#15

1.1K 52 50
                                    


Barış Alper'le son konuşmamızın üstünden dört gün geçmişti. Ne o bana yazıyordu ne de ben ona yazabiliyordum. Emre'yle ilgili çıkan haberleri yalanlamak için onunla konuşmak istesem de Umay'la barıştığını düşünerek yapamıyordum. Dört gündür iş olmadığı için tesislere de gitmemiştim ama bugün büyük ihtimalle karşılaşacaktık.

Tesislere girip arabamı park etmek üzereyken beni sollayan arabayla elim ayağıma dolaştı. Önümden park yerine girdiğinde bu arabanın Barış Alper'in arabası olduğunu fark etmiştim. Ben de arabamı başka bir yere park ettikten sonra indim. O da arabadan inmiş, kaputa yaslanmış bekliyordu.

"Günaydın." dedi imalı imalı.

"Günaydın." dedim yüzüne bakmadan.

Yanından geçip gitmek üzereyken kolumu tutup beni durdurdu.

"Sevgilinin yanına mı gidiyorsun?" dedi alayla.

"Yok," dedim yutkunarak.

"Sevgilim yok ki."

Kolumu tutan eli gevşedi. Onun şaşkınlığını fırsat bilip kolumu çektim. Yüzünü avuçlarının arasına alıp iç çekti.

"N'oluyor amına koyayım ya? Biz ne yaşıyoruz?"

"Bilmiyorum," dedim ben de onun yanına geçip kaputa yaslanırken.

"Emre'yle aramda öyle bir şey yok. O gün onunla değildim. Yani eğer anlaşmayı ihlal ettiğimi düşünüyorsan, etmedim."

Kafasını çevirip bana baktı. Kaşları çatılmıştı.

"Neden o zaman söylemedin bunu?"

"Canım sıkkındı biraz, sinir oldum sana."

"İyi bok yedin." dedi büyük ihtimalle ağzına gelen diğer küfürleri söylememek için.

Birkaç dakika sessizce durduk. Sanki bir şey söylesek her şey değişecek gibiydi. Bu sessizliği Barış Alper bozdu.

"Artık dışarda görüşemezmişiz."

"Niye?" dedim yaslandığım yerden doğrularak.

"Çıkan haberler yüzünden."

"Anladım," dedim yüzüne bakmadan.

"Kendine iyi bak o zaman."

"O ne alaka kızım ya? Dışarda görüşemeyiz dedim, tesislerde görüyoruz işte birbirimizi."

"Kandırma kendini Barış Alper. Zorunda olduğumuz için görüşüyorduk, artık ona da gerek yok. Görüşmeyiz işte, biliyorsun."

Kafasını sinirle sallayıp önüme geçti.

"Sen de kendine iyi bak. Allah'a emanet." dedi arkasını dönüp gitmeden önce.

Ben neler olup bittiğini idrak edemeden bu sefer Emre dibimde bitmişti.

"Sevgilinden ayrıldın herhalde." dedi arabamın yanına park ettiği arabasının kapısını kapatırken.

Hayatımda sıfır erkek varken nasıl bu kadar çok sevgilim oluyordu anlamış değildim.

"Sana da günaydın." dedim sorusuna cevap vermeden.

Kendi kendine gülüp kafasını iki yana salladı.

"Akşam n'apıyorsun?"

"Naz'la buluşurum herhalde."

"Nerde?"

"Ne biliyim Emre ya, bir kafede otururuz herhalde."

"Ben de geleyim mi? Naz beni özlemiştir." dedi sırıtarak.

lost in translation//barış alper yılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin