🍁Yoongi telefondaki eşiyle mesajlaşmasından sonra kendinden geçmiş gibiydi. Kurdunun öldüğünü söylemişti. Kurdu nasıl ölmüş olabilirdi? Eğer ölseydi kendi kurdu şu an içinde bir yerleri parçalamak istercesine yalvarmak yerine durgun olmaz mıydı? Kurdu dışarı çıkmak için de zorluyordu Yoongi'yi ama ona engel oluyordu.
Araba ani frenle durduğunda kendini hemen dışarı attı. 2 senedir görmediği yerde hiç bir şey değişmemişti. Tabi bunu fark edecek bir kafada değildi. Evin önüne geldiğinde zile bastı ama açan olmadı. İçeriden gelen düşme sesleri ile Yoongi daha da telaşlandı. Feromonları çoktan etrafa yayılmaya başlamıştı ama farkında değildi.
Bir kaç adım geri geldi ve kapıya omzuyla vurdu. Tüm gücünü kullanmıştı. Kapı aniden açıldığında ise dengesini hemen sağladı. Bacakları, elleri titriyordu. Endişe dolu kokusu evin her tarafına yayılmaya başlamıştı.
Teker teker tüm odalara girmeye başladı ama bulamamıştı. Hissedemiyordu. Son olarak mutfağa girdiğinde ise yerde oturan eşini gördü. Bir eliyle masaya tutunuyor diğer eliyle ise muhtemelen tezgahtan aldığı bıçağı tutuyordu. Bıçağı ve masayı o kadar sıkı tutuyordu ki ellerinin kıpkırmızı olduğundan haberi yok gibiydi. Deli gibi öksürüyordu. Yüzü kıpkırmızı olmuştu. Yere eğilmiş olan başı Yoongi'nin mutfağa girmesiyle dikleşti.
Jimin yeniden nefes almayı denedi ama başaramadı. Deniz kokusu yavaş yavaş ciğerlerine doluyordu ama neden nefes alamıyordu? Yoongi onun yanına eğilecekken Jimin bıçak olan elini ona uzattı.
"Y-Yak-laşma."Yoongi tepki veremedi. Canı o kadar acıyordu ki ne yapacağını bilemiyordu. Öylece durdu. Jimin eşine bakarken yeniden nefes almayı denedi ama başaramadı. Hava boğazında tıkandığında eliyle boğazını tutmak istedi ama bıçak olan elini boğazına götürecekken Yoongi onu bileğinden tuttu. "Başaracaksın Jimin. Papatyam benim. Ben geldim. Başaracaksın..."
Jimin'in gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Dayanamıyordu. Hüngür hüngür ağlamak istiyordu. Eşine kocaman sarılmak istiyordu ama gücü yoktu. Bileklerindeki güçte gittiğinde bir eli masadan ayrılırken diğer elindeki bıçak yerle buluşmuştu. Bıçağın yere düşme sesi mutfakta yankılanırken Jimin'in bedeni yere düşmek üzereydi.
Yoongi buna izin vermedi. Kolunu sırtına doladı ve kucağına uzanmasını sağladı. Feromonlarını arttırdı. Jimin bir kez daha nefes almayı denedi ama boğazında oluşan korkunç acıyla vazgeçmişti. Konuşmak istedi. Yoongi'ye son kez onu sevdiğini söylemek istedi. Ona olan aşkını ona anlatmak istedi.
Acı artıyordu. Yana düşmüş elini boğazına getirmek istedi ama sadece parmağını oynatabildi. "A-Acıyor..."
Yoongi gözlerinden akan yaşlarla eşini sıkıca tutmaya devam etti. "Biliyorum, biliyorum... Lanet olsun biliyorum ama hiçbir şey yapamıyorum!" Jimin rüyada olduğunu hissetti. Canının acısını yavaş yavaş almasını beklediği deniz kokusu, ruhunu okşuyordu. Jimin ne kadar zorlanırsa zorlansın eşiyle konuşmak istiyordu.
"Ö-Özür dilerim." Yoongi başını iki yana salladı. Kabul edemezdi. Böyle bir ölümü kabul edemezdi. "Senin hiçbir suçun yok. Hadi papatyam, al artık kokumu." Jimin kendini zorladı ama bilincinin gitmeye başladığını hissediyordu. Gözleri yavaş yavaş kapanmaya başladığında ve bedeninin yükünü tamamen eşine bıraktığında aklına asla gelmeyecek bir an yaşandı.
Yoongi dudaklarını eşinin dudaklarına bastırdı.
Hayır, bu bir öpüşme değildi. Yoongi ciğerlerinde ki havayı eşinin ağzına gönderdi. Bunu bir süre tekrarlamaya devam etti. Ağlarken kendi nefesinin kontrolünü sağlamak bile zordu ama eşi için kontrolü eline aldı ve defalarca tekrarladı.
O an belki de yılların mucizesi gerçekleşti. Higanbana çiçeklerine sahip olanların laneti o gece kırıldı. Asırlardır bu çiçeğe sahip herkes hayatını kaybetmişti ama bu çift çok daha özeldi. Kadere karşı geldiler ve kendi hayatlarını kendileri yazdılar. Tabi şu anlık kimse bunu fark edecek kafada değildi.
Jimin aniden ciğerlerine hava dolmasıyla derin bir nefes aldı. Kendine gelemeden haftalardır öldüğünü düşündüğü kurdunun içinde huzurla dinlendiğini hissetti. Sonrasında olanları kaldıramayan bedeni eşinin bedenine yığılıp kaldı.
Yoongi ise eşinin hayatta olmasının mutluluğuyla gülüyordu. Alnını eşinin alnına yasladı. Onu kucağına alıp üst kattaki odalarına götürmeden önce ise usulca fısıldadı.
"Seni bir daha asla bırakmayacağım.."