Sahile geldiğimizde kimsenin olmaması sevindiriciydi. Aheste aheste kendimize bir yer seçip, güneşin sıcaklığını üzerinden atmaya çalışan ılık kumlara oturduk. Ağzımızdan tek kelime çıkmıyordu, aklımdan Korhan'ın çıkmadığı gibi.
Denizin sesi vardı sadece. Sakin, bir o kadar da sinirli. Gece sadece kocaman bir siyahlık olarak görünen bu şekil, güzel tuzlu kokusunu bizimle paylaşmak için can atıyor gibiydi. Tıpkı benim, o güne geri dönmek için can attığım gibi.
Eteğimi toplayarak Ilgaz'ın dizine başımı koydum. Korhan'ın da çok kez dizine yatmıştım. Kimsenin dizi onun kadar rahat değildi, onun kadar huzurlu hiç değildi. Fakat şu an o huzur veren dizlerde kara topraklar yatıyordu. Eskiden tüm gün benimleyken, şimdi tüm gün topraklaydı. Ben onu kendimden bile kıskanırken, toprak sahiplendi onu.
"Korhan'ı özledim" dedim. Ilgaz'dan tepki gelmeyince devam ettim. "Onun da dizinde aynen böyle yatıyordum. Çok daha huzurluydum. Saçımı okşuyordu. İyi ki varsın diyordu bana. Annemle babam boşandığında 7 yaşındaydım, o gün bana öyle sıkı sarılmıştı ki... Ya bir insan bir insanın her kötü gününde, bak abartmadan söylüyorum HER kötü gününde yanında olabilir mi? Korhan oldu, hep yanımda oldu. Ama ben ne yaptım? Onu öldürdüm Ilgaz. Korhan öldü!
Gözyaşlarım yüzümü ıslatıyordu. "Şşş" dedi Ilgaz. O da biliyordu, şu durumda söyleyeceği hiçbir şey pansuman olmayacaktı. Ama benim içim yanıyordu. Öyle bir özlemdi ki kafayı yemek üzereydim.
Korhan'ın sıcaklığını tenimde hissettim birden. O kadar tarif edilmez bir duyguydu ki. Sonra, aslında olmadığıyla yüzleştiğimde gözyaşlarım daha da hızlı süzülmeye başladı. Ben artık dayanamıyordum.
Doğrulup Ilgaz'ın boynuna sarıldım, Korhan'a sarıldığım gibi, sımsıkı... "Çok özledim Ilgaz" diye bağırdım içimdeki son enerjimle. "Çok özledim" diye tekrarladım bu sefer fısıldayarak. Ilgaz da güven verici bir şekilde sarılışıyla cevap veriyordu bana. "Ağlama, nolursun ağlama" dedi.
Başım dönüyor, beynim zonkluyordu. Kollarımı boynundan ayırıp bu sefer yüzünü avuçlarıma aldım. "Ilgaz dayanamıyorum" diye fısıldadım sesimin elverdiğince. "Şşş" diye susturdu beni tekrar.
"Dayanamıyorum diye bişey yok. Defnesin sen ya, kendine gel! Benim kardeşten öte kuzenimsin. Dayanacaksın, dayanmak zorundasın."
Kimsenin duymaması gerekiyormuş gibi "Olmuyor" diyerek göğsüne kapandım. Sırtımı sıvazlarken "Ona bir kez olsun seni seviyorum diyemedim. Ben bu yükle nasıl yaşarım Ilgaz? Söyle nasıl!" dedim. "Sakin ol, ne olursa olsun ben senin her zaman yanındayım. Bak bunları da atlatacağız, güven bana" dedi. Sonra beni kendinden ayırarak emin olmak istercesine sordu, "Bana güveniyor musun?". Yavaşça başımı sallarken baş parmağıyla gözyaşlarımı sildi.
Kendimi enkaz hissediyordum. Duygusal anlamda o kadar tükenmiştim ki... Fiziksel yorgunluk, manevi yorgunluğun yanında neydi? Biraz daha kendimi zorlarsam bayılacakmışım gibi hissediyordum.
"Uyuyalım mı?" dedim Ilgaz'a. "Tabiki canım benim" diyerek ayağa kalktı ve elimden tutup beni de ayağa kaldırdı. Kumda yatamazdık, etrafa dağınık bir şekilde bırakılan şezlonglarda yatacaktık. Ben ayakta beklerken Ilgaz iki tane şezlongu yan yana getirdi. 'Gel' dercesine yüzüme baktığında şezlonga doğru yaklaştım ve yattığım gibi uyumuştum.
-
İrkilerek uyandığımda yüzümün ıslak olduğunu farkettim. Ellerimi yüzüme götürünce uykumda ağladığımı farkettim ve rüyamda Korhan'ı ağlarken gördüğümü hatırladım. Ayaktaydı. O güzel, uzun boyuyla karşımda duruyordu. Kanlar içindeydi, her yeri. 'Çok canım yanıyor Defne' diye sayıklarken gözlerinden oluk oluk yaşlar süzülüyordu. Benim neden ağladığımı az çok çözebilmiştim.
Düşüncelerimden uzaklaşmaya çalıştığımda güneşin denizin üstünden yavaş yavaş doğmaya çalıştığını gördüm. Bu durum bana aşırı keyif veriyordu, önceden. Bacaklarımı kendime çekerek başımı dizime koydum. Dakikalar geçtikçe merkezden artarak gelen ses ile denizin sesinin birbirine karışmasını dinledim.
O şekilde kaç dakika kaldığımı anlamasam da artık Ilgaz'ı uyandırıp eve gitmemiz gerektiğini düşündüm. Hazırlanmam gerekiyordu, çünkü teyzemle bir günlüğüne İstanbul'a dönecektim. Buna şu an karar vermiştim.
Ilgaz'ı uyandırdım ve eve doğru yola çıktık.
Eve girdiğimizde annem ve teyzem kahvaltı masasını hazırlıyorlardı. Bize hoşgeldiniz derlerken "Anne ben teyzemle bir günlüğüne İstanbul'a döneceğim" dedim. "Hayırdır, ne oldu?" diye bana döndü. "Bir şey olmadı, bir işim var. Şu an anlatmamı isteme lütfen, anlatamam. Bana güven tamam mı?" deyip bir çanta hazırlamak için odama çıktım.
Annemlerin, Ilgaz'a bu kararımdan haberi olup olmadığını sorduklarını duyabiliyordum. Büyük el çantama birkaç parça bir şey atıp fermuarını kapattım. Sonuçta bir günlüğüne gidiyordum ve planladığım şey için de kıyafete ihtiyacım yoktu.
Merhaba arkadaşlar. Bu bölüm biraz duygusal oldu sanırım ama hikayede her duygunun hakim olacağı sözünü size verebilirim. Bu daha başlangıç :) Vote ve eleştirilerinizi bekliyorum..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Senin Problemin Ne?
Teen Fiction"Senin yüzünden" diyordu. "Her şey senin yüzünden" "Olanların suçlusu sensin" "Senin yüzünden!" #9 Temmuz 2015#