5.Bölüm ''Tanımalıyım''

475 34 7
                                    



Sessiz bir gecede ıssız bir sokakta yalnızım. Her şeyi unutup gözlerine baktım. Masmavi , derin gözlerine baktım. Anlamsız bakıyordu yani orada ne bir ışık ne bir his vardı. Boş bakan bir sarışının karşısında savunmasız durmak ne kadar doğru? Hele de ben bu durumdaysam. Bir adalet kadını , bir mafyanın himayesi altında duruyor. Saçma. Hem de çok. Dişlerimi sıkmış çatık kaşlarımla olduğumdan daha sert gözüküyordum. Hadi Berra...Yapabilirsin.

''Kimsin sen ya. Şu an yaptığınla kodese gidersin. Gönderirim.'' Deyip gözlerimi kıstım. Sinirliydim ama koşmuyordum. Yoksa sinirli değil miydim? Elbette ona sinirliydim. Sadece fazla saçma. Bir mafya , karşısında yeni atanmış bir hakime , boş ıssız bir sokak ve de karanlık. Hepsi bir anda beynime şimşek çakmasına yol açmıştı. Bana burada o kıza yaptıklarını yapabilirdi. Yapmaması için hiçbir sebep yoktu. Hatta benden nefret ediyor olmalı. Sonuçta davasıyla ilgileniyorum. Büyük bir ihtimalle hapse göndericem ve hayatı bitecek.

''Bu şekilde konuşarak olmaz değil mi Berra Özcan ?''dedi Kutay. Huyuna mı gitsem , içimi mi döksem bilememiştim. Tek yaptığım karşısında durmaktı. Koşmuyordum. Koşmak istemiyordum. Bu sarıda beni çeken bir şey vardı. Bunu öğrenmek hiç mi hiç istemiyordum. Salak kızlar gibi ona aşık olmayacaktım. Bu işi bitirmem gerekiyordu. Tek yapmam gereken onu çözmekti. Ve bunu huyuna giderek yapıcaktım. Tek yapmam gereken tanımaktı.
"Haklısın Kutay." dedim ve ufacık hatta minicik güldüm. Fazla samimi olup dikkat çekmek istemezdim. Gözlerini kısması bile benden şüphelendiğini gösterirdi. Lanet olsun bu kadar samimi olmamalıydım.
"Yarın ofisime gelebilirsiniz." dediğimde hafifte olsa resmiyet kazandırdığımı düşünerek kaşımın tekini kaldırdım.
"Adalet sarayına gitmeyi sevmem. Bence siz bana gelin. " dediğinde kendime düşünme süresi verdim. Kararlarım net ve kesin olmazsa kaybederdim. Onu kendi oyununda kaybettirmem gerekirdi.
"Adresi verin uygun görürsem gelirim. " deyip kafamı çok hafif yatırdım. Evet işte şimdi uçlar bendeydi. Ben yönetmeliydim. Yoksa işimi bitiremezdim.
"Elbette" deyip kağıt çıkardı cebinden. İşte bu kadar. İşte gitme vakti.
"İyi geceler Kutay Soylu."

"Görüşmek üzere Berra"

[]

"Hayır Berra gitmek yok. " derin bir nefes aldım ve gözlerimi yumdum. Yarım saattir ikna etmeye çalışıyorum ama nuh diyor peygamber demiyordu arkadaş.
"Ama Doğu... Anlamıyor musun gitmem gerek. Bu iş kolay değil."
"Ve sende anlamak istemiyorsun. O adam tehlikeli ve sen bunu göze ala ala onun inine giremezsin. ". Anlamak istemiyordu istemiyordu istemiyordu işte! Ahh. Arkama döndüğümde sinirli bir Doğukan Bal gördüm. Koşuyordum. Anladım. Kapıyı açıp dışarı çıktım. Pazar günlerini severdim. İşe gidemeyeceğime göre bir cafe iyi gelebilirdi. Bacaklarım yorulmuştu ve durunca lüks olmasada beni idare edebilecek bir pastane gördüm. İlerledikçe simit veya poğaca dışında sadece kurabiye ve içecek servisi olan bir cafe olduğunu fark ettim. Düşünmeye ihtiyacım vardı. İçeri girince burnuma gelen taze kurabiye kokusu iştahımı açmıştı. Dürüst olmak gerekirse hiç mi hiç aç değildim. Gözüme kestirdiğim cam kenarı masaya doğru ilerlerken etrafımdaki insanları müthiş hızda dikkat çekmeden süzdüm. Nezih insanlar vardı beni oldukça rahatlatmış sandalyeye oturur oturmaz dışarı bakmaya yönlendirmişlerdi. Arabalar , insanlar , hayvanlar , binalar ve gökyüzü. Sanki bana yanlış bir şey yapıyor gibi bakıyorlardı. Veya ben şizofrence Kutay'ı engellemeye çalışıyordum. Kutayla birlikte gitsem , onu tanısam , anlasam ne değişirdi ki? Elimdeki kanıtlarla onu hapse atmam daha kolay olurdu. Veya onunla gitmesem ilk davada düşürebilir erteleyebilirlerdi. Bu da ona güç kazanma fırsatı verirdi ve ikinci davada onlar alır ve serbest kalırdı. Bize gelen dosyada bir hata var gibiydi. Kanıt yok ama katil belli. Kanıt olmadan yargılayamazlardı. Bu suçtur. Belki...belki...haklıydı. Belki de katil Kutay değildi. Saçmalama Berra. Kafanı kullan. O bir mafya. Bir katil. Nasıl olurda ona haklı diyebilirsin. Sen bu değilsin. Sen bir adalet kadınısın...
Haklı olan bir tarafım vardı ve ben onu dinleyecektim. Bugüne kadar kararlarımı mantık akışına göre vermiştim ve şu an başarıdaydım. Başımda duran garsonu görünce hafif silkelendim.
"Ah...Pardon. Beklettim galiba dalmışım." deyip menüye baktım.
"Önemli değil efendim işimiz. " Dediğinde ne kadar kibar olduğu gözüme çarptı. Hoşuma gitmişti.
"Ben 4 adet kurabiye ve ımm yanındaa" düşünüyordum. Çay ? Evde de içebilirdim. Kahve? Kurabiye ile gitmezdi. Kararsızdım.
"Bence ben size papatya çayı getireyim. Rahatlatır."
"Sıkıntım olduğu belli ?"
"Ben fark ettim."
[]
"İşte böyle. Ne yapmam gerek çözemedim. " Deyip ellerimle yüzümü ovaladım. Yeni tanıştığım bu çocuğa her şeyi anlatmış rahatlamıştım. Gerçekten birilerine anlatmak iyi gelmişti.
"Bak emin değilim. Yani bence senin gibi bi kızın mafyayla yok katille işi olmamalı. Senin işin bu insanlarla takılmak veya kanıt aramak değil. Senin işin onları hapse atmak veya suçsuzsa serbest bırakmak. " Dedi. Haklıydı. Çayımın son yudumunu da içip çantamdan cüzdanımı çıkardım.
"Lütfen bu seferki ikram olsun. " Dedi. Kibar bir çocuktu. Kutay gibi ne kolumu sıktı ne de başka bişey. Sadece beni dinledi ve tavsiye verdi. Hoşlanmıştım. İyi biriydi ve ön yargı yerine beni dinlemeyi tercih etti.
"İyi günler." dediğimde duraksadım. İsmini bile bilmiyordum. O da benim ismimi bilmiyordu ama yine de yardım etmişti. Bu hissi seviyordum.
"Ali ben." Dediğinde düşündüğüm şeyi anlamış gibiydi. Gülümsetmişti.
"Berra. "
"İyi günler. Kendine dikkat et. "
[]
Elimdeki adrese bakıp iç geçirdim. Bu ev büyüktü ama öyle şaşırılacak kadar değil. Onca film izledim onca kitap okudum. Salak bir kız değildim. Görmüştüm bu tür villalar. Kapıyı çalıp beklemeye başladım. Yapabilirdim. Dün bütün günümü bunu düşünerek geçirdim ve bugün iş çıkışı gelmiştim. Onu tanımalıydım. Bu dosyada yanlış bir şeyler vardı.
İçime sinen bir bölüm oldu. Beklettiğim için özür dilerim. Yorumlarınızı eksik etmeyin :))

Karanlık Aşk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin