Eve doğru bakıyorum ama girmeye tenezzül etmiyorum. Neden mi ? Kendim bile cevaplamaya korkuyorum. Sadece bakıyorum ne kadar para düşkünü bir babam olduğu , ne kadar kötü bir hayat yaşadığım aklıma geliyordu. Annem ölmüştü. Para yüzünden hemde. Babam , o lanet olasıca adam , annemi sırf zengin kadın yüzünden aldattı. O kadının cazibesine kapılıp yatağa girdi. O kadının parasına kapılıp yaptı o lanet olasıca şeyi. Hepsi para yüzünden. Annem bunu tam bir yıl sonra öğrenmişti ve babamla kavga ederken annemin sinirden ayağı kaydı ve kafasını duvarın köşesine çarptı. Oracıkta beyin kanaması geçirdi. Ne kadar kötü bir durum olduğunu sadece tahmin edebilirdiniz. Ama ben izledim. Kapının arasından o iğrenç olaya tanık oldum. Ağlayamamamıştım ilk. Daha 8 yaşındayım. Sorsalar tek bildiğim şey o zamanların popüler dizisi winx club'taki ateş atan kızla , buz atan kızın kavgalarıydı. Karşımda kimse kavga etmezdi. Ben varım ya. Küçüğüm ya. Bilmezdim. Ama o zaman annemle babam kavga ediyordu. Bağırıyordu babam anneme.
*20.08.2000*
"Bana karışma. Anlamıyor musun evime para getirmek istedim. Özür dilerim Özlem." dedi. Kocam dediğim , aynı yatakta yattığım adam beni aldatmıştı ve tek açıklaması evime para getirmekti. Ben buna nasıl katlanırdım. Sağa sola bakınmaya başladım. Sinirden hareket ediyor , hıncımı çıkarmaya çalışıyordum. Olmuyor. Elini havaya kaldırıp bana yöneltti . Vuracaktı işte. Durmadı. Hani filmlerde olur ya tokatı atacaktı. Ama bir şey oldu o an. Ayağıma deyen bir şey. Emre'nin futbol topuna ayağım takılmıştı. Arkaya doğru düşüp kafamı bir şeye sertçe çarpmıştım. Kapıdan koşan Berra , yan odadaki Emre , karşımda duran sevgili kocam (!) hepsi çığlık atarak yanıma geliyordu. Hepsi mi dedim ? Pardon. Berra hariç. Ne bağırıyor ne de çığlık atıyordu. Sadece bana bakıp eliyle ağzını kapatıyordu. Gözleri dolmamıştı. Güçlü kızım benim. Bana benzeyecekti. Ben dilsizdim. Doğuştan gelen bu kötürümüm vardı. Bu yüzden mi aldatmıştı beni acaba. Para sadece aracıydı. Asıl beni dilsizim diye aldatmıştı. Kocama döndüğümde eksiklik vardı. Artık hiçbir şey net değildi. Tek algıladığım karanlığın netliği. Artık hayatım net değildi. Her şey bulanıktı. Yavaş yavaş bulanıklık ta gidiyordu. Gidiyordu...
*15.07.2015*
Hayattaki en önemli şey para değildi değil mi ? Külliyen yalan. Neden okula gittik ? Hadi bir düşünelim. Neden okula gittik ? İlk okula gittik iyi bir ortaokul için. O kadar testler çözdük neden ? İyi bir lise için. Liseyi kazandık. Tebrikler , övgüler... sonra. Sonraysa lisede çalışıp durduk. Yine iyi bir üniversite için. Kazandık mı kazandık. Vizeler , olaylar derken yine çalıştık durduk. Bitirdik üniversiteyi. İşe girdik çalıştık durduk. Neden ? O ay sonu para alıp evimizde yaşayabilmek için. Bakın son nereye geldi. Paraya. Sonra diyorlar ki "herşey para değil" bunu duyunca ilk yapacağınız iş hareket çekmek olmalı. Ama ben hiç yapmadım. Neden peki? İnek mi deniyordu asosyal çalışkanlara. Ha işte ben hep o kız oldum. Ne kadar sosyal olduğumu bilen tek Mahinur ve Doğukan vardı. Hiç sevgilim olmadı mesela. Ama hiç yokluk çekmedim. Yanımdaki insanlar yeterdi bana. Vıcık vıcık olmayı sevmezdim. Mahinur hariç. Onunla ilk zorunlu bir arkadaşlığımız vardı. Annem ölmüştü ve ben iyice içime kapanmıştım. Okullar açılınca okula yeni kız gelmişti ve ben asosyal ve içe kapanığım diye yanıma kimse oturmazdı. Tek boş benim yanımdı. Dolayısıyla oturmuştu. Tabii herkes benim yanımda diye Mahinur'la arkadaş olmazdı. Zorunlu arkadaşlığımız böyleydi. Ne beklerdiniz aile fasa fiso? Benim ailem yok. Bu duyguyu 7 yaşına kadar sahip oldum. Annem hep içimde yaşadı ve şu an 60 küsür yaşında içimde öldürecektim bir yaş itibaren. Çünkü o hayal değildi içimde. Gerçekti. İç sesimin mantığı annemden gelirdi. Dilsizdi o. Bana fısıldardı o yüzden. İşte böyle... Öldürecektim içimde ki gerçek olduğunu herkese gösterecektim. Ben onu hayal etmiyordum onunla yaşıyordum. Gözlerimde yaşlar evi görmemi engelliyordu. Annemi düşününce gelen duygular bu göz yaşlarına sürüklüyordu beni. Ellerimle göz yaşlarımı sildim ve eve ikinci kez dikkatle baktım. Kapıya doğru ilerledim. Adaleti ben annemden öğrendim ve bu işi gerçekleriyle öğrenecektim. Buraya bu yüzden geldim. Tanımak için. Kişiliğini öğrenecektim. Eğer tahmin ettiğim gibiyse kodese sürerdim ama eğer iyimser biriyse içinde bu suçu o yapmış olamazdı. Bunun için buradaydım. Kapıyı çalıp beklemeye başladım. İçeriden ses gelmiyordu. Evde yok muydu acaba? Bir süre bekledim ve ikinci kez bastım zile. Topuklu ayakkabı sesi geldi ve kapıyı bir kadın açtı. Çalışandı. Üstünde beyaz mutfak önlüğü gibi bir şey vardı.
"Buyrun kime bakmıştınız ?" Yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirmişti. İtici biriydi. Amacı paraydı. Burada temizlikçi olabilirdi. Veya önlüğe bakılırsa aşçı. Ama yüz ifadesi sanki malikane sahibi gibiydi.
"Kutay Soylu. " Dediğim gibi yüzündeki gülümseme silinmişti. O rahat tavır , o 'ben buranın sahibiyim' ifadesi gitmişti.
"Ah buyrun. Kutay bey şu an duşta. Kim dememi istersiniz?"
"Duştayken içeri girme terbiyesizliğini yapmazsanız sevinirim. Çıkana kadar beklerim sorun olmaz. Berra Özcan ben. " Dedim ve izin istemeden içeri girdim. Kadın şaşırmıştı ve ben bundan keyif aldım. Bana kapıdaki bakışını asla unutmayacaktım. Süzdü ve beni aşağılamaya kalktı.
"Bir şey ister miydiniz?"
"Ne gibi?" Sorusu şaşırtmıştı. İçecek gibi mi yoksa istediğim bir şey mi?
"Yani. Bira , tekila , viski vs..." dediğinde anlamıştım.
"Kola lütfen. " dediğimde yüzünde muzip bir gülümseme vardı. Alkol hayatımda asla almazdım. Günahtı bir kere. Kendimi kaybedip her şey yapabilirdim. Sonuçları ağır şeyler gibi.
Kadın kolamı getirdi ve geldiği yöne gitti. Etrafa bakınınca resimlerin olduğu tarafa ilerledim. Sadece küçük kız resimleri vardı. Bir karede yaşlı biri , Kutay , genç erkek ve o küçük kız vardı. Hepsi gülüyordu. Kutayda gülüyordu. İçten değildi. Zorakiydi. Ama diğerleri o kadar güzel gülmüştü ki gerçekten özenmiştim. 8 yaşından beri gülemiyordum. Çerçeveyi elime aldım ve bende gülmeye denedim. Zoraki oluyordu. Mahinurla bile içten gülemiyordum. İhanet ediyor gibi hissediyorum. Etrafımdaki insanlar yavaş yavaş gidiyor öbür tarafa ve ben gülüyorum. Çerçeveye bir damla göz yaşı düşünce elimin tersiyle sildim. Arkamdan gelen sesi duymamla hızlıca elimle gözlerimi silip , çerçeveyi hızla bıraktım. Arkamı döndüğümde Kutay vardı. Üstüne lacivert V yaka bir t-şhirt , altına ise siyah bir klasik pantolon vardı. Saçları ıslaktı ve dağılmıştı. Gözleri ışıl ışıl parlıyordu. Ah o mavi ton. O kadar güzeldi ki. Ne gökyüzü gibi ne de deniz gibi. Farklıydı. Her şeyiyle.
"Sizi burda görmek çok hoş Berra Özcan"
"Ah sizide. Kutay Bey." Dediğimde gözlerimiz kesişmişti. Gülmüyordu ama sırıtıyordu. Mutlu bir gülümseme olmamalıydı. Psikoloji okumamıştım ve duygularını ölçmeyi beceremezdim. Ama bu sırıtışın mutlu gülümseme olmadığı belliydi.
"Oturmaz mıydınız?" Dedi ve eliyde bir koltuğu işaret etti. Kalktığım yerdi ve ben otururken fazlasıyla sıkılmıştım. Ama şu anda oturmaktan başka bi seçeneğim yoktu ve bu ağır koyuyordu. Aklımdaki düşünceleri temizleyerek kafamı salladım. Evet deme yöntemiydi ve sözle ifade edemediğim bazı gerçekleri bu yolla çözebilirdim.
"Bakın Kutay Bey. Ben buraya..." Ne demem gerektiğini bulamamıştım. Yani 'sizi tanımak için geldim' diyemezdim veya 'olayda bir terslik var ve ben bunu bulacağım'. Ahh ne diye söze başladıysam.
"Sizinle olan münasebeti konuşmaya geldim." İçimden gelen dürtüyle fazla mantıklı konuşmuştum.
"Münasebet derken?" Dedi ve gözlerini kıstı. Tamam başlıyorduk.
"Yani bir anda karşıma çıkıp bana yardım ettiniz , daha sonra beni tehdit ettiniz , geceleri sokak köşelerine sıkıştırdınız. Bunların hepsi dava yüzünden miydi?" Buraya bunun için gelmemiştim ama içimde tuttuğum soruyu sorma fırsatım olmuştu. Güzel.
"Bak Berra. Sana açık olucam. Buraya sadece onun için gelmediğini biliyorum." Devam etmesine engel olan şey sarı saçlı hizmetlinin geri gelmesiydi.
"Efendim Sevinç Hanım geldi." Dedi ve gitti. Kutay'a baktığımda oda bana bakıyordu. Dudakları büzüşmüş , gözleri kısılmıştı. Rahatsız olmuşa benziyordu.
"Sevinç Hanım kim ?" Dediğim zaman gözlerini kırpıştırarak
"Annem. " dedi. Yok artık. Annesi mi buradaydı ? Bu benim için avantaj mı yoksa dezavantaj mı bilemiyordum. Annesine beni arkadaşım diye mi takdim ederdi yoksa davamla ilgilenen hakim diye mi ? Ah yoksa annesi içeri girmeden beni kovar mıydı? Düşüncesizliği devredışı kalmış olmalı ki gülümseyerek ayağa kalktı. Baktığı yöne bakınca annesi olarak tahmin ettiğim kadın geldi. Yok artık 23 yaşındaki birinin annesi bu kadar genç olmamalı. Yani kırışıklıkları bile nadirdi.
"Kutay bu kız kim annecim?" Dedi. Kadın sempatik duruyordu ama sevmemiştim. Yani 'bu kız' sıfatından hoşlanmazdım. Ben 'bu kız' olmak için değil 'Berra Özcan' olmak için çabalıyordum.
"Sevgilim. " dediğinde kanın çekilmiş vaziyette Kutay'a baktım. Göz kırpıp 'çaktırma' der gibi kaşlarını oynattı. Zor durumda bırakmak istemediğim için zorla gülümsedim. Kadın yanıma gelip eliyle selamladı.
"Merhaba ben Sevinç Soylu. Kutay'ın annesi."
Kadının elini sıkıp bende kendimi tanıttım. Koltuklara oturmuştuk.
"Ee Berra. Ne iş yapıyorsun ?" Dedi ve çayından bir yudum aldı.
"Hakime. " dediğimde kadın gülümsedi.
"Bende her zaman adaletten yana olmuşumdur." Tamam bu huyu hoşuma gitmişti. Dudak kenarı gülümsemesi gönderdim bende. Kadınla uzun bir sohbete dalmıştık. Baya konuşkan biriydi. Kutay ise bu süre zarfında telefonuyla ilgilendi veya bana baktı. Sıkılmamıştım. Kadınla konuşmak iyiydi. Sevmiştim hatta. İlk başta yargılasamda şu an oldukça samimi biriydi.
"Ah Kutay haftayaki kampımıza Berra'yı davet ettin mi?" Dediği zaman Kutay'ın dikkatini çekmişti. 1 hafta Kutayla olmak onu daha iyi tanımam demekti. Ama ya işim. Ah izin alamazdım henüz.
"Söyledi tabiki ama ben izin alamayacağımdan dolayı gelmek istememiştim. " dediğim zaman Kutay kafa sallamıştı. Süper kahraman gibiydim bugün galiba.
"Ay tatlım o işi bana bırak sen. Benimde tanıdıklarım var elbette." Dedi ve telefonunu eline aldı.
"O zaman geliyorsun?" Dediği zaman Kutay'a bir baktım. Beyfendi hiç istifini bozmuyordu ve bu beni rahatsız ediyordu. Galiba beni sınıyordu. Ah gerizekalı.!
"Tabi neden olmasın." Dememle Kutayla göz göze gelmem bir oldu. Oda şaşırmıştı tabiki. Ondan kurtulmak istediğimi düşünmesi ne kadar kötüydü öyle (!).
Merhabaa upuzun bir bölüm oldu ve içime sindi bu sefer. Acele ettirmediğiniz için teşekkür ederim. Mesajlar alıyorum hikayeyi beğendikleri doğrultuda çok mutlu oluyorum. Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin 😘
![](https://img.wattpad.com/cover/29367735-288-k883282.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Aşk
De TodoBir hakime ve bir katil. Önlerinde bir gelecek. Ya hakim sırılsıklam katile aşık olursa... İşte o zaman o gelecek değişebilir. Her şeyinden vazgeçebilirdi mesleği için. Ama tek bir duygu mahrum bıraktı. Aşk! -Ön Yargısız Okumanız Dileğiyle- --Dimağ...