1 Bölüm

118 10 3
                                    

Günümüz: 24 Ekim
19:00

Ölümün bir nefes kadar uzakta olabileceğini küçük yaşta öğrenmiştim. Yaşamın ne kadar değerli olduğunu ise kurtarıldığım kollar öğretmişti bana. Daha henüz gençliğinin başında olan, bütün hisslerini en uçta yaşayan Asena, kendisini o yangında ölmesi gereken bir beden olarak görüyordu. Şimdiyse her bir anımı, her duygumu doyasıya yaşamak istiyordum. Hayat bitmemişti. Devam ediyordu.

Aynanın karşısında kendime son kez çeki düzen veriyordum. Uzun kumral saçlarımı dalgalı bir şekilde şekillendirmiş, siyah mini bir elbise giyinmiş, dudaklarımı ise kırmızı bir rujla taçlandırmıştım. Bugün büyük bir gündü. İlk ciddi görevimdi. Topuklularımın üzerinde yürüyerek salona ilerledim. "Asena beş dakikaya çıkıyoruz. Hazırlanmadın mı daha?" diye bağırdığını duydum ihtiyarın. Yaşlandıkça huysuz bir insana dönüşmüştü. Zira saate baktığımda daha on beş dakika kaldığını görmüştüm. Topuklularımın üzerinde ilerleyerek odamdan çıkmış ve salona doğru gitmiştim. "Geldim. Sabahtan beri kafamı şişirdin Poyraz farkında mısın?" dedim, yanına doğru giderek. "Nasıl oldum?" Asla bana bakmıyordu. Dedim ya iyice gıcık birisi olmuştu. "İyi" dedi kafasını telefondan kaldırmadan. Gözlerimi devirdim onun bu haline. Poyraz o yangında beni kurtaran kollardı. Kendisinden uzun bir süre nefret etmiştim beni kurtardığı için. Daha sonra varlığına alışmış, onun sayesinde hayata geri dönmüştüm.

Ayağa kalkmıştı ve o an göz göze gelmiştik. "Fena değil" dedi kısaca. Oysa gözlerindeki hayranlığı asla saklayamıyordu. Benim işime olan sevgime ayrı hayranlık besliyordu. Bazen baba, bazen bir anne, bazen abi olmuştu. Soğuktu genelde herkesle. Çok konuşmayı sevmezdi. Fakat yeri geldiğinde benimle uzunca konuşur, dinlerdi. Her konuda yardımcı olmaya çalışırdı. Biz istihbarat ajanıydık. Bazen ölümle dans ederdik, bazen hiç olmadığımız kişilere dönüşmek zorunda kalırdık. İkimiz birlikte çalışırdık ama genelde ben onun yardımcısı olurdum. Bir sorun olduğunda kaoslara çözüm bulur, kişiler hakkında araştırmalar yapardım. Kısacası ben onun sağ koluydum. Sahada onun namı geçerdi. Bugünse farklıydı. İlk resmi görevime çıkıyordum bu gece. Farklı kimliklerle, farklı kişiliklerle Kıbrıs'taydık. Onunla birlikte akıl almaz vakalarla tanışmıştım. Öldürmenin, bir insanın hayatının diğer bir insan için ne kadar değersiz olduğunu öğrenmiştim. Acami değildim.

Bugün Kıbrısta sayısız eğlence mekanının, kumarhanenin sahibi olan ayrıca, uyuşturucu sevkiyatlarını da genelde bu kumarhanelerde gerçekleştiren, kadınları çeşitli tehditlerle yanında tuttuğu söylenilen bir orospu çocuğunun inini basmaya gidiyorduk. Bu sefer sahada ben olacaktım. Poyrazla birlikte odadan çıkmış, ikimizde asansöre ilerlemiştik. "Heyecanlı mısın?" diye sordu Poyraz. Heyecanlıydım. Beni gözlerimden okuyordu tıpkı benim onu gözlerinden, mimiklerinden anladığım gibi oda beni anlıyordu. Asansörün aynasından göz göze geldik. Yaşlıydı ama saçlarında ve sakallarında olan beyazlıklar onun görüntüsünden asla ödün vermiyordu, sporunu aksatmaz, sağlıklı beslenmeye önem verirdi. Benden bir tık uzundu. Sorusuna yavaşça başımı evet anlamında salladım. Siyah mini elbisemin üzerine deri ceket giyinmiştim. "Ne kadar çok tedirgin olursan, elin ayağın bir birine o kadar çok dolaşır. Bu senin sahada olduğun ilk görev anlıyorum ama Asena, birlikte bir çok görevde yan yana olduk. Nasıl davranılması gerektiğini çok iyi bir şekilde öyrendiğini düşünüyorum. Kendini korkutma, heyecanlanma ufaklık" dedi. Gözlerinde benim için endişenin olduğunu göre biliyordum. Birlikte arabaya binmiş ve mekana doğru ilerlemeye başlamıştık. Hava yavaştan soğumaya başlıyordu. Belli etmesemde kalbim deli gibi atıyor, ne olacağına dair kafamda binlerce senaryo üretiyordum. Yarım saatin ardından mekana varmıştık. Arabadan inmeden önce gözlerinin içine baktım. "Ne o benim için endişeleniyorsunuz sanırım Poyraz bey" dedim alaycı ifademle. Sadece gülümsemekle yetinmiştim.

SarmaşıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin