28♾️

66 16 2
                                    


🍁

Günün ilk ışıkları yeryüzüne ulaşmışken kuşlar çoktan ötmeye başlamıştı. Köpekler ve kediler birbirleriyle oynamaya başlamış, sönen sokak lambalarının itici aydınlığı son bulmuştu. Kelebekler türlü bitkilerin üzerinde özgürce kanat çırparken yeryüzünde ulaşamayacakları belki de tek bitki olan Higanbana çiçeği sahipleri ise aynı evin farklı bölgelerinde oturuyorlardı.

İkisi de dün akşam bu eve gelmişti ve birkaç ufak diyalogtan sonra ayrı yerlerde oturmaya başlamışlardı. Jimin terasta, Yoongi ise yatak odasındaydı. Gece boyu uyumayan çift günlerdir olduğu gibi yeniden düşüncelerle boğuşuyordu. İkisi de birbirine nasıl davranacağını bilmiyordu. Verdikleri onlarca söz, ettikleri yeminler ve binlerce anıları olsa da, mesafelilerdi. Kabul etmek istemeseler bile değişmişlerdi.

Jimin eskisi kadar sevecen değildi. Sonuçta en son ne zaman kahkahalarla güldüğünü bile hatırlamıyordu. İki yıldır çektiği acı ondan diğer duygularını çalmış gibiydi. Değişmeyi istememişti ama elinden bir şey de gelmemişti. Aylardır acı çekiyor, son günlerde ise sürekli öleceğini düşünerek birilerine veda konuşması yapıyordu. Eşini ne kadar severse sevsin eskisi gibi olamayacaklarına dair bir his kapladı içini.

Yoongi fazla değişken ruhluydu artık. Eskiye göre çabuk sinirleniyordu. Önceden de sessiz sakindi ama bu kadar öfkeli olduğunu hatırlamıyordu. İçindeki çocuğu sadece sevdiklerinin yanında çıkaran delta, onu herkesten esirgemeye başlamıştı. Her şeyin birbirine girdiğini hissediyordu. Eşiyle ne yapacağını bilmezken daha yeni ruh eşi olduğunu öğrenen arkadaşları vardı. Hepsini bu duruma kendisinin soktuğunu düşünmeden duramıyordu.

Pişmanlığı ruhunu kaplarken yataktan yavaşça kalktı. Kendine gelmek adına elini yüzünü yıkadı. Pencerenin önüne giderek havayı kontrol etti. Fazla soğuk olmasa da serin bir hava vardı. Dolaptan küçük bir battaniye alarak terasa yöneldi. Kaçarak bir yere varılmayacağının sonunda farkına varmıştı.

Terasta oturan Jimin beklemediği bir anda üstüne serilen battaniye ile afalladı. Yoongi onun karşısındaki koltuğa oturdu manzarayı izlemeye başladı. Jimin ise düşünmeyi bir kenara bırakarak içinden geldiği gibi davranmayı seçti. Battaniyeyi de alarak ayağa kalktı. Yoongi'nin oturduğu koltuğa yöneldi ve eşinin dizlerine başını koydu. Battaniyeyi yeniden üzerine örttü ve gözlerini kapatarak gecenin sessizliğini dinlemeye koyuldu.

Bir kaç dakika sonra saçında hissettiği ellerle minik bir şekilde gülümsedi omega. Anlık mutluluğu ise eşi tarafından bölünmüştü. Çünkü duyduğu cümle kabul etmek istemese de gerçekleri haykırıyordu. "Biz ölmek için doğduk, Jimin."

Gözlerini açtı Jimin. Silinen gülümsemesi çoktan yerini boşluğa bırakmıştı. "O zaman ölelim, Yoongi." Ne kadar inkar ederlerse etsinler sonunda yaşayacakları senaryo buydu. Yeryüzünden ansızın silinecekler ve bir sonraki Higanbana çiçeği sahiplerine kadar tarihe karışacaklardı. Kader kısacık ömürlerinde bu çiftin yanında durmadıysa, yapacak bir şey yoktu.

"Eğer bu hayata bir kere daha gelecek olursak birbirimizi bulalım, Jimin." Gözlerini kapadı Jimin. Böyle bir şey mümkün müydü? Reenkarnasyona inanmıyordu ama küçük bir anlığına da olsa inanmak istedi. "Mutlaka bulacağım seni, Yoongi. Sonuçta bu hayatımızda ilk ben bulmuştum seni." Yoongi gülümsedi. Eşinin kurduğu cümleler seneler öncesini hatırlamasını sağlamıştı.

Daha çok küçükken Yoongi babasının yanından ayrılarak bilmediği yollarda yürürken kaybolmuştu. Öylesine yürüdüğü dakikalarda ise arkasından gelen arabayı fark etmemişti. Jimin ansızın belirmiş ve onu bileğinden tutarak kenara çekmişti. Kendisine aptal diye bağırışı ve onu orada uzun bir süre azarlayışı aklından gitmiyordu. Ömründe ki ilk azarını küçük bir omegadan yediği için asla pişman olmamıştı.

Anılara dalan ikiliden ilk kendine gelen kişi Jimin olmuştu. Eşinin dizlerinden kafasını kaldırdı ve uzandığı koltukta oturmaya başladı. Eşinin gözlerinin içine baktı uzunca. Ölmeyi bekliyorlardı, farkındaydı. Lanet her an kendilerini bulacak ve sonlarını getirecekti. Yine de sonsuza kadar sürecek olan, eşiyle yan yana geçireceği bir hayatı düşlemeden edemedi. Birlikte olduklarında içinde biriken huzur son bulmamalıydı. Bunca zaman alıştığını sanıyordu ama ne zaman eşinin harelerine denk gelse, yaşama isteğine karşı koyamıyordu.

Gözleri dolmaya başladığında yeniden zihnini düşünceler ele geçirdi. Yoongi merakla başını sağa yatırdığında tek kaşını kaldırmıştı. Jimin ise titreyen sesiyle mırıldandı. "Yoongi..." Yanaklarından süzülmeye başlayan yaşlar çenesine ulaşamadı. Eşi kaldırdığı eliyle hepsini teker teker sildi. Jimin'in çenesinden hafifçe tutarak ona eğildi. Gözlerinin altına birer buse kondurdu. Usulca yaşları silmeye devam ederken alınlarını birleştirdi. "Papatyam..."

"Kurtulmanın bir yolu yok mu?" Gözleri kapanırken devam etti. "Yoongi... Ben başka bir hayat istemiyorum. Ben bu hayatta seninle mutlu olmak istiyorum." Alnını eşinin omzuna koydu. İki eli de eşinin göğsüne tutunurken devam etti. "Hiç bir şey yapamaz mısın? Neden bu kadere razı gelmek zorundayız?"

Yoongi'nin boğazı düğümlendi. Söyleyecek bir şey bulamadı. Şu an eşine umut verecek olsa sözünün altından kalkamazdı. Bilinmezliğe giden bir yolda ikisinin de sağ salim döneceğinin garantisi yoktu. Bu yüzden Yoongi plana diğerlerini dahil etmek istemiyordu. Eşiyle beraber giderse ikisi de ölebilirdi ama tek başına giderse eşini yaşatabilirdi. Her şey bağı koparmasına bakardı.

"Jiminie... Özür dilerim ama ben o kadar güçlü değilim." Yoongi eşini omuzlarından tuttu ve kendisine bakmasını sağladı. "Bana bir söz vermelisin papatyam. Eğer ikimizden birine bir şey olursa diğeri hemen bağın bozulmasını sağlayacak ve mutlu bir yaşam sürecek, tamam mı?"

Yoongi sağ elini kaldırdı ve yumruk yaptığı elinden sadece serçe parmağını eşine uzattı. Birkaç saniye sonra Jimin sol elini kaldırarak kendi serçe parmağını eşinin parmağına kenetledi. Fısıldar gibi çıkan sesiyle konuştu.

"Söz veriyorum." Jimin plana her türlü dahil olacaktı. Eşinin başına zarar gelecek olursa da kendini feda etmekten çekinmeyecekti. Olur da kendisi ölürse eşi mutlu bir hayat yaşamak zorunda kalacaktı.

"Bende söz veriyorum." Yoongi ise arkadaşlarını ve eşini plandan uzak tutmaya çalışacaktı. Birinin ölmesi gerekecek olursa bu kendisi olmalıydı. Eşi ise kendi ölümünden etkilenmeyip huzurlu bir hayat sürmeliydi.

İkisi de temelinde birbirini düşünerek söz verdiler. Sahi, gerçekten söz verdiler mi?

Hayır.

Jimin sözünü verdikten sonra diğer elini sırtına sakladı. Orta parmağını işaret parmağının üzerine koyarak verdiği sözü saniyesinde bozmuş oldu. Hile yapmaya ve bunu eşinden saklamaya fazla odaklanmışken kaçırdığı şey ise aynısını Yoongi'nin de yapmış olmasıydı.

Higanbana çiçeği sahipleri, eşleri olmadan bir yaşam sürmek yerine birlikte toprağın altına girmeyi seçmişti.

~











mutlu sonlar sadece masallarda olur, derler...

doğruluğuna inandığım sözlerden birisidir.

hiçbir aşk sonsuza kadar sürmez.

daha doğrusu, hiçbir aşk sonsuza kadar 'mutlu' sürmez.

mutluluk getirmeyen aşkınsa eziyetten farkı yoktur.



bölüm yazmak çok zor gelmeye başladı












soul | yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin