7. Bölüm "Hiçbir şeyim"

286 22 4
                                    

"Mükemmel tatlım o zaman ben işini hallettim bil. Kutay sana bavulunu hazırlarken yardım eder. " evet çok güzel. Kutay'ın annesiyle kanka olmuştum bu da yetmez gibi 1 hafta boyunca işe gitmeyecektim. Ama tüm bunları rahatlatan bir şey vardı. 1 hafta boyunca Kutay ve ailesini tanıma fırsatım olucaktı.
"Pekala. Neyse ben kalkayım artık. " deyip ayağa kalktım. Benimle birlikte annesi ve Kutay'da kalktı.
"Seninle tanışmak çok güzeldi Berracım."
"Sizinle tanışmakta bir şerefti. " deyip el sıkıştık. Kutay'ın bunalmış havası dağılmış olacak ki daha rahattı.
"Eşlik edeyim. " dedi Kutay. Centilmenliği tutmuştu galiba. Veya annesine yalakalık. Oğlu bir katil bir mafya iken annesi bunu bilmiyormuş gibi adaleti sevdiğini söylüyordu. Annesinden bir şeyler saklıyordu. Annesi o , onun. Her şeyini bilmeye hakkı olan tek kadın. Kutay eliyle hadi der gibi ileri doğrulttu. Annesinden uzaklaştıkça korkmaya başlamıştım. Ya kızarsa neden kabul ettin diye. Kapıya varınca arkayı görmemi kesmişti. Tam önümde durdu.
"Annemin kusuruna bakma. İlk defa bi kızla tanışıyor. " ilk defa mı. Ben mi ilkim. Tuhaf gelmişti. İlk olduğum tek şey sınavlarda olmuştu.
"Önemli değil sevdim anneni." Gözlerini devirmekle yetindi.
"Hıı öyledir. Berra , numaranı ver." Dedi. Ne numaram mı.
"Neden ki?"
"Sağırsın galiba. Bavulunu hazırlıyacağız üstelik sana detayları belirtmem gerekiyor. Haberin var gibi yaptık." Evet mantıklıydı ve bende vermeye karar verdim. Telefonunu uzatınca alıp numarayı girdim. Eline geri verip arkamı dönmüştüm ki bi erkekle karşılaşmam bir oldu. Kaşları çatık bakıyordu.
"Naber kardeşim geç içeri geliyorum ben birazdan. "
Kafa sallayıp içeri girdi çocukta.
"Görüşürüz. " deyip el salladım.
"Görüşeceğiz. " dedi ve parmaklarını kaldırdı. Ahh neden el salladıysam çok mu çocuk göstermiştim kendimi. Arabama doğru ilerleme başladım.
[]
"Mahi bak ben yokken eve birini getirme. Daha 2 gün var ama olsun. Her gün söyliyim ki aklına yerleşsin."
"Kanka sende beni salak belledin ama ya"
Mahinur sorumsuz biridir. Hep eğlenelim gülelim. İşin ciddi tarafına hiç bakmaz. Bende artık bu yöntemi buldum.
"Salaksın ama. Hatta kerizsin. "
Yanında cıvıttığım tek kız. Onunla da anne-kız ilişkisi yaşıyorum galiba.
"He öyle Berra. Git bana su getir." Mutfağa doğru yavaş adımlarla ilerledim. Üstteki kırmızı dolaptan büyük su bardağı alıp sebilden soğuk su doldurdum.
"Berraaa Kuti arıyoo..." Mahinur'un sesi yüzünden bardağı düşürmüştüm. Hayır sorun bağırması değil , sorun arkamdan bağırmasıydı.
"İyi şey yedin temizle şimdi burayı!"
Telefonu hızla alıp kulağıma koydum.
"Alo!?" Sesim sinirli çıkmıştı. Derin nefesler alarak sakinleştim.
"Berra ?"
"Buyrun benim." Artık sesim sinirli çıkmıyordu. Daha sakindim.
"Ben Kutay telefona arkadaşın çıktı. Bir şey mi oldu?"
"Yok. Aslında bunu ben sormalıydım." Haklıydım.
"O kırılma sesi neydi?" Endişeli çıkıyordu sesi. Meraklı erkek modeli işte nolucak.
"Kalbimdir. Töbe töbe... Bardak kırıldı bardak." Sesimin hızını ve tonunu kontrol edememekten nefret ediyordum. Ayaklarım hareket ediyordu. Koşmuyordum ama evi son sürat geziyordum. Çok güzel. Derin nefesler alarak kalbimi yavaşlattım.
"Sakin olur musun?" Sesi sinirli çıkmıştı. Kaşlarımın çatılmasına sebep olan o tonu sevmemiştim.
"Sakin olmak için elimden geleni yapıyorum. Şimdi n'oldu?"
"Evdeysen uğrayacaktım." Bu saatte mi yani. Tabiki onu ev davet etmiycektim. Bu saatte bir erkeğin iki genç kızın evine gelmesi pek hayra alamet değildir.
"Hayır müsait değiliz. "
"Değiliz derken?" Telefonu arkadaşım açıyor ama hâlâ başka kim olduğunu soruyor. Neyi var bu çocuğun ?
"Arkadaşımla kalıyorum evde. Tek başıma eve birini kabul edemem hele de bu saatte." Ne kadar açık konuşmuştum öyle. Zaten açıksözlü bir insan olduğumdan tuhaf kaçmadı. Ama onun için bu geçerli mi bilemiyorum.
"Gelsin Berraa benim için sorun yok." Mahinur'un sesinin o tarafa gittiğini düşünüyordum çünkü aşırı derece sesli konuşan bir insan.
"Ama benim için var. Şimdi sesini kes. " diye tıslandım. Benim sesim gitmemiştir. Yani umuyorum öyle olmuştur. Tısladığım için sesim kısık çıkmıştı. Buda demek oluyor çok ta gitmemiştir.
"Peki pekiii" deyip ellerini kaldırdı. Kafamla içeri geç deyip telefona geri döndüm.
"Kusura bakma iyi geceler." Deyip tam kapatıyordum ki bir ses geldi.
"Görüşürüz."
"Görüşücez. " deyip kapattım. Çoğu zaman o bunu derdi ve şimdi ben demiştim. İşte bu biraz tuhaftı ve sırıtmama yol açmıştı. Acaba o ne yapıyordu? Kesin şımardı. Veya umursamaz. Kişiliğini bilmediğim bir insan hakkında nasıl yorum yapıcaktım ki. Savcı izin vermişti ve haber olursa kaldırılıcaktı. O yüzden hazırlanmaya başlamalıydım. Kutayla. Ve şu an üstümdeki bu ağırlıkla uyusam iyi olucaktı.
[]
"Mahinur hadi canım uyan artık kahvaltı hazır." Deyip kolunu dürttüm. İlk önce ben uyanır kahvaltıyı hazırlardım. Bazen ben banyo yapardım o sırada Mahinur hazırlardı. Mahinur'un uykusu çok derin olsada iki dürtümde uyanırdı. Bir kere eve hırsız girmişti ve o zamandan beri hassaslaşmıştı.
"Kalkıyorum..." Diye mırıldanıp kafasını kaşıdı. Saçları açık yatardı ve terliyordu. Ben bu sıcakta asla saçlarım açık yatmazdım.
"Hadi güzelim ben mutfaktayım. " deyip mutfağa ilerledim. Mahinur daha gelmeden çayları koymuş oturuyordum. Bir iki dakikaya Mahi'de gelmişti zaten.
"Planın ne bugün?" Deyip sucuklu yumurtamdan bir lokma aldım.
"Büroya gidip bir kaç evrakla uğraşıcam. Ordan da konsere geçerim." Mahinur babasının zoruyla , babasının bürosunda evrakların nereye gitmesi gerektiğini bulup götürürdü. Hiç istemesede zorunluydu. Eğer bu işi yapmazsa benimle kalamazdı. Ailesinin sert kuralları vardı ve asla aşınmazdı.
"Sen?" Deyip hızlı hızlı yemeğini yemeye başladı.
"Bende işe uğrayıp halledilmesi gereken bir dosya var onunla ilgilenip eve gelicem öğlen. " dediğimde Mahinur bir kaşı havada noluyo der gibi baktı.
"İşte anlattım ya Kutay gelicek bavul hazırlıycaz ayrıca detayları anlatıcak. Haftaya yokum." Dediğimde kocaman sırıtıp
"Hadi hayırlısı." Dedi. Zeytinimi ona atıp pis pis baktım.
"Düzgün konuş annenle." Deyip güldüm. Annesi gibi davrandığımdan oda dalga amaçlı 'tamam anne' derdi ve ben bazen bunu ciddiye alırdım.
"Piki annicim."
[]
"Sessizlik." Son kez davayı gözden geçirip savcıya döndüm. Kafasıyla onayladığında anayasaya bir kez daha bakıp tokmağı tahta kısma iki kez vurdum.
"Yaz kızım. Gereği düşünüldü." Herkes bir anda ayağa kalktı ve gözler bana döndü. Bu heyecana aşıktım işte ben. Sesimi öksürerek düzelttim ve dik duruşumu bozmadım.
"Suçlu Kadir Bozak'ın , Dilay Korkmaz'ı kasten öldürdüğü kanıtlanmıştır. Anayasanın ikinci kısım , birinci bölüm hayata karşı suçlar , madde 81.1 de dediği gibi bir insanı kasten öldüren kişi müebbet hapis cezası ile cezalandırılır. Kadir Bozak suçunu kabullendiği doğrultuda 27 yıla indirilmiştir. Dava bitmiştir iyi günler." Deyip ayağa kalktım. Polisler zanlının kollarına kelepçe takarak dışarı götürdüler. Bu pisliklerden nefret ediyordum. Sırf cezası müebbetten kurtulsun diye kabul ediyorlardı. Kafamı toplayıp odama geçtim. Hayır yani 35 yaşındaki bir adam 19 yaşındaki bir kızı neden öldürür? Söylediği tek şey 'sinirli anıma geldi ve elimdeki bıçağı sapladım.' O anne nasıl dayanacak şimdi? Telefonla sekreterimi çağırdım. Kapı tıklatıldı ve içeri bir bayan girdi. Bayan?
"Buyrun birine mi bakmıştınız?" Dediğimde bayan gülümsedi.
"Ben Seçil Öztaş. Yeni sekreteriniz. Bugün işiniz erken biteceği için rahatsız etmek istememiştim." Ah değil mi? Emir Bey bana geçici olduğunu söylemişti. Sıra tanışma faslındaydı. Ki sorun şu... Ben tanışmaları sevmezdim.  Nezaketen en azından belirli şeyleri söylemem gerekirdi.
"Merhaba Seçil Hanım." Tam devam edicektim ki Seçil Hanım eliyle durdurup konuştu.
"Böldüm pardonda lütfen bana Seçil deyin. Daha samimi geliyor." Pekala bu ne samimiyetti. Kaşlarım hafifçe çatılsa da hemen düzelttim. Sonuçta böyle insanları üzmek olmazdı. Dışarıdaki on milyarlarca pis insan arasından bu kadar saf insanlarda çıkabilir ve kaybetmemek gerekirdi.
"Peki Seçilciğim. Ben Berra. İstanbulda okudum ve ilk atamam burası." Kaşları hafif havaya kalkmıştı.
"23 yaşındayım." Kaşları daha da havaya kalmıştı. Bu kadar erken nasıl hakime olduğumu düşünüyordu galiba...
"İzmir'e yeni taşındım." Deyip bitirdim. Sonuç olarak daha yeniydik ve yeni tanıştığım insanlarla o kadar iç içe olmayı sevmezdim. Hafif ve zorla gülümsediğinde onun anlatması gerektiğini düşündü galiba ve bu sefer o başladı.
"Ah bende Seçil. Ankaradan geldim bende. 24 yaşındayım ve üçüncü işim olması gerek. Ben daha taşınmadım." Taşınmadım? Evi yok muydu yani.
"Derken? Evin yok mu?" Kaşları yerini alırken hafif gülümsedi.
"Babamın borçları yüzünden eşyalarım yok ve henüz tam değil evim , o yüzden öyle dedim." Üzülmüştüm. Onunda babası hayırsızdı işte. Tüm babalar öyle olsa gerek. Mahinur'un babasıda annesi gibi onu hayallerinden mahrum bırakmıştı. Kaderimiz bahtsız veya. Ayağa kalktığımda , Seçil'inde ayağa kalktığını gördüm. Çok tatlıydı.
"Benim işim bildiğin gibi bugünlük bitti. Yarın görüşmek üzere." Deyip kapıya ilerledim.
"Görüşürüz." Dedi ve benim ardımdan odadan çıktı. Kapıyı kilitleyip aşağı indim. Telefonumu çıkarıp rehbere girdim. Acaba önce hangisini arasam... En son Mahinur'da karar verip arama tuşuna bastım. Biraz bekledikten sonra telefonu açmıştı.
"Alo? Kanka."
"Efendim kankaa" sesi kötü ve sıkılmış geliyordu.
"Hayrola çok mu yoruldun?" İstemsiz kaşlarım çatılmış , sesim köyüleşmişti
"Sadece sıkıldım." Mahinur'un bu tür şeylerine alışkındım. Ne de olsa o Mahiydi.
"Peki. Ben işten çıktım. Eve gidiyorum." Dediğimde nefes verip cevap verdi.
"Bende senin gibi işinden erken çıkaran ve 1 hafta ayrıcalıklı izin alabilen yakışıklı sevgilimin annesinden istiyorum." Vay canına bu kadar uzun bir cümle hiç üşenmeden Mahi'nin ağzından çıkmıştı.
"Yakışıklı derken?"
"Ne yani en yakın arkadaşımın ilk sevgilisi çirkin olacak değil ya?" Ne demek sevgilim yahu? Sevgilim falan değil!
"Mahi o çocuk benim sevgilim falan değil!" Sokak ortasında bağırmayı sevmezdim fakat beni bağırttıyordu. Arkamdan hızla geçen bir kamyon telefondan gelen sesi duymamı engellemişti.
"Bay bay" deyip kapattım. Rehberden K harfine gelip duraksadım. Haber vermem gerekirdi değil mi sonuçta bize gelecekti ve saat falan. Evet evet. Son kararım olarak arama kısmına bastım. Çalıyor...çalıyor...
"Alo?"
"Berra Özcan ben. İşten çıktım ve eve doğru gidiyorum. Müsaitim. Eğer sizde müsaitseniz bavul ve detaylar için gelebilirsin." Açık ve net. İşte istediğim... Gülümsememe yol açmıştı.
"Pekala birazdan orda olurum."
"Görüşürüz."
"Görüşeceğiz." Yine aynı tonlama.
[]
Kapıya doğru ilerleyip kapıyı açtım. Sarışın , mavi gözlü , uzun boylu , yapılı vücut ve pis bir sırıtış. Kutay Soylu karşımdaydı.
"Hoşgeldin." Diyerek içeri buyur ettim.
"Hoş buldum." Ceketini askılığa asıp ayakkabılarını çıkardı. İlerleyip koltuklara oturdu.
"Görüşmeyeli nasılsın?"
"İyiyim sen?" Nezaket kurallarını aşmadan sohbet ettik bir süre.
"Berra gelmek istemiyorsan bir şey diyemem."
Düşüncemi sormuştu. Bu beni tanımayan birine göre düşünceli bir davranıştı.
"İstiyorum. Yani öyle değil yanlış anlama sadece hem benim içinde tatil olur." Elimden geldikçe yanlış anlamasın , ondan etkilendiğimi düşünmesin diye ne diyeceğimi şaşırdım.
"Pekala soğuk olur yani kısa giyme." Dediği anda elimde durdurup gardırobumu açtım. Zaten kısa eşyam yoktu. Rahat olamadığım için kalem eteklerim dışında kısa bir şeyim yoktu.
"Gözlerim kamaştı." Dediği anda kaşlarımı sorgularcasına kaldırıp açıklama bekledim.
"Yani ilk defa bir kızın ıhm yani bayanın kısa eşyası yok. Şaşırtıcı ama etkileyici."
Renkli kazaklarımın olduğu dolabı açıp içinden bir siyah boğazlı , diğeride kadife pembe düz yakaydı.
"Nasıl sence?"
"İyi. Ama sana mavi tonları yakışır. Pembe falan..."
Pembe rengi sevmezdim. Ama mavi çoğu zaman giymezdim. Aklıma Emre geldi. Göz rengi maviydi. Kutay gibi. Kutay ne alaka yani... Emre'nin gözleri masmaviydi. Her mavi rengini gördüğümde Emre'nin gözleri geliyor gözümün önüne.
"Ben mavi rengi şey ımmm tercih etmiyorum. Pembeyi sevmem ama insanlar beni siyah tanımasın diye mm yani mecburiyetten giyiyorum." Bu açıklamayı ilk defa yapmıştım. Derin nefes alıp bıraktım ve gülümsedim. Dolaba dönüp başka tişört aradım.
"Bunu ilk defa der gibi bi halin var." Gözlerine baktığımda sanki orada mavi değilde siyah var gibiydi. Duygudan arınmış anlamsız bakışlar. Maviye uyumsuz düşünceler...
"Öyle." Diye kestirip attım. Bordo hopazlı bir kazak çıkartıp gösterdim.
"Pembe yerine nasıl olur?"
"Uygun." Bu sefer o beni kestirip atmıştı. Sanki aklında bir şey var gibiydi. Parkelere bakıyordu. Gözleri kısık sinirli... Kazak dolabını kapatıp pantolon kısmına geçtim. Kadife bir kaç pantolon aldım. Askılıklardan ceket aldım. Bunlar yeterli bence.
"Hıhı olur. Ama kazak daha fazla al. Sonuçta bir hafta boyunca kalıcaz.
"Tamammm" derken son harfi uzatırken dolaba döndüm. Lacivert bir kazak ve yıldız desenli parlak ama kalın , yumuşak bir kazak daha aldım. Bunları uzatırken kafa salladı.
"Bi kaç tane yedek al." Beni yönetiyormuş gibi hissetmem sinirime dokunmuştu. Beni kimse yönetemezdi ama bu sefer bi ayrıcalık tanıyabilirdim. Bilmediğim bir ortamdı ve kararına uymam gerekirdi.
Siyah , kırmızı desenli bir kazak daha aldım. Gri bir kazak daha alıp kapağı kapattım.
"Yeterli bence?"
"Bencede."
[]
"Mahi farkındaysan beni yönetti. İlk defa yönetildim ve ses çıkarmadım."
"Ya kanka güçsüz değilsin bu yüzden. Algılasın şunu o kafan. Hayır her bi b*ku anlar bunu anlamıyor. Töbe yaa..."
Mahiyle akşam gelmelerini bekliyorken laflıyorduk.
"Kanka bu Kutay senin sevgilin mi şimdi?" Dediğinde sinirle Mahinur'a döndüm.
"Hayır. Hayır ya değil. Saçmalama istersen. Sadece formalite icabı."
Dişlerimi sıkmayı bırakıp saçımı kulağımın arkasına attım.
"Tamam tamam demedim bişi." Deyip ellerini kaldırdı. Sözde teslim oluyor ama bakışları hiçte öyle değildi.
"Berra bişi sorcam?" Dediğinde kapı çalmıştı.
"Sor."
Hemen sordu çünkü kapıyı daha açmamıştım.
"Kutay senin neyin?" Soru karşısında şaşırıp cevaplamadım. Aksine kapıyı açtığımda karşıma çıkan maviliğe baktım.
"Hadi gidiyoruz." Dediğinde Mahinur'a dönüp öpücük attım. Kapıyı çekmeden önce Mahi'nin bana olan bakışlarını fark ettim ve arkamda duran Kutay'ı umursamadan cevapladım.
"Hiçbir şeyim."
Merhabalar merhabalar... Arkadaşlar ben yatılı okula gidicem ve yb yazma imkanım haftasonları sadece. Sizi aksatmadan ayda 1 bölüm atmak isterim.
Sizi seviyorum.
-Dimağ Sayın-

Karanlık Aşk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin