tw. four

447 60 123
                                    

Bu ficin aşırı manyak bölümlerini yazmak için sabırsızlanıyorum her şeyi atlayıp geçesim geliyo

Bu arada yorum diye kendimi paralamaktan bir hâl oldum okurken arada düşüncelerinizi belirtmek bu kadar zor olmamalı bölümü hayaletlere yazmıyorum

-

O günün ardından beş gün geçmişti. Sehun'dan hiçbir haber yoktu. Ölmediğinden emindim çünkü evi kontrol etmeleri için birkaç kişi göndermiştim ve evim boş olduğu haberini almıştım.

Jennie ise hâlâ toparlanmaya çalışıyordu.

Sehun'a onun gözünün önünde zarar veremezdim. Bu yüzden elimden kaçabilmişti. Ama onu her ne pahasına olursa olsun bulacaktım.

Mutfaktan gelen sesleri duyunca elimdeki kırmızı çiziklerle dolu çerçeveyi çekmeceye atıp kilitledim. Yatak odasından çıktım ve mutfağa girdim. Jennie tezgahın başında bir şeylerle uğraşıyordu.

"Güzelim." dedim burada olduğumu belli etmek için. Başını olduğum tarafa doğru hafifçe çevirdiğinde beni gördü. Güzel gülümsemesi yüzüne yayılırken ben de gülümsedim.

"Ne yapıyorsun yine?" Yanında durduğumda yaptığı kurabiyelere baktım. Fırından yeni çıkmışlardı.

"Bu akşam bunları Rosé ile yiyeceğiz. Ama sen de tadabilirsin." dediğine dudaklarımı büzdüm.

"Tadabilirsin derken? Hepsi bana değil mi?" dedim gülerek. Kurabiyelerden birini aldı ve ağzıma uzattı. Bir ısırık aldığım sırada gözlerimi kocaman açtım. Çok güzel olduğunu anlatmak için mırıldandığımda gülmeye başladı. Cidden güzeldi ama.

"Doğru söyle bak, cidden güzel mi?"
Başımı salladım hızlıca. "Senin elinin değdiği bir şeyin güzel olmama ihtimali sıfırdan daha az." Ellerini tutup öptüm. "

"Of şımartma beni bak.. Başına bela olurum sonra." Beline sarılıp boynunda öptüm bu sefer de. "Sen yanımda ol da, ne olduğun önemli değil. Başımın belası mı oluyorsun, hayatımın aşkı mı oluyorsun.. Artık ne istersen." Hâlinden memnun bir şekilde gülümserken kedi gözleri, bana aşağıdan bakıyordu.

Birden telefonu çalınca sarıldığım belini bıraktım. Jennie yemek masasının etrafından dolanıp koltuğun üzerine bıraktığı telefonunu aldı. "Efendim aşkım?"

Kaşlarım çatıldı. Ne aşkımı be..

"Tamam hayatım konum atarım. Yakınmışsın zaten." Bir süre sessiz kaldı. "Yok be saçmalama ne çiçeği? Öldük sanki.."

Kalçamı arkamdaki tezgaha yaslayıp kollarımı bağladım.

"Ya o ne öyle cenaze törenine gelir gibi çiçek falan. İstemiyorum sen kendin çiçeksin zaten." Güldü, "Ya yerim seni ama.. Düşünmen yeter hayatım. Tamam hadi kapatıyorum, gelince öpüşüp sarılırız."

Bakışlarımı görmüş olacak ki telefonu kapattığı an dudaklarını birbirine bastırdı. "Kim o?" dedim gözlerimi kısarak.

"Ha o mu.. Rosé gelecek ya, konum istiyor."

"Öpüşürsünüz demek?"

"Ya sevgilim, bizim onunla konuşmamız öyle." Konum atmak için telefonunda bir şeyleri kurcalarken hâlâ kıskançlıktan kuduruyordum.

"Aşkım, hayatım, yerim seni, öpüşürüz, sarılırız.. Sen benimle böyle konuşmuyorsun ne bu mıçmıçlık." Beni duymuyor gibiydi. "Bir dakika aşkım konum atıyorum şuan."

"Jennie trip atarım ama bak."

Başını kaldırdı, "Ne anlamadım?"

"Trip atarım diyorum." dediğimde telefonunu koltuğa geri bıraktı ve kıkırdadı. "At bakalım nasıl atacaksın."

Just You & Me | JenLisa (G!P)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin