Sabah uyandığımda telefonumda Zeynep'in "Kafeye birlikte gidelim mi? Bizim köşede sizi bekliyor olacağım." mesajını gördüm. İtiraz etmeyeceğimi o da bildiğinden cevap verme gereği görmedim. Elimi yüzümü yıkadım ve sabahın bu saatinde kimse uyanmadığı için Ilgaz'ı uyandırmak bana kalmıştı.
Bana geçen sabah yaptığı günaydın seromonisinin (!) acısını çıkarmalıydım. Ne yapmam gerekiyor diye hızlıca düşünmeye başladığımda çok derin uyumasından faydalanabileceğim aklıma geldi. Hemen odama dönüp siyah keçeli bir kalem aldım. Doğruca Ilgaz'ın odasına girerek harika planımı gerçekleştirdim. Fakat aynaya bakmamasını bi şekilde sağlamam gerekiyordu. Tabiki bende çareler tükenmeyeceği için hemen bir fikir daha buldum. Aceleyle aynaya bakmaması için mesai saatine beş dakika kala onu uyandıracaktım. Dolayısıyla aynaya dikkat bile edemeyecekti. Allahım ne kadar kötü biriyim.
Odama gidip hazırlanırken bir yandan da saati kontrol ediyordum. Çıkmamız gereken saate çok az bir şey kala koşarak Ilgaz'ın odasına gittim. Hızla onu dürterek "Çabuk kalk geç kalıyoruz" diye uyandırdım. Yeni uyanmışlığın verdiği şaşkınlık aptal aptal bakınıyordu. Yerdeki pantolonunu suratına fırlatıp "Kime diyorum! Giyin çabuk" diye çemkirdim. Üstüne de bir tişört geçirmesini söylerek odadan çıktım.
Üzerinde yaratmış olduğum etkiden olsa gerek iki dakikada odadan çıktı ve aniden lavaboya yönelince kolundan nasıl tutacağımı şaşırdım. Anlamaz gözlerle bana bakarken "Geç kaldık, bir de lavaboya mı gireceksin? Dükkanda girersin" diyerek kolundan çekiştirmeye başladım. Kimseyi uyandırmamaya özen göstererek kapıdan çıktık.
Hızlı adımlarla yürürken Zeynep'in tarif ettiği köşeye ulaşmıştık. Zeynep bizi gördüğü an kahkaha atmaya başladı. Kahkahalarına ben de eşlik ederken "Kızım sabah sabah size geldiler mi?" diyerek anlamsızca suratımıza bakıyordu, bizse onun suratına.
Onu daha da sinir etmek için iki yanağını da sıkıp "Allahım ne tatlı şeysin sen ya" diyip yüzünü avucumun içine aldım. Hala anlamsız bakarken artık kıyamadım ve çantamdaki aynayı çıkardım. Alnındaki "BEN BİR BÜCÜRÜM" yazısını görünce o da kendini her ne kadar tutmaya çalışsa da kahkaha attı.
Yüzüme iğreti bir gülümsemeyle bakıp "Çok komiksin bücür" dedi. Zeynep "Bücür olan senmişsin" dediğinde bir kahkaha daha patlattık. "Tamam hadi bi ıslak mendil çıkarın da şu yüzümü temizleyin" deyince çantamı kontrol ettim, bendeki bitmişti. Zeynep onda olduğunu söyleyerek çantasından bir tane çıkardı ve Ilgaz'ın yüzüne doğru yükseldi. Dışardan bakılınca o kadar güzel görünüyorlardı ki, Allahım bunları baş göz etmem gerekiyordu.
Zeynep Ilgaz'ın yüzünü özenle temizledikten sonra unuttuğu bir şeyi şimdi hatırlıyormuş gibi "Bu akşam bi gece kulübünde güzel bir parti varmış, gidelim mi?" diye sorduğunda direkt Ilgaz'a baktım. "Ilgaz bey dün geceden biraz vukuatlı gece kulübü konusunda Zeynepcim" diye cevap verdim. Neden diye soran gözlerine cevap vermek zorunda kalıp Ilgaz'a anlattırmayı tercih ettim, e kaynaşsınlar biraz canım.
Kafeye ulaştığımızda akşama partiye gitmek için sözleşmiştik. Zeyneple şimdiden ne giyeceğimize karar vermeye çalışırken gecenin olaylı biteceğinden haberimiz yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Senin Problemin Ne?
Teen Fiction"Senin yüzünden" diyordu. "Her şey senin yüzünden" "Olanların suçlusu sensin" "Senin yüzünden!" #9 Temmuz 2015#