Denizden çıktığımızda sol ayağımın üzerine basamıyordum. Beni kıyıya getiren, adını bilmediğim şahıs bunu görünce bıkkın bir yüz ifadesiyle beni kucağına alıp havlumun üzerine bıraktı. Zorunluluktan gülümsediğimi belli eden bir yüz ifadesiyle "Zahmet oldu canım" dedim. Cevap vermeden aynı şekilde eğreti bir gülüş ve bıkkın bir ifadeyle bakıp gerizekalılar topluluğunun yanına döndü.
Krampın geçmesi için gerekli masajı yaparken benim hakkında konuştuklarını duyabiliyordum. Saçma bir güne başlamıştım ve daha da saçmalaştırmak istemediğimden hızla toparlanıp eve doğru yola çıktım.
Ayağım yürümemi engellemese de zorlaştırıyordu. Eczanenin önünden geçtiğimi farkedip bandaj ve merhem aldım. Aksi takdirde tüm gün boyunca müşterilere bu ayakla hizmet etmem mümkün değildi.
Eve vardığımda annem ve anneannem kahvaltıdaydılar. İçeri girdiğim gibi atağa geçen annem "Sabahın köründe nereye gittin? Seni defalarca aradım" dedi. "Sahile indim. Yüzüyordum, telefonu duymamışım." diye kestirip attım. Anneannem "O elindeki eczane poşeti ne kızım?" diye sorunca ayağıma kramp girdiğini ve tüm gün bu ayakla hizmet edemeyeceğimi açıkladıktan sonra hızla banyoya çıktım.
Banyoda işimi halledince odama geçip üzerime hafif bir elbise geçirdim. Saçımı da kurutup kahvaltıya indim. Annemin yaptığı tosttan ısırık alıp soğuk portakal suyundan da kocaman bir yudum alırken annemin "Yarın teyzenler geliyor" dediğini duydum. "Yaşasın be!" diye çığlık attığımda "Ne kadar kalacaklar? Ilgaz da geliyor mu?" diye sorularımı saydırmaya başladım.
Teyzemin sadece haftasonu burada kalacağını, sonrasında gitmesi gerektiğini söylediğinde kendi kendime Ilgaz'ın daha fazla kalabilmesi için teyzemden izin alma planları kuruyordum. Bu saçma başlayan günde en azından böyle güzel bir haber duymak beni mutlu etmişti. Annem ve anneanneme hoşçakalın deyip evden çıktım.
Çalıştığım kafeye doğru yol alırken çantamdan hemen telefonu çıkarıp Ilgaz'ı aradım. Telefonu ilk açtığındaki cümlesi "Teyzeme o kadar da tembihlettim sana söylemesin, sürpriz yapacağım diye yaa" oldu. Kocaman bir kahkaha atıp "Sadece haftasonu çok az, biliyorsun değil mi?" diye sordum. "Benim tanıdığım Defne, annemden izin alma planları kurmaya başlamıştır" deyip kocaman bir kahkaha da o attı. "Tabiki de, sen müsaitsin değil mi? Kalabilirsin yani?" dediğimde sesini ciddileştirerek "Valla ben müsaitim de Defne hanım misafir kabul eder mi bilmiyorum." diye cevap verdi. "Anlaşıldı hafta sonundan sonra da bizdesin, boş yapma" dedim. "Tamamdır güzellik, kendine iyi bak" deyip telefonu kapattı.
Bu haberden sonra cidden mutlu olmuştum. Tabelasında kocaman "ŞEFTALİ" yazan çalıştığım mekana girdiğimde dükkanda neredeyse hiç müşteri yoktu. Sabahın bu saatinde olağan bir şeydi bu. Personellere özel tarafa geçtiğimde Zaynep, boynunda garson önlüğü ve elinde bir sandviçle televizyon izliyordu. Beni gördüğünde "Vaaay bu gülen yüzü neye borçluyuz?" dedi. Sonra da ben daha cevap vermeden heyecanlı bir şekilde lafa girip "Sen neden olduğunu söylemeden benim o gülen yüzü solduracak bir haberim var" deyip yüzüme bakmaya devam etti. "Zeynep nolur çok ağır bişey olmasın, bak zaten saçma bir güne başladım" diye cevapladım.
"Gece çalışanlarından biri izin almış, Remzi Bey ikimizi görevlendirdi bu gece için" dedi. Allahtan bu gece için bir planım yoktu. Zaten ne planım olabilirdi ki! Evde oturup Korhan'ın suçlamalarına maruz kalmaktansa müşterilerle kafa dağıtmayı yeğlerdim. "E ne yapalım, gece de çalışırız" deyip garson önlüğümü bağladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Senin Problemin Ne?
Teen Fiction"Senin yüzünden" diyordu. "Her şey senin yüzünden" "Olanların suçlusu sensin" "Senin yüzünden!" #9 Temmuz 2015#