esirge onu kötülüklerden beri eyle. Canı sağolsun iyi olsun.."Cüneyd'in sevgi dili de böyleydi duayla karışıklık verirdi hep ona.

"Allah seni kötülüklerden beri eylesin.. "
"Allah da senin elinden tutsun.." ettiği duaları düşündükçe içi erimişti yine. Ne güzel adamdı Cüneyd. Bu dünyada varlığına hayret ettiği tek kişiydi. Farketmeden yüzü gülmüştü.

Onu üzdüğünde gönlünü alışını hatırladı. Ne çok çabalamıştı. Cübbesini dikmesi ile soğuk savaşı bitirmişlerdi. Öncesinden affetmişti Zeynep onu. Dayanmakta çok zorlanmıştı Cüneyd'i öyle gördükçe zor direnmişti ama Cüneyd'e kırgınlığını da başka türlü ifade edemezdi ki..

Ardından olduğu yerden cama uzandı başı. Etrafında ağaçlardan başka bir şey yoktu. Kapıda simsiyah giyinmiş garip adamlar vardı. Kuş uçmaz kervan geçmez yere benziyordu. Burdan nasıl kurtulurdu?

Vahit neden böyle bi yere getirmişti ki onu ? Ne istiyordu ondan? Belli ki Cüneyd ile hesaplaşması gereken konular vardı. Ah Cüneyd nasıl dayanıyordu bu hayata ? Kendisinin en azından annesi vardı her daim yanında sevip kollayan. Annesini düşündü ne merak etmiştir şimdi onu.

"Ne haldedir kim bilir ne olur anne beni bulun ben ne yaparım siz olmadan"diyip sesli sesli ağladı çırpındı ama nafile odada ondan başka hiç bir şey yoktu ki.. Ağlama sesini duydukça daha çok şiddetlenmişti ağlaması.

Vahit aşağı katta adamları ile hasbihal ediyordu. Onlara Zeynep'e iyi davranmaları noktasında sıkıca tembihledi.

"Herkes beni iyi dinlesin zinhar Zeynep' e bir şey olmayacak. Ne istiyorsa yapın ne diliyorsa halledin şimdilik tabikide " dedi aklındaki planları devreye sokacaktı elbette ama şimdi bi hazırlık aşaması vardı. Sevgili oğlu beklesindi biraz. Elbette görecekti neler olacağını...

Güçsüz biçare delirmiş bir Zeynep ile karşılaştığında ne yapacaktı acaba Cüneyd efendi ?

Adamlarına babası ile ilgili soruşturmanın ayrıntılarını atlamamalarını söyledi. Meryem hanım o hapisten çıkmamalıydı. Zeynep annesine düşkün bi kızdı. Annesinin hapiste oluşu derinden etkileyecekti elbet. Hatta Cüneyd'in de surlardan attığını söylese ne yapardı Zeynep hanım ?

Sinsice gülümsedi her şey onun lehine gidiyordu.
"Sevgili oğlum kaderimiz aynı olacak. Ben kaybettiysem sevdiğim kadını sen de gözünün önünde göreceksin kaybetmek neymiş gör bakalım!

*********
Cüneyd

Kuran tilâvetleri dolduruyordu dergahın içini. Dedesini dergaha gömmek istemişlerdi. Bunca zaman hizmet ettiği bu kapıda kabri olsun istemişlerdi. Yaşlı gözlerle kazılan mezara bakıyordu herkes. Cüneyd dedesinin böyle bi ölüm ile göçüp gitmesine çok içerlemişti.

Oğlu tarafından öldürülen bi adam.. Ne tirajik bi sondu böyle. Babasının bu kadar kötü oluşu onu bile üzmüştü. Kalbi nasıl bu kadar kararmıştı ki.. Annesinin ölümünden elbette etkilenebilirdi ama bunca kötülük neden dedi? "İçindeki bu şeytan ne baba"

Amcasının yaşlı gözlerle toprağını attığı mezara baktı. Uzanıp elindeki küreği aldı. Son vazifesiydi dedesine karşı onu son görüşüydü. İçi yana yana kürekle toprakları atıyordu dedesinin üzerine. Bu kadardı bunca telaş bunca koşturmanın sonu iki metrelik bi mezardı.. " her can bi gün tadacaktı ölümü" ama bu dünyada ne yaptıysa da onu götürecekti.

"Rabbim sen dedemin günâhlarını affet sorgusun kolay eyle" dedi toprağı her atışında içinden yaş yaş döküldü acısı katlandı her seferinde.

"Affet beni dede affet bunların yaşanmasında en ufak bile parmağım varsa affet hakkını helal et.."

Dualarla uğurlanan dedesi artık buradaydı. Bastığı topraklarda annesi yoktu sadece dedesi de vardı.. Amcası ile birlikte dergaha girdiler. Bir sürü hazırlık vardı dedesi için dört bir taraftan gelenler vardı. İkramlar getirmişlerdi. Mürşid için dualar okunmuş hatimler yapılmıştı. Acısı bi an olsun bu insanlar sayesinde dinmişti Cüneyd'in.

Dedesinin odasının kapısından geçerken tereddüt etti. En son Meryem hanım girmiş demişlerdi. Acaba ne konuşmuşlardı dedesiyle ne anlatmıştı ona? Meryem hanımın yanına uğraması gerektiğini aklına not etti.

Hoş gitse ne diyecekti ki kızınızı babam kaçırdı ben hala bulamadım. Sizin yaşadığınız bütün acıların sebebi benim mi diyecekti. O sırada kolunda sargısı ile usulca yaklaşan Naim'i gördü. "Mürşid efendimiz başımız sağolsun dedeniz mübarek adamdı. Kahrolduk ölümüne" diyip taziye diledi. Kaşları hayretle havalandı Cüneyd'in Naim'in koluna ne olmuştu ?

"Sağolun hak razı olsun. Lakin elinize ne oldu efendi.."

"O şeytan babanızı Allah alsın. O sebep oldu" diyip başından geçenleri bir bir anlattı Naim.

"Bütün hayatımızı mahvettiniz Cüneyd efendi karım hapiste kızım ortalıkta yok. Benim kolumu aldınız. Yarım adam kaldım bu hayatta. Bunu vebalini kim ödeyecek efendi! Yaptıklarınızın bedelini ödeyin sonra ailemden uzak durun" deyip uzaklaştı yanından.

*****

İçi içine sığmadı Cüneyd'in Zeynep ile ilk konuştuğu yere çeşmeye gelmişti. Sağa sola dönüp durdu. Aklını kaybedeceğini düşündü. Lanetlenmiş olabilir miydi kendisi ? Dokunduğu herkesi gerçekten de mahvediyordu. Yaşaması herkese zuldü eziyetti..

O sırada elinde caneze yemeği ile gelen Feyza'ya takıldı gözü. Sahi ya bir de Feyza vardı. Hayatı daha ne kadar karışık olabilirdi ki?

"Bunca koşturmanın içerisinde bir şey yememişsindir diye düşündüm. Uyumamışsın da. Yorma kendini bu kadar Cüneyd. Ben senin hep yanındayım birlikte kalkacağız ayağa Allah'ın izniyle" demişti sevgili kuzeni(!) yemeği kenara koydu.

  Zeynep 'in dolma getirişi geldi gözünün önüne "akmayan çeşmeye çeşme denir mi?" demişti genç kız. Nasıl da tek cümlesi alt etmişti onu " belki bir gün akar" ne zeki kızdı.

Bi an içi yine ısınmıştı. Ardından bakışları Feyza'yı buldu artık hayatına alacağı kişi Feyza'ydı. Bu kararı kendi vermişti. Kendine cezaydı. Zeynep'e bi hayat bahşetmek için ödediği bedeldi.

Feyza da ödül olmuştu elbette. Bencilce düşünüyordu belki Feyza'yı harcayarak ama onun bu dünden razı hallerini gördükçe bir şey diyemiyordu. Başı ile teşekkür edip çeşmeye bakmaya devam etti Cüneyd. Feyza arkasından bakmakla yetinmişti. Ses gelmeyeceğini anlayınca usulca ayrıldı ordan.

🌸

Savaşçı&CevherHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin